24 Mart 2015

Siyasetin kanalizasyonu patladı, AKP düşüşe geçti

AKP seçmeni iktidardaki kavgayı gördü ve bundan rahatsız. AKP yöneticileri ve hükümet de muhtemelen Erdoğan'dan yoruldu.

İlk kez yaşadığımız bir şeyler oluyor.

AKP iktidarının tepesinde gürültülü bir kavga çıktı.

Bu kavganın aktörlerinden biri olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, birkaç gündür Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a karşı yaptığı açıklamaları sürdürürken, dün bir taraftan da Ankara'nın AKP'li Belediye Başkanı Melih Gökçek'e yönelik son derece ciddi suçlamalar yaptı.

Hafta sonundan itibaren AKP'liler (yöneticiler, bakanlar, milletvekilleri, yandaş gazeteciler ve hatta seçmenler) şaşkınlık içinde; bazıları taraf seçmeye çabalıyor, ama çoğunluk şimdilik net konuşmayıp ortalarda görünmemekten yana.

Elbette bunca yıldır AKP defalarca sıkıntılı dönemler yaşadı. Misal, eski ortağı "Cemaat" tarafından başına örülen "17-25 Aralık çorabı".

Ama bu kez son derece önemli bir sıkıntıyı "gizlenmesi mümkün olamayan içerdeki karışıklık" nedeniyle yaşıyor.

Ve AKP açısından epeyce "zamansız" ve tatsız bir "karışıklık" bu. Çünkü seçimler yaklaşıyor. Halk her şeyden fazlasıyla etkilenecek kadar hassas.

*  *  *

 

Kamuoyu araştırmaları, anketler, 13 yıldır adım adım yükselerek iktidarını pekiştiren AKP'nin düşüşe geçtiğini bildiriyor.

Dün T24’te Hazal Özvarış’ın sorularını cevaplayan KONDA'nın kurucusu Tarhan Erdem, 7 Haziran seçimleriyle ilgili olarak “Halk bu seçimde AKP'ye 'dur' diyecek” ve “AK Partinin önündeki engel Erdoğan” diyordu.

Yine dün iki gazetede iki araştırma şirketinin verileri yayımlanmıştı. Bugün Gazetesi’nde yer alan MetroPOLL’ün açıklamasında, son aylarda sürekli düşen AKP oylarının şu sıralarda yüzde 41.8 oranında olduğu aktarılıyordu.

Taraf’ta ise SONAR’ın araştırması vardı ve ona göre de AKP’nin oy oranı yüzde 40 idi.

Anketler muhalefetin güçlendiğini, HDP’nin yüzde 10 barajını aşacağını, MHP’nin atağa kalktığını, ayrıca her ikisinin de AKP'den oy alacağını gösteriyor.

Sonuçta 7 Haziran'ın ardından oluşacak Meclis, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasındakinden çok farklı olacağa ve onu hiç sevindirmeyeceğe benziyor.

 

*  *  *

 

İktidarda yaşanan sıkıntının etkilerini gazeteci Abdülkadir Selvi, dünkü yazısında açık ve net bir vurguyla dile getiriyordu:

"AK Partinin bir büyüsü vardı. Kitleler AK Partiyi istikrarın sembolü olduğu için tercih ediyordu. Bu büyü bozuluyor."

Selvi, aynı konuya dün akşam CNN Türk'te devam etti:

"Bu, benim açımdan da alarm zillerinin çaldığı bir durum. AK Parti hiç bilmediği bir yere sürükleniyor."

Yani?

Yani AKP seçmeni iktidardaki kavgayı gördü ve bundan rahatsız. Belki de Erdoğan'a tepki duymaya başladı.

AKP yöneticileri ve hükümet de muhtemelen Erdoğan'dan yoruldu.

Arınç geçen cumartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı önemli bir çıkış yaptı. Ve sonraki açıklamalarında tutumunu değiştirmedi.

Dünkü konuşmasında da genel olarak aynı çizgiyi sürdürdü. Gerçi “barış süreci”yle ilgili olarak oluşturulması tartışılan “izleme heyeti” konusunda, "giderilmesi gereken bilgilendirme eksiği"nden söz ederek önceki üslubunu yumuşattı ve bu konuda Erdoğan'ın istediği yolda değişiklikler olabileceği ya da uzlaşmaya gidecekleri yorumlarına kapı araladı.

Ama ne olursa olsun...

İlk kez AKP içindeki ciddi huzursuzluk ve hükümet ile Erdoğan arasındaki anlaşmazlık böylesine büyük puntolarla ortaya serilmiş oldu. Cin şişeden çıktı.

 

*  *  *

 

Bu sefer farklı.

Arınç-Erdoğan atışmasında kullanılan cümleler hiç hafif değil:

"Hükümet yetkilidir", "Hükümeti ve Başbakan'ı yıpratma, kendini de."

"Ben konu mankeni değilim."

"Ben hükümet üyesiyim. Bir başbakanım var. Davutoğlu'nu kamuoyunda yıpranmasına yol açabilecek her türlü tehlikeye karşı savunurum."

"Dert adamı söyletir. Meselesi koltuk olanlar bizi anlayamadı. Ucuz kahramanlık heveslileri bizi anlayamaz."

Ve daha başka "elektrikli" anlatımlar...

Arınç dünkü basın toplantısını bitirirken "İnşallah 8 Haziran'a kadar bu salonda defalarca buluşmak üzere" dedi. Bu "ilginç vedalaşma", “acaba Arınç görevden alınır mı” ya da kendi bahsettiği "iki ay daha çalışır emekli olurum" zamanlamasını gözden geçirip yakında istifa eder mi kuşkularını akla getirdi.

Arınç giderse kıyamet kopmaz tabii. Ama bu gidiş (veya “gönderme”) kısa süre içinde olursa, herhalde bu da ciddi bir tepki yaratacaktır. Evet, daha önce Abdüllatif Şener'den Abdullah Gül'e kadar bir sürü "tasfiye" gerçekleştirilmişti. Ama böylesine bir kavga-gürültü ve iktidar sarsıntısı ortamında değil.

 

*  *  *

 

Gökçek olayı ise artık susturulamayacak ve üstü örtülemeyecek bir skandal.

Arınç'ın Gökçek'e yönelik iddiaları (yoksa "açıklamaları" mı yazsaydım) yenilir yutulur gibi değil. Yalnızca Gökçek'in "Cemaat'in kucağına oturduğunu" değil, "Ankara'yı parsel parsel sattı" ve "zengin işadamlarına okul yaptırdı" suçlamalarını (yoksa “itiraflarını” mı yazsaydım) da dile getirdi Arınç.

Dahası da var.

Arınç ifşa edeceği 100 maddeden bahsediyor. "8 Haziran'da" bunları açıklama vaadinde bulunuyor.

Yolsuzluk ve suçlardan bahsediliyor ise neden 8 Haziran bekleniyor ki! Bu da yasalara karşı bir tutum değil mi!

Şimdi açıklamalı! Hemen!

Eğer öyleyse ve bu durum hükümetçe de biliniyorsa (dikkat edin, bunu söyleyen Başbakan Yardımcısı) neden başkentin yağmalanmasına izin veriliyor ve buna göz yumuluyor.

Arınç’ın kullandığı kelimeler arasında "haysiyetsizlik", "terbiyesizlik", "havlamak", "kucağa oturmak" ve "tetikçi" gibi epeyce ağır ithamlar var.

Gökçek yapısındaki ve performansındaki bir kişinin bu olayı alevlendirmek için her şeyi yapacağı, olayın daha da büyüyeceği söylenebilir. Yukarıdan dur denmezse tabii. Dense bile bu, fırtınayı ortadan kaldırmaz, sadece etkilerini sınırlar veya kısmen gizler.

Şurası ortada: Siyasetimizin kanalizasyon sistemi patlamış durumda. Kokular her tarafa yayıldı. 

Göre göre, duya duya, hissede hissede çürüyoruz. Başka bir kanalizasyon sistemi getirene kadar da bütün bunlara katlanacağız.

 

*  *  *

 

Arınç'ın dünkü konuşmasında ilginç bir bölüm vardı:

"Benim adım Bülent Arınç. Söylediğim sözler ortadadır. Ben cam gibi bir adamım. Kimsenin adamı değilim. Kimsenin çantasını taşımadım. Ben siyasi hayatımın sonunda iki ay sonra başım dik alnım açık olarak gezeceğim. Hiçbir akçeli işte benim adım geçmez. Hesaplar yaparak bugünlere gelmiş değilim."

O zaman Arınç'a şunu sormalıyız:

Sayın Arınç, çevrenizde "cam gibi olmayan", "birilerinin adamı ve çanta taşıyıcısı olan", "hesaplar yaparak bugünlere gelmiş", "akçeli işlere girmiş" ve "alnı açık gezemeyecek" olanlar kimler? Açıklayın! 7 Haziran'dan sonra değil, şimdi açıklayın!

 

*  *  *

 

Bakalım iktidar içindeki karışıklık daha nelere yol açacak...

Bakalım muhalefet bu ortamdan yararlanıp Erdoğan’ın planlarının gerçekleştirilmesi ihtimalini sıfıra yaklaştırabilecek mi?

Bakalım kuruluşundan beri hep “muzaffer” rolünü oynayan AKP’nin birleştirdiği “koalisyon” nasıl bir değişim geçirecek?

Son günlerde yaşanılanlar şunu gösteriyor:

AKP'nin sıkıntıları, giderek bir iktidar bunalımına dönüşecek gibi.

Ve galiba AKP iktidarının 2023'ü, hatta 2071'i göreceğine inananların, her ihtimale karşı yanlarında soğuk su bulundurmalarında yarar var.

 

@AksayHakan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"