05 Temmuz 2015

Sana aşk, çözüm süreci ve Bahçeli ile ilgili sorularım var, Güzin Abla

Kendi hayatında yaşayamadığı aşk konusunda başkalarına ahkâm kesen Güzin Ablalar ve Güzin Abiler toplumuyuz

Sevgili Güzin Abla,

Geçen gün sana hoşlandığı gencin “Kürdistan ütopyasını desteklediğini” (?), kendisinin ise çözümün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde gerçekleşeceğine inandığını” yazan 24 yaşında bir kadına verdiğin cevabı okudum.

“Etkisindeyim ama olmamam lazım” rumuzlu bu genç kadına diyorsun ki:

Sevgili kızım,

Konu elbette düşündürücü...

Seninle ilgilenen bu gencin siyasi görüşlerini önemsememen mümkün değil.

Bunlar, ileride birçok konuda anlaşsanız bile, hayati konular sayılır, evliliğinizi de olumsuz etkiler. Özellikle de aileler arasında sürtüşmeye yol açabilir.

Mantıklı düşündüğünde bu yakınlaşmanın sakıncalı yanlarını görebildiğine göre, mantığını kullanmaya devam edeceksin.”

Yani kıza bu Kürt delikanlıdan uzaklaşmasını tavsiye ediyorsun.

Aşk, dostluk, evlilik gibi senin pek sevdiğin konularda analiz görmüyoruz bu tavsiyende.

Fikrinin nedeni, siyasi-etnik zemine dayanıyor gibi.

Bugüne kadar içki, uyuşturucu, kumar düşkünü ya da şiddete başvuran erkeklerden uzak durmaya çağıran satırlarına rastlamak alışılmış bir durumdu.

Ama “Kürt sorunu”na girdiğin sanırım görülmemişti.

Belki de uzmanlık alanını genişletmektesin.

Tecrübelerinden ve yapıcı tavsiyelerinden yararlanmak adına sana şunu sormak istiyorum, Güzin Abla:

Çözüm sürecini savunan, Kürtlere eşit hak ve demokratik özgürlük talep eden erkeklerden (ve eğer biz erkek tarafıysak: kadınlardan) uzak durmamız, onlara asla âşık olmamamız, olduysak bile “mantığımızı kullanarak” aşkımızdan vazgeçmemiz gerektiği söylenebilir mi?

Âşık olmamız gereken insanların “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü”nden yana, hatta “tek devlet, tek millet, tek dil” türü resmî tezlere sadık kişiler olup olmadığını en baştan sınamamızın yöntemini gösterebilir misin?

RUMUZ: Bir Kürde gönül verme

 

*    *    *

 

Sevgili Güzin Abla,

Ben hayatının önemli bölümünü yurt dışında geçirmiş, birkaç yıl önce Türkiye’ye dönen ve bir parça uyum sorunları yaşayan bir gencim (yani aslında “orta yaşlı bir beyim” demek istemiştim).

Ülkemizde neredeyse bütün tanışmaların “nerelisin?”, “içinden mi?”, “kimlerdensin?” gibi sorularla başlaması beni epeyce rahatsız ediyor.

Ben Akdeniz Bölgesi’nde doğdum. Anne ve babam Karadeniz tarafından. Ergenlik ve ilk gençlik yıllarım ülkenin en büyük şehrinde geçti. En güzel yıllarımı bir kuzey ülkesinde, hem denizi, hem nehri, hem de onlarca adası ve kanalı olan romantik bir kentte geçirdim. Hayatımda en uzun süre yaşadığım şehir ise aynı ülkenin başkenti oldu. Şimdi de becerebildiğimce Egeli olmaya çalışıyorum.

Tanıştığım kadınlar “nerelisin?” sorusuna bu kadar uzun ve sanki altı seçenekli cevap vermemi hoş karşılamıyorlar ve beni “nüfus kütüğüyle saptanmış” seçeneklere yönlendirmek istiyorlar.

Dinimi ve mezhebimi merak etmeleri de beni rahatsız ediyor.

Bu durum mutlu bir izdivaç yapmamı daha en baştan engelliyor.

Haksızsam beni, haklıysam bu tür sorularla beni bunaltanları doğru yola getirecek tavsiyelerini sabırsızlıkla bekliyorum, Ablacım.

Saygılar sunarım.

RUMUZ: Nereliysem nereliyim

 

*    *    *

 

Sevgili Güzin Abla,

Ben mutlu ve huzurlu ilişkilerin yalnız bizi değil çevremizdeki insanları da her zaman çok rahatlattığını düşünmüşümdür.

O bakımdan devletimizi yöneten ve toplumu etkileyen siyasetçilerin çocukluğunun ve sonraki yıllarının istikrarlı ailelerde, sevgi içinde geçmesinin önemli olduğu kanaatindeyim.

Bu bağlamda, ülkemizde siyasetin kaderini belirleyen temel aktörlerden biri olan Sayın Devlet Bahçeli’nin kendisine neden evlenmediği üzerine sorulan soruya verdiği cevabı sıkça hatırlıyorum:

“Bu bir kader meselesidir, üzerinde tartışma da yapılmaz, keşke demek de olmaz. Pişmanlık demeyelim ama aile kurulsaydı olurdu.”

Gerçekten de evlilik kader meselesidir.

Ancak sevgili Güzin Abla, siz de takdir edersiniz ki, insanın kaderi sürprizlerle dolu olabilir ve bazen ileri yaşta da değişebilir.

Sizden bu konunun saygın bir uzmanı olarak Sayın Behçeli’ye umudunu kaybetmemesini ve aile kurmak için önüne çıkacak fırsatları değerlendirmesini tavsiye etmenizi rica edecektim.

Hatta kendisinin mümkünse flu gördüğü etnik kesimler arasında mutluluğu bulmasının, milletçe hepimizin hayrına olacağını affına sığınarak sizin aracılığınızla iletmek isterdim.

RUMUZ: Beraber püskevit yemek 

 

*    *    *

 

Sayın Feyza Algan,

Güzin Abla adı size anneniz Güzin Sayar’dan miras kaldı. O da gazetecilikte bayrağı kendi annesinden devralmıştı.

Birçok konuda olduğu gibi, gazetecilikte de geleneklerin, alışkanlıkların önemli yeri vardır elbette.

Ne var ki köşenizde yayımlanan mektuplarda bazen ölüm-kalım meseleleri gündeme sürülmekte, insanlar kendileri açısından yaşamsal önemdeki konularda sizin görüşünüzü sorarak ona göre davranma isteğini dile getirmektedir.

Sizin verdiğiniz cevapların olağanüstü değer taşıdığını bilmem her seferinde düşünme fırsatınız oluyor mu?

Ama zaman zaman yazdıklarınız, herhangi bir mahallede, sıradan bir komşu teyzemizden duyacağımız kadar basit ve bilimsellikten uzak olabiliyor.

Örneğin, insanların aşk ve cinsel hayatlarını kendi kafanızdaki toplumsal baskı kalıplarına, “ayıp” şablonlarına göre yönlendirebiliyorsunuz.

Ya da size içtenlikle eşcinsel olduğunu yazan okurunuza “tedavi ol”, “doğru yola gir”, “evlenirsen kurtulursun” gibi tavsiyelerde bulunabiliyorsunuz.

Siz ne tür bir eğitimden geçtiniz ki, tüm bu konularda uzman yorum yapabiliyorsunuz?

Devamcısı olduğunuz anneanneniz ve anneniz gibi Dame de Sion Fransız Kız Lisesi mezunu olmak ve “yılların gazetecilik tecrübesi” sizce gerçekten yeterli midir?

Maalesef, kendi hayatında doyasıya yaşayamadığı aşklar konusunda başkalarına ahkâm kesen insanlarla dolu baskıcı bir toplumuz.

Ve bu ortamda adım başı “Seviyorsan git açıl!” türü “derin tavsiyeler” veren Güzin Ablalar ve Güzin Abiler ile karşılaşıyoruz.

Ama bunlar ne kadar doğru? Ne kadar sorumlu?

Bu işin Hürriyet gibi bir gazetede yapılması ne kadar ciddi? (Bunu elbette size değil, gazete yöneticilerine sormak daha isabetli olur.)

Bildiğim kadarıyla 1944 doğumlusunuz. Acaba anneannenizden ve annenizden devraldığınız “misyonu” siz de bir süre sonra kendi kızınıza devretmeye mi hazırlanıyorsunuz?

RUMUZ: Köşelerde monarşi olur mu?

@AksayHakan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"