Başbakan Erdoğan vecizelerine devam ediyor.
“Sigarayı bırak!”,
“İçki içme, meyve ye!”,
“En az üç çocuk yap!” gibi baskıcı tavsiyelerinden ve sanat-kültür konulu
“Ucube yıkılmalıdır!” hutbesinden sonra, şimdi de bazı kaymakamlara yönelik tatlı-sert bir
“önerisi”, daha doğrusu
“uyarısı” gündeme geldi.
Göreve yeni atanan 66 kaymakamla görüşen Başbakan bir ara şöyle demiş:
- (Kaymakamların bulundukları ilçede eşleriyle birlikte ev ziyareti yapmaları gerektiğini belirtirken)
Evli olan kaymakamlarımız hanımlarıyla (ilgili fotoğraftaki genç kadınlar kaymakam değil mi acaba; ya da genel olarak kadın kaymakam yok mu; yani
“evli olanlar beyleriyle” racona uymuyor mu? – H.A.)
, evli olmayanların da tabii çabuk evlenmeleri lazım bekârlık size yaraşmaz, hemen bu işi de halletmeniz lazım.
Bir dakika!
“Bekârlık size yaraşmaz! Çabuk evlenin!” meselesini bir irdeleyelim.
* * *
Türk Dil Kurumu’na başvurup Türkçe Sözlük’e bakalım.
Bekârlık: Bekâr olma durumu, evlenmemiş olmak. Yani en doğal
“medeni” hallerden birisi.
Yaraşmak: Yakışmak (güzel durmak, iyi gitmek), uygun düşmek, lâyık ve münasip olmak…
Yaraşmamak, yakışmamak;
“uygunsuz bir durum”, bir çirkinlik, bir ayıp akla getiriyor. Sanki bekârlık utanılacak bir şeymiş gibi…
* * *
Başbakan neden bu anlatımı kullanıyor acaba?
Devleti temsil eden sorumlu bir makamda oturan kişinin medeni hali, neden Başbakan’ı bu kadar kaygılandırıyor? Medeni hal, sonuçta özel bir konudur. Adamın (veya kadının) kendi bileceği iş, evlenip evlenmemek.
Acaba ev ziyaretlerine giden kaymakam
“eşsiz” olursa
“ters bir durum çıkabilir”, diye mi kuşkulanıyor? Mesela, genç ve bekâr kaymakam, konuk olduğu evin
“kızına sarkar” (pardon!), daha kötüsü
“karısına sırnaşır” falan diye mi kaygılanıyor? Yani yanında karısını getirdiğinde
“bu bir güvence olur; kimsenin namusu tehlikeye girmez” diye mi düşünüyor ola?
Peki, bazı sıkı Müslüman milletvekillerinin ve AKP yöneticilerinin
“ikinci eşleri” konusunda herhangi bir kaygı belirtmiş miydi Başbakan? Orada rahatsızlıkları gideren bir imam onayı falan mı vardı yoksa?
* * *
Devam edelim.
“Bekârlık size yaraşmaz! Çabuk evlenin!” meselesinin öteki yanına gelelim. Yani
“çabuk evlenmeye”…
Nasıl yani?
“Çabuk evlenmek” diye bir amaç olur mu? Ne kadar çabuk? Üç vakte kadar, beş vakte kadar? İlk ev ziyaretine kadar?..
O çiçeği burnunda 66 kaymakam arasında bekâr olanların Erdoğan’la görüştükten sonra koşa koşa eve geldiklerini düşünelim:
- Anne, benim hemen evlenmem lazım!
- Hayrola evladım, yemek yemeyecek misin?
- Ne yemeği anne, hemen evlenmem lazım benim!
- Nereden çıktı şimdi bu çocuğum?
- Başbakanla görüştüm. Hemen konu komşuya haber sal. Çöpçatanlarla görüş. Kör, sağır, topal, fark etmez; herkes olur. Çabuk olsun ama!..
* * *
Peki, diyelim ki
“bekâr kaymakam” alelacele evlendi. Bir süre sonra da evde
“şiddetli geçimsizlik” baş gösterdi. Ne olacak? Adam bir sonraki toplantıda çıkıp demez mi:
- Sayın Başbakanım, yaktın beni! Bu iş aceleye gelmezmiş meğer!
Demez tabii. Bağrına taş basar yine demez.
Çünkü yukarıdaki ve başka anlatımlardan anladığımız kadarıyla, neredeyse, herkes herkesle evlenebilir. Boyu boyuna, yaşı yaşına uysun yeter.
Öyle fazla düşünmeye gerek yoktur. Armudun sapı, üzümün çöpü derken, hem evde kalırsınız, hem de ahlakınız bozulur. En kötüsü, toplum ve devlet ahlakı için birdenbire
“tehlike” haline gelebilirsiniz.
Velhasıl, evlenmek isteyenlerin birbirini daha yakından tanımalarıymış, sosyal ve kültürel uyummuş, ortak zevklermiş, eğitim düzeyiymiş, falanmış filanmış… Laf bunlar, laf!
Evlensinler. Adam içki sigara içmesin ve evine bakacak kadar para kazansın. Kadın kocasının sözünden çıkmasın (kadınlarla erkeklerin eşit olmadığı daha önce açıklanmıştı bize, hatırlarsınız). Bol bol çocuk yapsınlar. Yaşayıp gitsinler işte. Daha ne!..
* * *
Sanki yangından mal kaçırır ve ayıp kapatır gibi “
bekârlık size yaraşmaz, hemen bu işi halletmeniz lazım” tavsiyesi bir Başbakan’a yakışır mı? Pardon,
“yaraşır mı”?
Başkalarının özel hayatında kafasına uymayan bir şey gördüğünde
“Olmaz öyle şey, hemen düzelt, derhal hallet!” demek bir başbakanın görevi olabilir mi?
İçki, sigara, evlenmek, çocuk yapmak, bunlar kişisel özgürlüklerle ilgili şeyler değil mi? Acaba bu konularda çıkarılan yeni bir yasa var da bizim mi haberimiz yok?
Yoksa AKP, seçimlerden sonra anayasa ve ilgili yasalarda gerekli değişiklikleri yapılarak bizi
“hata yapmaktan ve özel hayatımızda uygunsuz duruma düşmekten korumaya” mı hazırlanıyor?..
* * *
Aslında ben devletin özel hayata müdahaleleriyle ilgili bir filmi bir ara görmüştüm. Çeyrek asır kadar önce Sovyetler Birliği’nde yaşarken, özel hayata karışmakla ilgili bir fıkra duymuştum. Size de anlatayım.
Adam karısıyla uzun süredir ilişkiye girmemektedir. Sonunda eşi, bu durumu Komünist Parti yönetimine şikayet eder.
Parti Disiplin Komitesi toplanır. Adamı sorguya çekerler. Adamın açıklaması oldukça nettir:
- Ben artık iktidarsızım, yoldaşlar!..
Ama parti yöneticisinin tutumu da çok
“ilkesel”dir:
- Sus, ne iktidarsızı! Sen her şeyden önce bir komünistsin!..