15 Mayıs 2013

Reyhanlı, 'insansız politikalar' ve kolundan bacağından çekiştirilen bebek cesetleri

İnsansız uzay aracı var. İnsansız hava aracı... İnsansız deniz aracı... İnsansız otomobil...

İnsansız uzay aracı var.

İnsansız hava aracı... İnsansız deniz aracı... İnsansız otomobil...

Olmaz mı? Olur, elbette. Hepsi olur.

İnsansız daha bir sürü şey olabilir.

İnsansız hava sahası, mesela.

İnsansız bölge de olabilir.

Ama insansız şehir olmaz.

Daha bir sürü şey insansız olmaz.

İnsansız hayat olur mu?

Peki, insansız ahlak?

Ahlaksız insan? Bu soruya çabuk cevap verdiniz, değil mi?..

Ya insansız politika? "İç"iyle, "dış"ıyla politika işte! Ama "insansız"...

Olur mu olur!

Çünkü "insansız politikacı" var!

Yani "dış"ı insan da, "iç"i biraz şey, nasıl diyelim, başka maddeden, mesela, paslanmaz çelik...

*   *   *

Durmadan konuşuyor, "insansız danışmanlar"ının önüne koyduğu kâğıttan - bazen kendi bile okuduğunu tam anlamadan - türlü kavramlar telaffuz ediyor, bağırıyor, tükürükler saçıyor, cümlelerin sonunda sesini "alkış modu"na çevirip yokuş yukarı kanatlanıyor.

Karşılığında "insansız alkışlar" alınca gözleri parlıyor ve hırsla yeni cümlelerin arasına dalıyor...

En çok da "insansız devlet"ten, "insansız ekonomi"den, "insansız  liderlikler"den falan söz ediyor.

Sonra...

Sonra duruyor...

Bir şeyler düşünüyor ve hissediyor gibi yapıyor.

Belki de o an aklına "gerçek insanlar" geliyor. "Sıradan" olanlar yani.

Sesini dalgalandırıyor, gözlerini sulandırıyor, "Hiç olmazsa şimdi bana inanın bari" der gibi hüzünlü mimikler ve jestler sergiliyor...

Ve...

"İnsan"dan bahsediyor.

"En bozulmamış, en saf insan" olan bebeklerden söz ediyor.

Ama ölü bebeklerden...

Bebek cesetlerinden...

Yüreklerimiz sıkışıyor. Soluksuz kalıyoruz. Artık dayanamıyoruz...

*   *   *

Dün neredeyse bütün siyasi liderler kanlı bebekleri kollarından bacaklarından çekiştirdi durdu.

Biri, falanca ülkedeki ve kentteki bir kanlı bebek cesedini sallıyordu elinde ve dilinde, rakibine karşı... Öteki bir başka yerden farklı bir ölü bebeği...

Televizyonu iki yanından tutup sarsarak bağırmak geldi içimden:

"Canlıları ikna edebilmek için ölüleri kullanmaktan vazgeçin, efendiler! Özellikle de bebek cesetlerinden çekin ellerinizi!

Madem ki kendinize böylesine güvenerek insanların kaderlerini değiştirmek için çıktınız meydana, o halde o çocukların ve öteki bütün çocukların ölmemesi, daha iyi yaşaması için HER GÜN neler yaptığınızı anlatın!

Türk bebeklerin, Kürt bebeklerin, Arap bebeklerin, hatta Afrika'dan Latin Amerika'ya kadar bütün bebeklerin yıllardır çektiği acıları hafifletmek için HER GÜN neler yapıyorsunuz?

Evet, her gün!

Madem ki her gün politikayla uğraşıyorsunuz...

Madem ki her gün demeç veriyor, oy ve destek istiyor, iktidar mücadelesini sürdürüyor, alkış alıyor, siyasi egonuzun keyfini çıkarıyorsunuz..."

*   *   *

Bebekler daha kundaklarında masum uyurken onları ırkına, milletine, dinine, mezhebine göre ayıran politikacılar ne kadar "sahici", ne kadar "insani" olabilir sizce?

Reyhanlı'da yakın tarihimizin en kanlı katliamı oldu. Hangi politikacılar acıyı yüreklerinde hissedebildi acaba?

Birçoğu için yeni bir "raund" başladı: Kim, nasıl ve ne kadar iyi yararlanacak bu durumdan? Coşkulu söylemler şahlandı. Heyecan doruk yaptı.

Ölüm var, efendiler, onlarca ölüm var bu memlekette!

Hanginiz ne yaptınız bu insanların öleceği gelişmeler olmasın diye?

İktidarıyla, muhalefetiyle?..

Yarın yeni insanlar, yeni bebekler ölecek. Yeni hesaplarla kendi aranızdaki raundlara devam edeceksiniz.

Hissetmeden bağıracaksınız! İnanmadan kızacaksınız! Üzülmeden ağlayacaksınız! Akşam da "insansız danışmanlarınız" ve "insansız meslektaşlarınız" ile "Nasıldım ama!" muhabbeti yapacaksınız!

Ölenlerin arasında bir yakınınız olana kadar, kanı dökülen insanlara birer "istatistik" olarak bakacaksınız!..

*   *   *

"İnsansız politikacı", türünün tek örneği değil.

Ona benzeyen başka modeller de var. 

Mesela, "insansız gazeteci"...

Bunlardan biri, Reyhanlı'daki can kaybının, "Ortadoğu'da etkili bir aktör olmanın kaçınılmaz maliyeti" olduğunu söyledi.

Nasıl, rahatladınız mı şimdi?

Ey, Reyhanlı'da ölenler! Onların akrabaları, yakınları, arkadaşları!

İçiniz rahat etti mi artık? Bakın, "büyük devlet olmamızın kaçınılmaz maliyeti" imiş ölümleriniz!..

Bir de "müjdesi" var aynı "insansız gazeteci" arkadaşın: "Etkili aktör" olmak için yeni ölümler de olacakmış; ama korkmayın hemen, bu da "normal"miş...

Ha, bir de "insansız aktör" var, demek ki!

"Etkili aktör" olacağız, "bölge lideri" olacağız, "dünya çapında güç" olacağız...

Onun için de kurban edileceğiz...

Öleceğiz...

Öleceğiz...

Öleceğiz...

Ama sağ kalanlarımız, bir ihtimal, çok etkili, çok büyük, çok güçlü bir devletin vatandaşları olacak!

Ne büyük bir mutluluk, değil mi?..

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"