Bu seçim kampanyasının yıldızı Muharrem İnce.
Birçoklarının kendisinden beklediğinin üzerinde performans gösteriyor.
Cesur, samimi, sahici, mütevazı, zeki, polemik ustası, hazırcevap...
Pek çok konuda inisiyatifi ele geçirmeyi bildi ve iktidara dayatıyor.
Sıkıştırılmaya çalışıldığı yerden aniden çıkıp sıkıştırabiliyor.
Mesela, “Bu soruyu Erdoğan’a sorabilir misin?” diye yandaş gazetecinin atağını anında tersine çevirebiliyor. Ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Söktüğün apoletleri Apo'ya mı takacaksın?” diye bastırınca ona “Ergenekon’da, Balyoz'da generalleri FETÖ'yle birlikte hapse attın; peki, sen apoletleri alıp FETÖ'ye mi taktın?” diye cevap verebiliyor.
Erdoğan’ı televizyonda tartışmaya davet etmesi – ne daveti, ısrarla meydan okuması – insanları etkiliyor (Bu meydan okuma ustaca yaygınlaştırılıp kampanyaya dönüştürülürse herkesi etkileyebilir).
İsabetli “nokta atışları” yapması ve hafızalara kazımak için mesajlarını durmadan tekrarlaması da İnce’nin başarılı yanlarından.
Mizah duygusunun güçlü olması, bunu iyi kullanması da öyle. Örneğin, “Tosun Paşa videosu” çok etkili bir hamleydi.
Polemik tamam, ya vizyon?
Buraya kadar çoğunlukla İnce’nin kişisel özelliklerinden ve yeteneklerinden bahsettik.
Gelelim içeriğe.
Muharrem Bey seçim sürecinde konuşacağı konulara, cevaplamak zorunda kalacağı sorulara ve siyaset gündemine iyi çalışmış.
Gerçekten de son yıllarda kendini iktidara hazırlamak için epeyce çaba harcamışa benziyor.
Bununla birlikte Muharrem İnce’den dünya çapında vizyon sahibi bir lider olarak bahsetmek, onun sosyal demokrat bir önder olarak tarihe damga vurabileceğini düşünmek için eldeki veriler zayıf.
“Nasıl bir gelecek?” konusunda dile getirdikleri sınırlı.
Kapsamlı bir gelecek perspektifinden ziyade çoğunlukla “Erdoğan’ın yaptıklarını yapmama” ve hatalarını tekrarlamama vurgularıyla ilerliyor.
Demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi alanlarda dibe yaklaşıldığı için İnce’nin dedikleri tatmin edici görülebilir.
Ama söz gelimi ekonomi ve eğitim gibi konularda çok ayrıntılı ve ikna edici bir açılım yapabiliyor mu?
Muhafazakârlara, AKP tabanına yeterince öneri sunabiliyor mu? Onlarla – gerekirse kamera önünde – canlı bağlantı kurabiliyor mu?
Bu yönetim gitse de size bir şey olmaz mesajını inandırıcı biçimde verebiliyor mu?
İktidarın kansız ve şiddetsiz devralınabileceği güvenini çoğunluğa hissettirebiliyor mu?
Muhafazakârlar ve AKP içindeki farklı eğilimleri, korku ile bastırılan tepkileri yüzeye çıkarabiliyor mu?
Kürtlere ne öneriyor? (İnce, CHP yönetiminin ürkek bir tavırla uzaklaştığı Kürtlere yaklaşmada başarı gösteriyor. Ama kendisinden kapsamlı bir çözüm önerisi duymadık.)
Sonuçta vizyonel açıdan yeterince güven aşılamayan İnce, büyük ölçüde iktidara karşı güçlü çıkışlarıyla ve polemikleriyle açtığı yolda ilerliyor.
Geçmiş dönemlere kıyasla epeyce yorgun görünen ve sık sık açık veren Erdoğan karşısında bu yoldaki ilerleyişi göz doldurucu sayılabilir.
Ama bunun muhalif olmayan kesimlerde ve bu arada geleneksel olarak AKP’yi destekleyen çevrelerde nasıl bir karşılığı olduğunu öngörmek zor. (CHP kısa süre önce Erdoğan ve AKP ile polemikten kaçınarak “yapıcı muhalefet” çizgisi izlemiş ve doğrusu kötü sayılmayacak sonuçlar almıştı. Bakalım şimdi ne olacak...)
Sahi, Millet İttifakı nerede?
2018 seçimlerinin nasıl sonuç vereceğini iki hafta sonra göreceğiz ama birçok açıdan iktidarı zayıflattığı bir gerçek (iktidar seçimleri kazansa bile böyle).
Muhalefet uzun süredir bu kadar cesur manevralar yapamıyordu.
En kayda değer konulardan biri, kuşkusuz, üç muhalif parti arasında işbirliği kurulması oldu.
Diğer taraftan başta İnce olmak üzere bazı muhalif liderlerin tutumları, seçim kampanyası öncesine göre Kürtlerle aradaki mesafenin kapatılması açısından olumlu bir yol açtı. Bu eğilim devam ederse tarihsel bir kazanıma dönüşebilir.
Ne var ki muhalefetin işbirliği, bence seçim sürecinde oldukça geride ve kağıt üstünde kalıyor. Oysa daha aktif işlenerek halka güven verilebilirdi.
Cumhur İttifakı daha şimdiden çatırdıyor. 24 Haziran’ı zor bulacak gibiler. Bahçeli’nin “AKP’nin bazı milletvekilleri”ne parmak sallamasına bakın!
Peki, “Millet İttifakı güçlü mü ve seçim sonrasında devam edebilecek mi?”
Neden bu ittifakın liderleri bir araya gelip ortak miting ve açıklamalar yapmıyor?
Yoksa sırası mı gelmedi? Bence bu, “sırada duran” değil, sürekli altı çizilebilir bir konu.
Öte yandan İnce’nin zaman zaman haklı olarak eleştirilen bir yanı da “ekibinin ortada olmaması”.
Bu konuyu ikinci tura ertelemesinin çok doğru bir tutum olduğundan emin değilim.
Ekip kimlerden oluşuyor? Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar kimler olacak? En azından stratejik önemdeki birkaç kişi? Ekonomi, eğitim, adalet, dışişleri bakanları gibi.
İktidarın seçimlerin son virajına yaklaşırken bir sürprizi olacak mı, bilmiyoruz.
Ama mevcut gündem (hem de sadece siyaset ve ekonomi değil, söz gelimi, bir kadın cinayeti, çocuğa tecavüz vb. olayı sahiplenerek ciddi tepki koymak) muhalif liderlerin şansını arttırabilir.
İnce halkın yaş ortalamasının 29 olduğuna dikkat çekiyor. Seçimin kaderini belirleyecek unsurlardan biri de “genç seçmen”. Onlarla bir arada olabilmek, onların dilini kullanabilmek, halay çekmek, dans etmek, spor yapmak, şiir okumak ve şarkı söylemek önemli.
Ve nobran, sert, kibirli siyasi iklimimizde “babacan lider” olabilmek.
CHP’de Kemal Bey dönemi bitiyor mu?
Muharrem İnce siyaset hayatımızda yeni bir fenomen olmuşa benziyor. Eğer seçimlerde beklenmedik bir başarısızlıkla karşılaşmazsa, seçim sonrası dönemin de ana aktörlerinden biri olması beklenebilir.
Kazanırsa Cumhurbaşkanı olacak, bunu biliyoruz.
Peki başarılı sonuç alır ancak seçimleri kazanamazsa ne olur?
Yani yenilir ama ezilmezse?
CHP’de Kemal Bey dönemi biter mi?
Erdoğan’a karşı nasıl muhalefet edilmesi gerektiğini görenler, hantal ve büyük ölçüde eylemsiz duran bir partinin nasıl hareketlendirildiğini ve mobilize edildiğini yaşayanlar, bu deneyimle birlikte İnce’yi de unutabilir mi?
Sanmıyorum.
Ama İnce’nin kısa sürede CHP’ye lider olacağının garantisi de yok.
Bununla birlikte “İnce rüzgârları”nın durmaması ve yayılması ihtimali var.
Bunun gideceği yer parti yönetimi olmazsa yerel seçimlerde stratejik bir hedef mi olur (örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi) ya da başka bir konum ya da hareket mi, kim bilir...
Kaldı ki, Erdoğan kazansa bile başta ekonomik kriz olmak üzere bir dizi nedenden dolayı yönetimini yıllarca sürdürmesinin artık kolay olmayacağı kanısı yavaş yavaş yayılıyor.
Sanırım seçimleri kazanamazsa İnce’nin rolünün biteceğini düşünmek doğru olmaz. Hatta belki de tersine, yeni başlıyordur.