08 Nisan 2011

Medvedev’in hedefinde Putin mi var, yoksa devlet kapitalizmi mi?

Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile onun iktidara getirdiği Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev...


Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile onun iktidara getirdiği Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev arasındaki bazı çelişkileri 23 Mart tarihli yazımda aktarmaya çalışmıştım. Son iki hafta içinde liderler arasında gerginliğin daha da arttığı, yakında birinin ötekini safdışı etmek ve 2012 başkanlık seçimlerine avantajlı girmek için harekete geçeceği iddiaları yoğunlaştı. 
Kimileri artık Rusya’da fiilen “iki partili sistem” kurulduğu, birinin Putin liderliğindeki “İstikrar Partisi”, ötekisinin de Medvedev önderliğindeki “İlerleme Partisi” olduğu yolunda açıklamalar yapıyor.

Bir iddiaya göre ise Medvedev görev süresinin bitmesini beklemeden, kısa süre içinde istifa edecek ve Devlet Başkanı Vekili olarak iktidara dönecek olan Putin, kısa sürede seçimler düzenleyerek liderliğini tartışmasız hale getirecek.

*       *       *

Neyse, iddiaları aktarmayı şimdilik bir kenara bırakalım. Ama 30 Martta Magnitogorsk kentinde Medvedev’in yaptığı bir açıklama, hem bu iddialara önemli bir yeni boyut getirdi, hem de Rusya’da pek çoklarının devlet kapitalizmi olarak adlandırdığı yapıda sarsıntı yarattı.
Açıklamada “Rusya’da yatırım ortamı kötü”, dedi Medvedev, “hem de çok kötü”. Bugüne kadar hiçbir liderin kameralar karşısında bu kadar açık dile getirmediği bu gerçeği aslında hemen herkes hemen biliyordu. Yasalar uygun değildi, bürokrasi çok güçlüydü, yolsuzluk devasa bir problemdi ve iktidarlar ne yerli ne de yabancı yatırımcılara kulak verecek kadar duyarlıydı.
Ve devam etti Medvedev: “Siyasi mevkilerin ve ekonomi dünyasında denetim noktalarının aynı anda aynı kişilerce işgal edilmesi, piyasa koşullarında rekabeti son derece olumsuz etkiliyor.” Birçok anlam çıkarılabilecek olan bu cümle, her şeyden önce Rusya’nın birçok üst düzey yöneticilerini akla getiriyordu, en başta da bakanları.
En azından dokuz bakanın ve Kremlin’de önemli konumdaki bir dizi yöneticinin, Rusya’nın stratejik önemdeki şirketlerinde çeşitli görevleri var. Örneğin, Putin’in “sağ kolu”, enerji projelerinin koordinasyonundan ve bu arada Türkiye ile ilişkilerden sorumlu olan Başbakan Yardımcısı İgor Seçin aynı zamanda resmî petrol şirketi Rosneft’in ve İnter Rao şirketinin, Başbakan Yardımcısı Viktor Zubkov lisans ve alkollü içkiler kurumları ile bir bankanın, Başbakan Yardımcısı Sergey İvanov havacılık sanayii kurumunun ve Rosnano şirketinin, Başbakan Birinci Yardımcısı İgor Şuvalov VVTs fuar organizasyonunun, Enerji Bakanı Sergey Şmatko Gazprom’un, Transneft ve Zarubejneft petrol şirketlerinin ve daha birkaç kurumun, İletişim Bakanı İgor Şogolev TV Birinci Kanalı’nın ve Svyazinvest şirketinin, Ulaştırma Bakanı İgor Levitin Aeroflot Hava Yolları’nın ve Şeremetyevo Havalanı’nın, Maliye Bakanı Aleksey Kudrin Dış Ticaret Bankası’nın ve Alrosa şirketinin, Tarım Bakanı Yelena Skrınnik resmî tahıl şirketinin yönetiminde yer alıyor.
Medvedev’in kararına göre, 17 şirketteki devlet memurlarının 1 Temmuz’a, ötekilerinin de 1 Ekim’e kadar görevlerini bırakması gerekiyor.

*       *       *

Rusya’da yaygın kanı, Putin’in, haberalma örgütü KGB’den ve başka ortamlardan tanıyıp güvendiği kişileri hem bakanlık koltuğuna hem de önemli şirketlerde (Rusça deyişiyle söylersek) “sıcak bir yer”e yerleştirdiği yolunda. Şimdi başta Seçin olmak üzere çoğu “Putin’in adamı” olarak bilinen bu kişilerin siyasi ağırlıklarının azalacağı öne sürülüyor. Ve bu yüzden, kimilerine göre, Medvedev’in asıl amacı, Putin’i zor duruma düşürmek.
Ne var ki, devlet yöneticilerinin çeşitli kurum ve şirketlerde yer alması yalnızca 20 yıllık Rusya Federasyonu’nda değil, Sovyetler Birliği’nde de geçerli bir siyasi yöntem ve alışkanlıktı. Devlet her şeyin başında olmalı, ekonomiyi ve piyasayı yönetmeliydi. SSCB’nin yerine kurulan devletin düzeninin “devlet kapitalizmi” olarak güçlendirilmesinin en önemli mekanizmalarından biri buydu.
Bu açıdan Medvedev’in girişiminin, ekonomide devletin rolünün sınırlanması, stratejik sektörlerdeki yabancı yatırımların sıkı denetiminden vazgeçilmesi, devlet yönetimindeki (veya devletin önemli pay sahibi olduğu) kurumlarda şeffaflık ilkesinin güvence altına alınması amaçlarına yöneldiği için apayrı bir önem kazandığı söylenebilir.
Bu adımdan sonra devlet şirketlerinin yabancılara satılmasına imkân verecek yasalar da gündeme gelebilir. Ya da hiçbir şey gelmez ve bu açıklama sadece bir “sansasyon” veya “kozmetik bir değişiklik” olarak kalır. Şu anda Rusya’da bu fikirde olanlar da, “Medvedev’in Mart Tezleri”nden, hatta başlattığı “devrim”den söz edenler de az değil.


Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"