Bir sanat eserine burun kıvırıyorsunuz. “Olmamış” diyorsunuz. “Öyle olmamalıydı, böyle olmalıydı” diyorsunuz.
Kimsiniz siz?
Sanat eğitiminiz, görgünüz, bilginiz nereden geliyor? Ne kadar?
Bir filme, o daha gösterime girmeden, fragmanlarına bakarak ceza kesiyorsunuz. Uyarı cezası. Yani “Bak, şimdilik uyarıyorum; ayağını denk almazsan canına okurum” tehdidini savuruyorsunuz.
Kimsiniz siz?
Ürettiğiniz bir sanat eseri var mı? Az buçuk bir şeyler çiziktirdiyseniz bile, hele bir gösterin bakalım bize.
Tarihin sanata malzeme olmasını doğal karşılayıp selamlıyorsunuz güya bir taraftan. Ama “Tarihe sakın ola ki Batı’dan bakmayın, lakin Doğu’dan da bakmayın, sübjektif de yaklaşmayın” gibi sadece kendinizin anlayabileceği bir yığın sınırlama getiriyorsunuz.
Kimsiniz siz?
Tarih bilginiz nereden geliyor? Kaç tane tarih kitabı okudunuz? Ve tarihi konu alan kaç tane roman? Edebiyat ile tarih, sanat ile bilim arasında nasıl bir ilişki ve ne gibi bir fark vardır sizce?
Daha ilk bölümü gösterilmiş olan diziye, ikinci bölümünün yayınlanacağı gün uyarı cezası vererek onu mahkum ediyorsunuz. Ne yapsınlar? Sizin cezayı kesmenizden birkaç saat sonra yayınlanacak bölümü değiştirsinler, ikinci ve sonraki filmlerde diziden haremi, haremden vücudunun bir kısmı görünen kadınları, at üzerinde savaşmayıp da sarayda oturan, otururken de bazen elinde içki tutan Kanuni’yi değiştirsinler mi istiyorsunuz?
Kimsiniz siz?
Senaryo nasıl yazılır, film nasıl çekilir, montaj ve seslendirme nasıl yapılır sizce? Bu işin teknolojisi nedir? Ne kadar zaman alır? Televizyona dizi hazırlamanın farklı özellikleri nedir? Bütün bunlardan haberiniz var mı?
Halkın tarihe, Osmanlı devletine ve sultana gösterdiği saygı ve bağlılığın azalmaması, ulusal duyguların rencide edilmemesi, bunun için de tarihin en başarılı hükümdarlarından biri olan Kanuni Sultan Süleyman’ı zaaf ve ayıplarıyla teşhir edilmemesi gerektiğini buyuruyorsunuz.
Kimsiniz siz?
Osmanlı sizden mi soruluyor? Yoksa Türkler’in kurduğunu söyleyip dağıldığını es geçtiğiniz 16 devletin tümüyle ilgili olarak da yasakçıbaşılığa talip misiniz? Altınordu devletine kadar mı uzanabilirsiniz? Yoksa Avarlar’a kadar mı? Yoksa ta Büyük Hun İmparatorluğu’na kadar pupa yelken süzülür müsünüz hamasi menfaatlerinizin rüzgârında?
Kanuni’yi ne kadar iyi tanıyorsunuz? Madem ki o, I. Selim'den 6.557.000 km 2 devraldığı Osmanlı Devleti'ni, kırk altı yılda 14.893.000 km2'ye ulaştırdı; o halde onca yıl boyunca yemedi, içmedi, tuvalete gitmedi, hiçbir şarabı tatmadı, haremindeki hiçbir kadına elini sürmedi mi sanıyorsunuz? Hep at üstünde ve kılıç elde mi yaşadı bu adam? Hayatındaki seksin, altı çocuğunu döllemek için gerekli minimum süre ve pozisyonla sınırlı olduğunu, fazladan (haşa sümme haşa, günümüzdeki porno filmleri akla getirebilecek) tek bir hareket yapmadığını mı düşünüyorsunuz?
Kimsiniz siz?
Yatağımızdaki seksolog imam mı, soframızdaki dini beslenme uzmanı mısınız? Ya siz, o yapılması farz olan üç çocuğu meydana getirmek için gerekli asgarinin üzerinde hiçbir performans göstermediniz ve alkol derecesi sıfırın üzerinde hiçbir yudumu kursağınızdan geçirmediniz mi? Yoksa bunları yaparken riyâkar besmeleler mi dökülüyordu şehvetli dudaklarınızdan? Peki ya siyasi iktidar sahibi erkeklerin kadınlar için savaşlar çıkarıp zaferlere koştuğundan, hem zafer hem de yenilgilerden sonra yine kadınların koynuna girdiğinden gerçekten de o kadar bîhaber misiniz?
Aslında memlekete demokrasiyi getirenin kendiniz olduğunu, siyasi, sosyal ve kültürel hayatta özgürlüklerden yana saf tuttuğunuzu, ama Montesquieu’nun size tepeden ezberletilen sözüyle “insanın hürriyetinin, komşusunun hürriyetinin başladığı yerde bittiğinden” hareketle, “sizce gerektiğinde”, haklarımızı büyük bir zevkle ve ciddiyet maskesiyle kesip biçeceğinizi ima ediyorsunuz.
Kimsiniz siz?
Özgürlük kantarı mısınız? Demokrasi, sizin iktidarınızı güçlendirdiği kadar mı değerlidir? Size karşı olduğunda, başkalarının (yani sizin) hürriyetinizin başladığı yere tecavüz olduğundan dolayı budanması mı caizdir? Generallerin emir-komuta zinciriyle üzerimizden geçmesine hayır da, siz emir-komuta fermanlarınızla hayatımızı tepelerken evet mi demeliyiz?
İçkimizi yasaklayacaksınız... Heykelimizi yıktıracaksınız... Filmimizi yayından kaldıracaksınız...
Kimsiniz siz?
Kim!..