Bayramlar, köşe yazarlarının, her günkü gibi sıkıcı şeyler yazmakta zorlandığı, en azından bundan dolayı bir parça vicdan azabı çektiği günlerdir.
Bayramda bayramlık giyilir, bayramlık davranılır, bayramlık konuşulur... O halde bayramlık yazılmalıdır.
Bayramda olumlu olmak adettir.
Sorunlardan bahsedilmez. Terörizm, işsizlik, enflasyon, karı-koca kavgaları vs., bütün bunları bayram sonrasına bırakmak gerekir.
Bugün tatlı yemeli, tatlı konuşmalı vee…
(Sıkıcı yazmanın ve sorunlardan söz etmenin aslında çok daha kolay olduğunu, şu anda anlamış bulunuyorum.)
… Vee iyi dileklerle herkesin bayramı kutlanmalıdır.
Bu vesileyle…
Ben de sizin…
Bayramınızı kutlar…
En iyi dileklerimi sunarak…
Bir dakika!
Şu “en iyi dilekler” kalıbına ömrüm boyunca takılmışımdır.
Ne demek “en iyi dilekler”?
Dağarcığımızda hangi dilekler var da, şimdi sunduğumuz en iyisi?
En iyisi hangisi?
* * *
Eskiden üşenmeden bayram kartları yazar, postayla yollardık.
Şimdi “modern hayatın temposu” falan diyerek kıvırıyoruz.
Bazen “elektronik kutlama” gönderdiğimiz oluyor.
Ara sıra da cepten kısa mesaj.
(Tembellikten tek tek insanlara değil, gruplara atıyoruz bunları.)
Orada da ortaya çıkıyor bu “en iyi dilekler”…
Bazen “en içten”, bazen “en yürekten” (“kalbî” diyenler de var; ama “kalbî” diyenlerinki “dilek” olmuyor genellikle, “temenni” oluyor; her neyse)…
Ama dileklerin içeriği pek belli olmuyor…
Yani karşınızdaki insana “en iyi dilekleri” iletirken, onunla ilgili hangi isteklerinizi dile getir(me)miş oluyorsunuz?
Sağlık (tamam), bol kazanç (tamam), neşe (tamam sayılır), başarı (tam anlaşılmadı, ama peki), mutluluk (yani?)…
En yaygın dileklerden biri “mutluluk”…
Ve anlaşılması en zor olanı…
Mesela, siz neyiniz olursa mutlu olursunuz?
Sağlık? Para? Aşk? Şans?
Başka?..
Mutluluk nedir sizce? Hangi durumda ona ulaşılır?
* * *
“Mutluluğun sırları” geçenlerde açıklandı.
Açıklama ABD’den geldi. Harvard Üniversitesi’nden psikologlar, 2250 gönüllü deneğin günlük faaliyetlerini, duygu ve düşüncelerini kaydederek insanların nasıl mutlu olduklarını araştırmışlar.
Ve bulmuşlar.
Sıkı durun!
İnsanlar en çok sevişirken mutlu oluyormuş!
Neden, biliyor musunuz?
Meğer, insan seks dışında yaptığı her şeyde, uğraşının dışında bir şeylere kafa yormayı becerebiliyormuş da, seks sırasında içten tepki vermekten ve ânı yaşamaktan kaytaramıyormuş. (Daha net aktarmak gerekirse, sevişme sırasında yüzde 90 oranında yaptığı faaliyete odaklanıyormuş. Acaba kalan yüzde 10’da neler var?..)
Uzmanlara göre, insanlar en çok sevişirken, spor yaparken ya da sohbet ederken mutlu oluyormuş. İşyerinde, dinlenirken ve bilgisayar kullanırken ise mutsuzmuş.
Harvardlı arkadaşlara bakarsak, geçmişi yad eden, geleceği düşünen ya da gün içinde hayallere dalan kişiler – akıllarından keyif veren şeyleri geçirseler bile - mutsuz oluyormuş.
Yani hayal kurmak, insanı mutsuz ediyormuş.
* * *
Oysa daha geçen hafta okuduklarım hayal kurmanın ne kadar önemli olduğunu söylüyordu.
ABD’li bilim adamları değil, ama şu anda hayatta olmayan Yahudi asıllı bir Alman fizikçi, “Dünyayı hayal gücü döndürür” diyordu.
Einstein’a göre, eğitimden ve bilgiden daha önemli olan hayal gücü, mutluluğun temelindeydi.
Başka önemli adamlar da aynı kanıdaydı. Örneğin:
“Hayal gücü, güzelliği, adaleti ve mutluluğu yaratır”, diyen Pascal…
“En büyük işler, büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır”, diyen Russell…
“Hiçbir şey, insanın hayal gücü kadar özgür değildir”, diyen Humed…
Sevişecek, spor yapacak, sohbet edecek kimseyi bulamadığınız zaman da - daha iyi seks, daha iyi spor ve daha iyi sohbet de dahil - her konuda sınırsız bir yaratıcılıkla üretebileceğiniz şeydir hayal.
Her zaman hayal kurabilirsiniz. Yürürken, yatarken, koşarken, kötü bir konuşma dinlerken veya sıkıcı bir yazı okurken… Hatta sevişirken, spor yaparken ve sohbet ederken bile.
Biraz riskli bir şeydir bu. Gerçeğe yakınlık derecesini ve yarar-zarar hanelerini fazla kurcaladığınızda rahatınız kaçabilir.
Ama yine de iyidir hayal kurmak ve hayallerin peşinde koşmak.
Onun için…
Bol hayalli bir hayat diliyorum size...
Ve de köşe yazısı okumadan geçireceğiniz bayramlar…