08 Şubat 2015

Mösyö Beki gazetecidir, Matmazel Geerdink ise terörist!

Hollandalı gazeteci 'Türkiye'deki kadar özgür medya dünyada yoktur' tezini bilmiyor galiba...

Biliyorsunuz, Türkiye dünyada öyle kolay kolay rastlanamayacak düzeyde ileri bir demokratik düzene sahip.

Hele basın ve ifade özgürlüğü açısından eşi benzeri bulunmayan bir demokrasi şaheseriyiz.

(Yani, şimdi, içerde olan gazeteciler var, haliyle, ama onların suçu "gazetecilikle ilgili değil ki", Allah bilir, "ya teröristtirler, ya da bölücü falan"...)

Medya özgürlükleriyle ilgili durumumuzu 6 Ocakta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bütün ülkeye ve hatta tüm dünyaya haykırmıştı:

"İddia ile konuşuyorum: Ne Avrupa'sında, ne diğer ülkelerinde Türkiye'deki basın kadar özgür bir medya yoktur. Sıkıysa siz oralarda kalkın, cumhurbaşkanına, başbakana saldırın. Saldıramazsınız!"

 

*   *   *

Kaderin cilvesi, aynı gün içinde bir gazeteci daha gözaltına alınıyordu Türkiye'de.

Bu kez devletimizin güvenliğini ve milletimizin birliğini tehdit eden, Diyarbakır'da gazetecilik yapan Hollandalı Frèderike Geerdink idi.

Kaderin ikinci cilvesi, aynı gün Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders Ankara'daydı.

Adamcağız, ülkemizdeki demokrasi düzeyini anlayabilecek bir donanıma sahip olmadığından dolayı, kendi deyişiyle "şoka girdi" ve olayı derhal mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu'na aksettirip gerekli gereksiz bir sürü soru sorarak tepki koydu.

Geerdink kısa süre sonra serbest bırakıldı.

İktidarı sıkça eleştiren birçok yerli meslektaşımız, hafif kıskançlık kokan banal bir analizle "Yahu, Geerdink çok şanslı! Bakın, arkasında kapı gibi Hollanda Dışişleri var, devleti var. Biz olsaydık halimiz haraptı." diye acı şakalar yaptılar.

Geerdink de bu tür yorumları duymuş - ya da düşünmüş - olacak ki, ertesi gün şöyle yazdı:

"... Gerekirse dönüp sığınabileceğim bir ülkem var... Ama Türk ve Kürt gazetecilerin böyle bir lüksü yok."

 

*   *   *

 

Tekrar etmek gibi olmasın, ama bizim kaderimiz pek bir cilvelidir.

Olay kapandı kapanıyor derken, devletimizden "küüüt" diye yeni bir hamle geliverdi: Geerdink hakkında "terör örgütü propagandası" suçlamasıyla bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası talebiyle dava açıldı.

Bundan sonrası gözünüzde canlanabiliyor mu?

"PKK yandaşı Hollandalı gazeteci" yargılanacak ve bu arada Türkiye'yi AB'ye almayan, dahası yıllardır hor gören, aşağılayan, "inanın, bizi sevmeyen Batılılar" ve tabii ki bilumum "dış mihraklar", bu olayı kullanarak aleyhimizde dünya çapında yeni karalama kampanyaları düzenleyecekler.

Hepimiz uyanık olmalıyız; Batı'nın ve bu arada "içimize sızmış yabancı gazeteciler"in oyununa gelmemeliyiz!

Öyle değil mi, arkadaşlar?

Ne öyle bön bön bakıyorsunuz? "Durumdan vazife çıkarmak" bu kadar mı zor, yaa!..

 

*   *   *

 

Dün Erdoğan'ın "ebedî basın sözcüsü", cumhurbaşkanlığı uçağının değişmez müdavimi, Doğan Grubu'nun "AKP'yle ilişkilerinden sorumlu" köşe yazarı ve TV programcısı Akif Beki, Hürriyet'te "Hayır matmazel yanılıyorsun" başlıklı bir yazı yazdı.

Başlıkta kullanacak kadar çok beğendiği ve yazısının içinde de bol bol kullandığı "matmazel" hitabına kendince sıkı bir "anlam" yüklüyor olmalı sanırım; belki kafadarlarıyla yaptığı "iç sohbetlerde" hem yabancı, hem gazeteci, hem de kadın olan birine nasıl haddini bildirdiğini övünerek anlatmasına renk katacak bir "buluş" bu...

(Doğrusu, bana, şefinin, kendisine tepeden baktığını sezinlediği ve için için bozulduğu birilerini aşağılamak için kullandığı "monşer" sözünü hatırlattı.)

Beki, yazısında Batı'nın (da) güvenlik önlemleri adına demokrasiden uzaklaşan uygulamalarının arttığından büyük bir sevinçle bahsederek bir tür paralellik kurmaya çabalıyor.

Tabii ki, topyekûn manzaraya bakınca, demokratik özgürlükler ve insan hakları bakımından Türkiye'nin oralardan kat kat aşağılarda olduğunu gösteren uluslararası araştırmalara falan hiç prim vermeden ve muhtemelen yukarıda hatırlattığımız "Türkiye'deki kadar özgür medya dünyada yoktur" tezine sarılarak (ve görüşlerini iktidarın kestiği ağır cezaların faturasını zorlanarak ödeyen bir grubun gazetesinde yazarak) Geerdink'e büyük bir ders veriyor.

Bunu yaparken ne hedef tahtasına oturttuğu insanın aslında "meslektaşı" olduğunu, ne de bu tür siyasi sataşmalar ve yazılar sonrasında Hollandalı gazeteciye yönelik olası provokasyonların gündeme gelmesi ihtimalini düşünüyor.

 

*   *   *

Diğer yandan, yazısı boyunca, Geerdink'in savunduğu PKK'yı IŞİD ve El Kaide ile eşitleyerek, "PKK ile ilgili yazdığını onlar hakkında yaz da görelim bakalım" yöntemine sarılıyor.

İyi ama, Mösyö Beki (nasıl, kulağa hoş geliyor mu?), AKP "barış süreci" denilen siyasi görüşmeleri kimle yapıyor? Masaya oturduğu muhatabı kim? IŞİD mi? El Kaide mi? Efendim?..

Bakın, sizinkiler pek yakında "barış süreci"nin başarıya ulaşacağını vaat ediyorlar. Yani PKK ile anlaşacaklar.

Şimdi Hollandalı gazeteciye 5 yıl ceza verilse, birkaç ay içinde de AKP-PKK anlaşması sağlansa, siz Hürriyet'teki köşenizden "matmazeli korumak" adına yeni bir yazı kaleme alır mısınız acaba? Hani, "Hayat böyledir işte! Durumlar değişiverir!" falan diye fiyakalı laflar da ederek?

O zaman da "en demokratik ülke" olan Türkiye'nin kendi içinde teröre bulaşmış bir yabancı kadın gazeteciyi affetmek suretiyle göstereceği sonsuz hoşgörüyü överek malum görevinize devam edersiniz belki.

Ama onlar sonraki aşamalar tabii.

Bugün önce şu "matmazel"in üzerine bir çullanalım da, küstah Batı'ya mensup bir ülkeden gelerek Türkiye'ye, hem de ta Diyarbakır'a yerleşip yıllardır oradan dünyaya olur olmaz haberler ve yazılar yazmak, tweetler atmak ne demekmiş, bir gösterelim!

Öyle değil mi, Sayın Sözcü?..

@AksayHakan

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"