Galiba bu topraklarda yaşıyorsak her şeyden önce Türk olmamız gerekiyor.
Kökenimiz, mesleğimiz, inancımız, yaşam tarzımız, görüşlerimiz, ahlaki ilkelerimiz ne olursa olsun...
“Türk” deyince akan sular durmalı.
Milliyetçilik en temel özelliğimiz olmalı.
Vatan, bayrak, millî marş gibi kavramlar en önde gelmeli.
Türklüğe ve memlekete yan bakan herkese şiddetle karşı çıkılmalı.
Hatta çok şiddetle.
Dahası bu açıdan bir “şiddet yarışı” olmalı.
Trump ters bir şey mi dedi?
Bir Arap “atalarımıza saygısızlık” mı etti?
Yunanlılar bize karşı “densizlik” mi yaptı?
Hep birlikte (“Türk olarak”) topunun hakkından gelmeliyiz.
Elbette kendi aramızda sorunlar olabilir.
Amma velakin bol bol kırsak da birbirimizin kollarını...
Kırık kollarımız yenlerin (yen giysi kolu demektir - HA) içinde kalıp dışarıya karşı durumu belli etmeyecektir...
AKP’li miyiz, CHP’li mi, MHP’li mi, İyi Partili mi...
Hepimiz birbirimizle yarışmalıyız Amerikalılara, Araplara, Yunanlılara “had bildirme” çabasında.
* * *
Kemal Kılıçdaroğlu son zamanlarda epeyce aktifleşti.
Milliyetçilik konusunda da geri durmuyor.
Hatta zaman zaman iktidarın Trump’a, Araplara, Yunanlılara karşı tepkisini yetersiz bularak el yükseltiyor.
Bu arada karşı taraftan gelen bir sese muhatap olunca epeyce heyecanlandı.
Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos’un kendisine yönelik olarak “Adaları gel de al” demesine karşı öyle bir cevap verdi ki Kemal Bey:
“2019’da geleceğim, o adaların tamamını alacağım!”
Hayda bre!..
Söz konusu olan 18 ada.
Kemal Bey, 2019’da iktidara gelirse (ki kendisi emin; “gelirsem” demiyor, “geleceğim” diyor) bu 18 adayı “alacak”.
Nasıl?
“Ecevit’in Kıbrıs’ı aldığı gibi.”
Yani?
Yakın gelecekte Yunanistan’la savaş var!
İktidarın iç ve dış politikasını eleştiren, zaman zaman Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” politikasını hatırlatan ana muhalefet partisi lideri, şimdi vaat ede ede bunu edebildi.
Bunu - “gavura karşı” - büyük bir hiddetle söyledikten az sonra, Cumhurbaşkanı’nı 18 ada konusunda pasif kalmakla eleştirerek en sert çıkışı bizzat kendisinin yaptığının altını çizmeyi unutmadı.
Solculuk mu dediniz? Sosyal demokratlık mı? Sosyalist Enternasyonal üyeliği mi?
Yazının ilk bölümüne bunları da ekleyin isterseniz; “Türklük” ve “milliyetçilik” deyince bunlar da geri planda kalır.
* * *
Kılıçdaroğlu’nun 2019’da Erdoğan’ı devirme isteğinin çok güçlü olduğundan kuşkum yok.
Bu yolda hemen hemen her şeyi denemeye çalıştığını da görüyorum.
Örneğin, artık Erdoğan’dan korkmadığını göstermek için sık sık meydan okuyor:
“Yüreği varsa karşıma çıksın” diye haykırıyor.
Dahası bazen hiç gerek yokken üslubunu bozuyor, “Karşıma çık da karizmanı çizeyim” diyor.
Anlamsız bir şekilde “Sevgili Erdoğan” diye tekrar tekrar hitap ettiği yetmediği gibi “Gözlerinden öpüyorum” türünden garip bir yöntem kullanmayı deniyor.
Bununla birlikte mücadeleden geri durmuyor.
İçişleri Bakanı’nın ve diğerlerinin kendisine yönelik sert ve hakaretamiz saldırılarına karşı kararlı biçimde direniyor.
Kızının evi ile ilgili “desteksiz sallayanlara” hak ettikleri cevapları veriyor.
Muhaliflere umut aşılamak için iddialı konuşuyor:
“2019’da seçimleri kesinlikle alacağız. Bizim amacımız yüzde 50 artı 1 değil. En az yüzde 60!” Kendisine yönelik tutuklama tehdidinden korkmadığını dile getiriyor.
Ne var ki, ancak tutuklamalar CHP’li milletvekillere yöneldiğinde harekete geçtiği, bu yolu “Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz” diyerek kendisinin açmış olduğu, HDP’lilerin hapse atılmasını kolaylaştırdığı üzerine tek kelime etmiyor.
Kürt sözünü duyduğu anda hemen milliyetçilik siperleri altına - çoğu kez de iktidarın yanına - çekiliveriyor.
Bir kez “yürüdü” Kemal Bey...
Geniş kesimlerde hayranlık uyandırdı.
İktidarı ürküttü.
Ama daha sonra bu tür eylemleri tekrarlamadı.
Şimdi “en az yüzde 60’la” kazanacağı seçimlere nasıl bir strateji ile hazırlandığını gerçekten merak ediyorum.
2019 seçimleriyle ilgili olarak “Çok güzel bir adayımız olacak” derken, acaba sağcı ve milliyetçi bir ya da birkaç isim üzerine mi düşünüyor?
Tutar mı?
Aynı nehirde kaç kez yıkanılır?
Hangi aday seçimleri kazanırsa Kemal Bey “yüzde 60” ile “gelmiş” olacak ve Yunanistan’dan “o adaların tamamını alacak”?