Ve birdenbire Gezi Parkı tekrar hareketlendi.
Hareket iki koldan geldi.
Biri "karanlıkta" başlatıldı.
Gündüzler çuvala girmiş gibi, salı gecesi Gezi Parkı'nın bir köşesini kazdılar.
Bu durum, şaşkınlık ve gerginlik yarattı.
Gerekçe, güya oradaki otobüs duraklarının Park'ın içine doğru çekilmesiydi.
Kendini "İETT müteahhitinin taşeronunun taşeronu" diye tanıtan ve elinde kuşkulu bir kroki bulunduğu aktarılan bir kişi - muhtemelen hafriyat şirketinin temsilcisi - İETT’den aldıkları izinle bu çalışmayı yaptıklarını söyledi.
Birçok insan kısa sürede Gezi Parkı'nda toplandı.
Taksim Dayanışması adına açıklama yapan Cem Tüzün, bu kazı eyleminin usülsüz olduğunu vurguladı ve İETT talimatının dışında "imar planına işli bir çalışma olması lazım. Bunlar kesinlikle yok. Her şeyden önce imar planı yok. Koruma Kurulu’ndan onay olması lazım" diye konuştu.
Tepkilerin büyümesi üzerine kazılan yer ertesi gün toprakla dolduruldu.
Belki de bu durum Gezi ile ilgili ufak bir nabız tutma denemesiydi.
Dün de Park'ta ve civarında gergin bir hava solundu. Gezi'yi korumak için nöbet tutmak amacıyla ve açıklama yapmak için Park'a gidenler, karşılarında polisi buldular.
Yine Gezi, yine Topçu Kışlası
Gezi Parkı ile ilgili hareketlenmenin ikinci kısmı, bir "açık taarruz başlangıcı" gibiydi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), önceki gün "Gezi Parkı’nın yerine yapılması yeniden gündeme gelen Taksim Topçu Kışlası Projesi’nin 2014-2019 Stratejik Planı'nda yer almasıyla ilgili olarak" bir yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, idare mahkemesinin verdiği iptal kararının temyiz edildiğini hatırlatıldı ve karar sürecinin henüz tamamlanmadığına işaret edilerek, bu kez mahkemeden "yapılabilir" kararının çıkması halinde, halk oylaması düzenlenebileceği görüşü dile getirildi.
Yani?
Bunca kanlı olaydan ve yasal mercilerin karşı yönde kararlar almasına rağmen, bugün "Taksim Topçu Kışlası Restitüsyon Projesi" yeniden İstanbul Belediyesi'nin planları arasına sokuldu.
Bu girişimin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı aştığı ve iktidarın en üst düzeyde bu konuyla ilgilendiği ortada.
Topbaş'ın sözüm ona demokrat bir tavırla dillendirdiği "halkın oyuna başvurulması" görüşü de pek inandırıcı değil. Taksim'deki ufacık bir yeşil alanın yok edilmesi ve oraya Topçu Kışlası ile AVM yapılması inadı, bugün bir plebisiti gündeme getiriyorsa, akla şu soru takılıyor:
Onlarca, yüzlerce AVM yapıldı; devasa orman alanları beş dakikada imzalanan talimatlarla talan edildi. Onlarla ilgili olarak neden halk oyuna başvurulmadı? Üstelik vaktiyle Topbaş, "Artık bir durağı bile halka sorarak yapacağız" demişken...
Acaba Gezi Parkı, yaklaşan seçimlerle ilgili olarak hazırlanan stratejik bir plan olarak mı gündeme getiriliyor?
Gezi Parkı'nın sonuçları çok ağırdı
2013 Mayıs ayının son günlerinde başlayan Gezi Parkı süreci, Türkiye'nin yakın tarihindeki en önemli olaylardan biri, belki de en önemlisi oldu.
İstanbul'un merkezindeki bir avuç ağaca karşı girişilen oldu bittici resmî saldırı, karşısında kararlı bir direniş buldu. Direnişçilerle uzlaşma yerine sertlik çizgisini benimseyen iktidara karşı birkaç hafta içinde milyonlarca insan sokağa çıktı. Yaklaşık 5 milyon insan. (İçişleri Bakanlığı'nın 23 Haziran 2013'te yaptığı açıklamada, Bayburt ve Bingöl hariç 79 ilde düzenlenen eylemlere toplam 2.5 milyon kişinin katıldığı, bundan daha fazla kişinin de sosyal ağlar aracılığıyla görüşlerini aktardığı belirtiliyordu.)
Çıkan olaylarda on kişi hayatını kaybetti (bunlar arasında isimleri sembolleşen Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz ve Berkin Elvan da vardı). 8 bini aşkın insan yaralandı. On kişi gözünden oldu. Polis şiddeti yakın tarihimizde görülmedik derecede ölçüsüzleşti.
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın otoriter yönetim tarzına kesin olarak yönelmesinde Gezi bir dönüm noktası oldu.
Aradan geçen onca zamana rağmen Gezi'nin ve Berkin gibi Gezi kurbanlarının hâlâ dillerde olması ilginçtir.
İkinci Gezi iktidara da pahalıya patlar
Gezi sonrasında Türkiye'de çok şey değişti. Taksim'e Kışla ve AVM yapamayan iktidar, çıkardığı bir dizi yasayla ve koyduğu yasaklarla konumunu pekiştirdi. Bazen de (AK Saray örneğinde olduğu gibi) yasal engelleri önemsemeden aklına koyduğunu yaptı.
Bu günlerde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Gezi parkı olayları sırasında polisin kullandığı toplam biber gazının 12 katını satın aldığı iddiaları dile getiriliyor.
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın cevaplaması talebiyle TBMM’ye verdiği yazılı soru önergesinde, 2015 yılı için "Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanlığı'nın 1 milyon 431 bin 615 göz yaşartıcı gaz fişeği 77 bin 400 ses-ışık fişeği 5 bin sis el bombası almayı planladığı" belirtiliyor.
Bu doğruysa, iktidarın yeni sokak şiddetine yönelik büyük bir hazırlık içinde olduğu düşünülebilir.
AKP'nin ve Erdoğan'ın son seçim başarıları, toplumu kutuplaştırıp gerginliğin arttırılması sayesinde mümkün olabildi.
AKP, önümüzdeki seçimlerden daha büyük başarıyla çıkması halinde başkanlık rejiminin önünün açılacağı hayalini gerçekleştirmeye çalışacak.
Eğer bunun yolu, "İkinci Gezi Parkı" olaylarının tahrik ve organize edilmesinden, "marjinal çapulculara karşı" Sünni Müslüman Türk milletinin AKP saflarında birleştirilmesinden geçiyorsa, durum çok tehlikeli demektir.
Bu plan, toplumda gerginliğin daha fazla artması, demokrasinin iyice gerilemesi, muhalefetin tümüyle sindirilmesi sürecine dönüşebilir ve bu arada kanlı olayların yaşanmasını tetikleyebilir.
Elbette tüm ülke "Gezi Parkı 2"den büyük zarar görür.
Ancak bu proje, AKP ve Erdoğan için de pahalıya patlayabilir.
Gezi'den sonra sadece iktidar değil, iktidara karşı tepkiler de güçlendi.
17-25 Aralık süreci yolsuzlukları ortaya serdi. Bu durum, son zamanlarda "1000 odalı AK Saray"a karşı duyulan tepkilere kadar uzandı (Başbakan Danışmanı Etyen Mahçupyan geçen hafta "İslami kesimin en az yarısının yolsuzlukların olduğunu düşündüğünü ve bundan hoşlanmadığını" söyledi).
Erdoğan'ın baskıcı tutumlarından rahatsız olanlar arttı. Kürtlerin önemli bölümü Gezi sürecine yönelik özeleştiri yaparak bundan böyle Batı'daki sorunlara daha duyarlı olacaklarının işaretini verdi.
Dış politikada hatalar ve riskler çoğaldı ve Türkiye dünyada tümüyle yalnızlaştı.
AKP içinde huzursuzluk büyüdü. Gemide açılacak ilk büyük çatlağın, birçok fareyi oradan uzaklaşmaya ya da yönetime oynamaya itebileceği de ihtimal dahilindedir.
@AksayHakan