06 Ocak 2019

Sonu zaferle bitmeyen mücadeleler her zaman kayıp hanesine mi yazılır?

Anlamıyorum, neden herkes bu kadar hayrandır güçlü, zengin ve lider olana?..

Anlamıyorum, neden herkes bu kadar tutkun sonu zaferle biten öykülere?

Neden bütün aşkların finali mutlu evlilik olmalı?

Ve neden bütün oyunlar galibiyetle sonuçlanmalı?

Başka türlüsü neden hep bozgun ve başarısızlık sayılmalı?

Savaşlar eğer zaferle bitmiyorsa utanca mı dönüşmeli hep?

Kaybederken kazanılan yok mudur hiç?

Ya da kazananın kayıp hanesini doldurup taşıran şeyler görmezden mi gelinmeli?

Siyasette bütün mesele daha güçlü olmak mıdır illaki?

Birilerini köşeye sıkıştırmak mıdır, ezmek midir amaç her zaman?

Sandık kurulunca oyların çoğunu almak mıdır bütün mesele?

Gazeteyse en çok tiraj, televizyonsa en büyük reyting demek midir başarı?

En çok satmayan kitabın okuru ve yazarı mahzun mudur?

En az görülen doğal güzelliklerin boynu bükük müdür, devasa turizm merkezlerinin yanında?

Zafer kazanmadan yaşamak yok oluş mudur, çürümek midir, eriyip gitmek midir?

*          *          *

Anlamıyorum, neden herkes bu kadar hayrandır güçlü, zengin ve lider olana?

Savaşta, ekonomide, işte, aşkta, sporda neden her zaman zafer kazananlara kucak dolusu övgüler dağıtılır?

Ve yenilenlere ise birkaç kuru teselli kelimesi, ya da yenilgiyi yüzüne vuran cinsten tokat-tavsiyeler?

Neden dünyada ABD’nin ağzına bakan onca göz vardır?

Neden içerde iktidara hayran olmaktır en kolayı?

Neden zengin ve şampiyon takımın taraftarı olmak daha çekicidir?

*          *          *

Anlamıyorum bilgiç bir edayla bana “oyunun kuralları”nı anlatanları, oyunun kurallarını, oyunları, kuralları koyanları.

Beni “herkes gibi” olmaya zorlayarak elime beyaz bayraklar tutuşturanları.

Direnmek istiyorum bu kirli işgale karşı.

Eski gücüm yok, biliyorum.

Geçmişte yel değirmenlerine karşı savaş açmakta ikircime düşmezdim.

Şimdi artık daha “mantıklı ve deneyimli”yim.

Ve “tarihin akışı” gibi ezbere lafların da isabet menzilinde değilim artık maalesef.

Ama karamsarlığın ve geçmişi unutmanın bataklığa açılan bir yol olduğunu düşünüyorum.

Teslim olmamak için hafızamı tazeliyorum zaman zaman.

İlkokulda yediğim haksız tokadın sıcaklığını hatırlıyorum.

Lise duvar gazetesine düşen alın terimi.

16 Mart 1978’in ardından binlerce kişi önünde konuşma yaparken heyecandan bacaklarımın nasıl titrediğini.

“Bu memleketi kurtarmak sana mı kaldı lan!” diyen küstah polisin sorgusunda, ona hak ettiği cevabı veremediğim için kendime darılmaya çalıştığımı.

Yeşil gözlerinde biriktirdiği hiddeti “Ya dernek, ya ilişkimiz!” diye üzerime boşaltan o güzel sarışını terk ederken hissettiğim hazzı ve acıyı.

İşkence tezgâhına düşen arkadaşlarımın çığlıklarının binlerce kilometre öteden yüreğime saplanışını.

Sonra tüm bunları kalleş çipil gözlerle izleyen, bazen sırtıma hançerler vuran, bazen de “dostça öğütler” veren asalakları hatırlıyorum.

Kazanılması gereken, ama bir türlü kazanılamayan mücadelelere girmediğinden dolayı kendini “bilge” ilan edip bana tepeden bakmaya yeltenen sürüngenleri.

Ve yenilmekten bıktığı için artık “yenilenmeye” karar veren kimi eski dostları.

*          *          *

Bugünü düşünüyorum sonra.

Sokaktaki, işteki, özel hayattaki haksızlıkları...

Dünyadaki türlü adaletsizliği...

Onlara duyduğum inatçı tepkiyi.

Spartaküs filmini her izleyişimde ve Şeyh Bedrettin Destanı’nı her okuyuşumda hissettiğim heyecanı.

Madem ki sonu zaferle bitmeyen bu mücadelelere kaptırıyorum bugün de kendimi, o halde “daha adam olamamak” pahasına hâlâ insanım demektir.

Sadece yıllar geçti.

Ve ben biraz yaşlandım.

Hepsi o kadar.


TAŞINMA İLANI: Pazar günleri çoğu “pazar yazısı” denilen siyaset dışı yazılarla okurlarla buluşmak, Cumhuriyet’ten başlayarak – bazı dönemlerde ara versem de – çeyrek yüzyılı aşkın süredir benim için neredeyse kutsal bir randevu oldu. Biliyorsunuz son aylarda zırt pırt video söyleşilerle ve video yorumlarla karşınıza çıkıyorum. Yazıdan vazgeçmeye de niyetim yok tabii. Ama izninizle hafta içine taşınmak istiyorum. Yine en az bir yazıyla. Onun da günü cuma olsun. Hem bakarsınız, mübarek gün benim için de hayırlara vesile olur!..  

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"