Malum telefonlar çalıyor.
İlk cümle her zaman aynı:
- Selamünaleyküm babacığım!
Babaya saygı ve sevgi açısından tüm konuşmalara tam not vermek mümkün.
Mesela, şöyle laubali hitaplar yok:
- N'aber baba?..
Belli ki, dinî üsluba bağlılık, değişmez bir alışkanlık olmuş:
- Aleykümselam oğlum!
Ve anlaşılan, bu tür selamlaşma, uzun bir dinî eğitimin ve aile terbiyesinin sonucu.
Bunda şaşılacak ne var, diyebilirsiniz. Haklısınız.
Elbette Başbakan Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasındaki ilişkilerde dinî üslup ve alışkanlıklar geçerli olacak.
Erdoğan "sapına kadar Müslüman". Memleketin gençlerinden "dindar kuşak" yaratmaya kararlı. E, tabii ki en başta kendi çocuğu her açıdan "örnek" olmalı.
* * *
Türkiye nüfusunun büyük bölümü "elhamdülillah Müslüman".
Galiba "en fazla" ve "en sıkı" Müslüman olanlar, AKP'liler.
Bakın, son zamanlarda ortaya çıkan ses kayıtlarına ve "tapeler"e.
İddialara göre, orada Başbakan var, oğlu var, bakanlar var, onların oğulları var, AKP yöneticileri ve iktidara yakın devlet bürokratları ile işadamları var...
Ve milyarlık rüşvetler, yolsuzluklar, komisyonlar, para "eritme", döviz "sıfırlama" gibi devasa operasyonlar konuşulurken benim kötü niyetli gözüme ve kulağıma ısrarla hep aynı sözler çarpıyor:
- Selamünaleyküm...
- Allah izin verirse...
- Hamdolsun...
- Allah razı olsun...
- Şükürler olsun...
- Allah'a emanet ol...
Besbelli bu üslup ve alışkanlık, uzun bir dinî eğitimin ve aile terbiyesinin sonucu.
Dindarlığın "şekilsel tezahürü" açısından durum mükemmel...
* * *
İyi, güzel de...
Bunca yalan, rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk var ortalıkta...
Galiba dindarlığın "içeriği" bakımından durum pek parlak değil.
Yani dinî üslup ve söylemleri öğrenip öğretme açısından, "elhamdülillah", pek üstün başarılara ulaşıyoruz; ancak...
Dinin "çalma", "hırsızlık yapma", "rüşvet alma", "zülmetme", "yalan söyleme" gibi emirleri açısından işler epeyce sıkıntılı görünüyor.
Biliyorum, bunu açıklamak benim gibi dinden uzak birine düşmez; bu konuda hata da yapabilirim; ama okuduğum, araştırdığım kadarıyla şunu savunuyorum:
Bizim "sıkı Müslümanlar", İslam'ın ahlaki emir ve tavsiyelerine uysaydı, bugünkü bataklığın içinde olmazdık.
Ne var ki Kuran'ın vicdani mesajlarla dolu birçok sure ve ayeti nedense es geçiliyor.
"Birbirinizin mallarını (kumar, sahtekârlık, hırsızlık, gasp, rüşvet gibi) bâtıl sebeplerle yemeyin!" (Bakara -188)
"Yalan sözden sakının!" (Hac 22/30).
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin!" (Ahzab Suresi, 70).
Ve bir "peygamber sözü"nü daha ekleyelim:
"Kıyamet günü Allah katında mahlukların en sevimsizleri, yalancılar, kibirliler ve kardeşlerine karşı sinelerinde amansız kin besleyenler olacak!" (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-Din, 3. Cilt, s. 355)
Aile boyu yolsuzlukların içinde olanlar, "Babaya 'selamünaleyküm' diyeceksin", "Her zaman Allah'a şükredeceksin", "Mutlaka 'Allah razı olsun' diyerek teşekkür edeceksin" vs. öğütlerle çocuklarını yetiştirmesini beceriyor da, bu ahlaki mesajları neden veremiyor?..
* * *
Çocuk yetiştirmenin kolay bir iş olmadığını kabul ediyorum. Ama şurası ortada: İnsanın söylemi ne kadar "ulvi" olursa olsun, çocuklarına verebileceği şey, gerçekte ancak kendi sahip olduğu değerlerdir.
Eğer para, mal, güç, iktidar gibi kavramlar, değerler sisteminin tepesindeyse, din sadece bu amaçlara hizmet eden bir araç ve bir kandırma yöntemi olabilir.
Bütün bunlardan sonra, çocuk eğitiminde izlediği yolla, hatta sadece çocuk sahibi olmakla övünmek, anlamsız ve içi boş bir söylem olmaktan öteye geçemez.
Kendini kontrol etmekte giderek zorlandığı belli olan Erdoğan'ın bugünlerde önce Devlet Bahçeli'yi, sonra da Fethullah Gülen'i "evlat sahibi olmamaları" nedeniyle eleştirmesi, başlı başına bir ahlaki sorundur.
Herkesin tercihleri ve hayatı farklıdır.
Kimisi çocuksuzdur...
Kimisi - maddi ve manevi açıdan - bakamayacağı bir sürü çocuk doğurmayı marifet beller...
Kimisi de kirli amaçlarını kan bağı ile kaderini bağladığı kalabalık bir sadakat ordusu yardımıyla gerçekleştirmeyi ustalık sayar...
@AksayHakan