28 Ağustos 2011

Eski aşamalarınızı atmayın! (‘Gerici’ bir pazar yazısı)

Aşama kelimesini çok severdim eskiden. Gelişmenin bir adımı, etabı, basamağı…


Aşama kelimesini çok severdim eskiden. Gelişmenin bir adımı, etabı, basamağı, eskilerin deyişiyle “merhale”si gelirdi aklıma aşama deyince…
Şimdi bakıyorum; eski dostluğunu, içtenliğini, dürüstlüğünü ve vicdanını kaybederek kendince “akıllanmış” ve “başarı kazanmış” olan bir sürü insan ve ne yazık ki birçok eski arkadaş, bu “aşama” denilen güzel kelimeyi delik deşik edip tepe tepe kullanmakta bir sakınca görmüyor…
 

Acaba “aşama” kavramı fazlaca mı “aşılıyor”, yoksa hak etmediği biçimde “aşağılanıyor” mu? Terk etsem de bu kelimeyi, başka birine mi sığınsam artık?..

 *      *      *

Gerçekten de bir garip “aşamalar diyarı”nda yaşıyoruz. Herkes bir şeyleri aşıyor durmadan, bir üst aşamaya sıçrayıveriyor.
Elbette, hayatın kendisi sürekli değişirken insanın kendini düne hapsetmesi, yeniliğe kapatması akıl ve mantık işi değil. Ama bu, kimseye, bazı değerleri ve fikirleri terk etmeyenlere, aşama yapamamış, geri kalmış kişiler gözüyle bakma hakkını vermiyor. “Ben aştım, sen aşamadın” eleştirileriyle birilerine yüklenmenin yolunu açmıyor.
Hem ne kadar “aşama” yaparsak o kadar ilerlemiş olduğumuz ne malûm?..
Kendimizi yetiştiriyoruz. Özel yaşamda ve meslekte önemli adımlar atıyoruz, sorumluluklar yükleniyoruz. Yeni düşünceler, duygular, ilkeler, yöntemler ve alışkanlıklar ediniyoruz. Hep biraz daha değişmemiz, “aşamalar” yapmamız gerekiyor.
Ama bazen de bir aşama yaparken öncekileri feda ediyoruz; kaş yapalım derken göz çıkarıyoruz.
Hayatımızın en temiz ve içten dönemi olan çocukluğumuzdan bugünlere (“aşama aşama”) ne kaldı, bir düşünün hele!..

*      *      *

Her üzerinden atlayıp geçtiğimiz çitin arkasında dikensiz bir gül bahçesi uzanmıyor. Bazen yalanlar, ihanetler, alçaklıklar da bazı “aşamalar”ın geride bırakılmasıyla başlayabiliyor.
Para, mevki, otorite için ne aşamalardan geçilip, nasıl çevik hareketlerle sıçranabiliyor…
Ne kadar dostluk, böylesi “aşamalar” uğruna feda edilmiştir kim bilir!..
Kimisi “namus aşaması”na takılıp kötü bir söz için çekip adam vuruyor; kimisi de onu öyle bir aşıyor ki, onurundan yurduna neyi varsa hepsini paraya çeviriyor.
Peki, ne yapalım?
Hep aşama kompleksiyle (aşağılık kompleksi olarak da okuyabilirsiniz) mi boğuşalım?
Aşamadığımız değerlerin altında mı ezilelim?
Aştıklarımızın üzerinde mi tepinelim?..

  *      *      *

Keşke herkesin sık sık açıp gözden geçirebileceği “kişisel aşamalar sandığı” olsaydı. Ve zaman zaman yeni aşamalar, sandıktaki eskileriyle kıyaslanabilseydi, hatta bazen de değiştirilebilseydi.
İsmet Özel bir zamanlar ne yazmıştı, hatırlıyor musunuz?
“Gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
bana terk ettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.”   

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"