Reza Zarrab’ın (Rıza Sarraf) ABD’de tutuklandığı haberi, birçok kişiyi epeyce terletecek cinstendi.
Bu, hiç de sıradan bir olay değil.
Sonunun nereye varacağını söylemek zor.
Bu kadar zengin adamlar dünyada her gün tutuklanmıyor.
Üstelik kendi ayaklarıyla giderek...
* * *
Delikanlı çok erken serpildi. Daha 30’una basmadan adı milyarlarca dolarla birlikte anılmaya başladı. Hatta yüz milyarlarca...
Ve bakanlarla pek samimi oldu. Hem de karşılarında iki elini saygıyla göbeği üzerinde birleştirerek değil, onlara “bir şeyler verip” – en azından bazı pahalı hediyeler, uçak yolculuğu vs. – kendini birkaç basamak yukarıda tutarak.
(Ona ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarında ne deniyordu, hatırlıyor musunuz: “Benim rahmetli annemin babası derdi ki, orospu ile memurun bahşişini başında verin.”)
* * *
Çocuk o kadar çabuk büyüdü ki, pek çok akrabasıyla birlikte “bir şekilde” ulusal kimliğini aldığı yabancı bir ülkede başı sıkıştığında ekranlardan küstah bir ifadeyle “Türkiye’nin bütçe açığının yüzde 15’ini tek başıma kapattım; bana teşekkür etmelisiniz” diye meydan okuyabildi.
Bu kadar güçlü ve özgüvenliydi.
Türkiye’nin en güçlü insanı ise onunla ilgili şu sözleri edebiliyordu:
“Zarrab, ülkeye katkısı olan, hayırsever biri...”
* * *
Bugün bu ülkede yaşanan kanlı gelişmelerin arkasında, 17-25 Aralık olaylarıyla birlikte iktidarın barışçı yöntemlerle görevi bırakamayacak hale gelmesi, yönetimini sonsuza kadar sürdürme gibi imkânsız bir maceraya girişmek zorunda kalması yatıyor. O olayların orta yerinde de bu İranlı delikanlının kara gözleri parıldıyor.
Bakanlara ve Halk Bankası Genel Müdürü’ne rüşvet verdiği iddiaları ayyuka çıkan Zarrab’la ilgili kuşkular, bir taraftan da TÜRGEV üzerinden Bilal Erdoğan’a kadar uzanıyor.
Tehlikeli, çok tehlikeli bir durum bu!
* * *
Milyarlarla oynayan bu delikanlı, bugün Amerikan yargısının elinde.
Banka sahtekârlığı, kara para aklama, İran'a yönelik ambargoyu delme ve ABD'yi dolandırma suçlamaları ile Miami’de tutuklanan Zarrab’ın 75 yıl hapsi isteniyor.
75 yıl, ortağı olarak tanıdığımız Babek Zencani’yle ilgili olarak İran’da verilen idam kararına kıyasla daha hafif bir ceza tabii.
Ama yine de çok ağır!
Hayır, Zarrab ne ölmek istiyor, ne de 75 yıl hapis yatmak!
Bunun için herhalde dünyanın en pahalı hukukçularından destek alarak sıkı bir plan yapmıştır.
Acaba bu plan ne?
* * *
Zarrab’ın içeri düştüğü zaman “Beni çıkartmazsanız konuşurum, konuşursam hepinizi yakarım” dediği yolundaki iddiaları hatırlıyoruz.
Demek ki içeri düşmekten pek hoşlanmıyor. Ve düştüğünde dışarı çıkmak için her şeyi yapacağının sinyallerini verebiliyor.
Zarrab içerde.
Hem de kendi ayaklarıyla girdi.
Girdiği yerden çıkması için “Eyy hakimler” diye bir yerlerden bağırılması ile sonuç alınamaz artık.
Kimsenin “önüne yatması” da işe yaramaz.
Rüşvetle kurtulması çok zor. Amerikalı üst düzey birilerine 700 bin liralık kol saati alarak sıyıramaz.
“Miami, Pennsylvania’nın etkisi altına girmiştir, hepsi paralelcidir” gibi masallara da kimse yüz vermez.
* * *
Yani durum çok ciddi!
Sadece bu İranlı delikanlı için değil...
“Konuşursam hepinizi yakarım!” tehdidinin menzilinde duranlar için de...
Hatta belki daha çok onlar için.
Çünkü Zarrab muhtemelen iyi bir hazırlık yaparak tutuklanmaya gitti.
“Yanacak olanlar” ise hazırlıksız.
Zarrab neler anlatır?..
ABD o anlatılanlarla neler yapar?..
İran’ın ABD ile gelişme eğilimine giren ilişkileri burada nasıl bir rol oynar?..
İran’ın son günlerde Türkiye ile yoğunlaşan temaslarında bu konu nasıl bir yer almıştır?..
Ve nihayet Zarrab’ın ABD’de tutuklanması, yakında aynı ülkeye giderek Başkan Obama ile görüşmeye niyetli olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın durumunu nasıl etkiler?..
* * *
Erdoğan iktidarının, içerde de dışarda da hemen herkesle ilişkileri gergin.
İçerdeki gücü, bağırıp çağırarak, insanları kutuplaştırıp kapıştırarak, muhalifleri baskı ve mahkemelerle sindirerek ilerlemeye yetiyor şimdilik.
Ama dışarda işi daha zor.
Ortadoğu’da 5 yıllık çabaları suya düştü ve yakında izlediği politikadan geriye kalan fiyasko, en kör gözlere bile görünür hale gelecek.
Bunu kabul etmek istemediğinde hâlâ bölgedeki neredeyse bütün siyasi aktörlere karşı “kurnaz bir tezgâh” kurmanın yollarını arıyor.
Sadece Esad’la Putin değil, Amerikalılarla Avrupalılar da Ankara’nın yarattığı istikrarsızlıktan ve öngörülmezlik hissinden yoruldu, usandı, bıktı.
ABD, son zamanlarda Erdoğan-Davutoğlu yönetimini daha aleni ve giderek sertleşen bir üslupla eleştiriyor.
Tam bu ortamda “hayırsever Zarrab”ın soruşturma süreci sonuna kadar götürülürse, işin ucu kimlere ve nerelere kadar varabilir?
Acaba Zarrab’ın tutuklanması, dışarda ve içerde tehlikeli bir yola giren Erdoğan iktidarının ampülünün söndürülmesi için “artık düğmeye basılması” senaryosunun bir parçası mı?