Geçtiğimiz günlerde Star Gazetesi yine harikalar yarattı.
Önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda boş koltuklara yönelik konuşmasını bir "fotoşop sihirbazlığı" ile epeyce kalabalık bir ortama taşıyıverdi.
Ardından da Star Medya Grubu Başkanı Mustafa Karaalioğlu'nun ağzından, Erdoğan'ın konuşmasının yeri göğü inlettiğine ve onunla tokalaşmak isteyen uzuuun kuyruklar oluştuğuna dair efsaneler yayımladı.
Sol muhaliflerden "paralelciler"e kadar birçok kişi bu duruma tepki gösterdi, eleştirdi, kınadı...
Ne yalan söyleyeyim, ben onlara katılamadım.
Star'ın "medya hokkabazlığı" beni hiç kızdırmamıştı; hatta tersine, sanki hoşuma gitmişti.
Önce bu hissimin basit bir "alaycı yaklaşım" olduğunu sanmıştım.
Ama hayır, değildi; bu tür bir "gazetecilik" çabasının, içimde geçmişe dayanan sıcak titreşimler yarattığını fark ettim.
Ve buldum: Pravda!
Star'ın bu numarası, bana Pravda'nın dünyanın en önemli gazetelerinden biri olduğu gençlik yıllarımı hatırlatmıştı.
* * *
Pravda...
33 yıl önce Sovyetler’e giderken bildiğim tek kelime... Anlamı gerçek, hakikat, doğru...
Ama Pravda deyince akla bir gazete gelir. Daha doğrusu bir gazetecilik türü...
Sovyetler Birliği'nde birkaç ünlü gazete vardı: Pravda (komünist partinin gazetesi), Komsomolskaya Pravda (gençlik örgütünün gazetesi), Trud (sendikaların gazetesi), İzvestiya (Sovyet parlamentosunun gazetesi), Krasnaya Zvezda (Kızıl Ordu’nun gazetesi)...
Bu gazeteler halka neredeyse zorla satın aldırılırdı; sonra da “bilinçli Sovyet ailesinin evine ortalama 5 gazete giriyor” propagandası yapılırdı...
Temel olan elbette Pravda idi. Ötekiler sık sık ondan alıntı yapar, pek çok haber ve açıklama için onu beklerlerdi.
Pravda 10-12 milyon tirajla çıkardı.
Sovyetler'le birlikte önce bölündü, ardından yıkıldı gitti.
Sonra onu toparlayıp yeniden çıkarma girişimleri oldu, bazılarına göre bugün hâlâ "yaşıyor"; ama artık eski Pravda değil...
* * *
Sovyet döneminde sevilen bir siyasi fıkra vardı:
Büyük İskender, Cengizhan ve Napolyon Kızıl Meydan’da askerî tören izlerken tartışıyorlarmış. Büyük İskender “Böyle, tanklarım olsaydı dünyayı ele geçirirdim” demiş. Cengizhan “Böyle füzelerim olsaydı, dünya benim olurdu” diye karşı çıkmış. Napolyon ise şöyle demiş: “Böyle bir gazetem olsaydı, Waterloo Muharebesi’ni kaybettiğimi kimse öğrenemezdi”…
Pravda farklı zamanlarda Lenin'in, Stalin'in, Hruşçev'in, Brejnev'in, Andropov'un, Çernenko'nun ve Gorbaçov'un elindeki en önemli siyasi araçlardan biriydi.
Devrim, iç savaş, savaşlar, işgaller, siyasi sürgünler, katliamlar, facialar, reformlar, her şey Pravda’da Sovyetler Birliği Komünist Partisi yönetiminin isteğine uygun tarzda yansıtılıyordu.
Mesela, ülkede Çernobil felâketi yaşandığı sırada Pravda'da güllük gülistanlık haberler veriliyordu.
Benim Sovyetler'deki ilk dönemimde Pravda'nın her sayfası Brejnev'in fotoğrafları ile doluydu: Konuşma yaparken, temel atarken, ödül dağıtırken, kitap okurken, çocukları severken...
Brejnev bir yerden bir yere giderken aniden arabasını durdurur halkla "kucaklaşmak" isterdi. Oracıkta bitiveren insanlar ulu öndere şükran duygularını dile getirir, duygulanır, hatta ağlarlardı.
Eğer bu insanların sayısı az ise, fotoğraf "siyasi kitlesellik gereğine göre" yeniden tanzim edilirdi.
Ah, Pravda!
Ah, benim gençliğim!
* * *
Ah, Star!
Ah, benim yaşlılığım!
İktidarı daha fazla ve daha iyi destekleyebilmek için "büyük fedakârlıklara katlanan" ve zararı üstlenecek "sadık patron" arayışına bağlı olarak yeniden Ethem Sancak'a dönen Star, Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında dinleyicilerin sayısını "birazcık" arttırıvermiş!..
Hemen eleştirmek ve kınamak mı lazım!
Onunki bir tür "partili gazetecilik"; yani partinin, ideolojinin, liderin çıkarılarını her şeyin (gerçeğin bile!) üstünde tutmak zorunda.
Tıpkı Pravda gibi!
Ne demişti eski komünistlerden Ethem Sancak vaktiyle:
"Tayyip Erdoğan benim idolüm, onun sevdalısıyım!"
Saygı duyulacak bir bağlılık!
Ben de eskiden Pravda'ya karşı yüreğimde taşıdığım sıcak hisleri, bugün "yeni idolüm" Star'a yönlendirmeye çalışıyorum. (Bu arada Fransızca'dan gelen "idol" kelimesinin bir anlamı "hayranlık duyulan kişi", ikinci anlamı ise "çok tanrılı dinlerde tapılacak nesne"...)
* * *
Hatırlar mısınız, yıllar önce Erdoğan’ın 15-20 milyon tirajlı (!) bir gazete yaratma hedefi üzerine konuşmalar yaptığı bir dönem vardı.
O zaman Başbakan’ı eleştiren bazı gazeteciler, ağız birliği etmişçesine Pravda’yı hatırlatıyorlardı.
Ben de o günlerde "Erdoğan, Kasımpaşa Pravdası mı yaratacak?" diye sormuştum.
İktidar hedefine ulaştı mı?
Maalesef!..
Elbette bir dizi gazete ve televizyon “hizaya getirildi”. Birçoğu maddi ve siyasi yöntemlerde "iktidara uygun" bir çizgiye çekildi. Ama toplam performansları Erdoğan'ı pek tatmin etmiyor.
Hatırlayacaksınız, Mart ayı sonlarında, Dışişleri Bakanlığı'ndaki önemli konuşmaların dinlendiğinin ortaya çıkmasından sonra iktidar yanlısı medya kuruluşları bir araya gelip "Medyanın devlerinden ortak bildiri" adını verdikleri bir ilan hazırlayıp yayımlamışlardı. Orada, kendilerine "medya devi" diyen iktidar yandaşlarının kimler olduğunu (kendi belirledikleri sıralamayla) görmüştük:
Sabah, Star, Yeni Şafak, Yeni Akit, Takvim, Akşam, Güneş, Türkiye, Milat, Yeni Asır, atv, A Haber, TGRT Haber, Kanal 24, TV Net, TV 360, Kanal 7, Ülke TV, Hür Haber, Time Türk, Son TV, Aktüel, Daily Sabah, ON5YİRMİ5, Medya Gündem, İletişim Platformu, Haber 7.
Dikkat ettiğiniz gibi, ön sırada Sabah ve Star var.
Star, yazının başında bahsettiğimiz "fotoşop atağı" ile şimdi bir adım daha ileri geçti bence.
Bravo! Bağlılık budur! Partili gazetecilik budur!
Yaşasın Lenin, Stalin, Brejnev yoldaşların gazetesi Pravda!
Yaşasın Ethem Sancak yoldaş yönetiminde ilerleyen Star Gazetesi!
@AksayHakan