15 Eylül 2012

Duydum ki tecavüze uğramışsın…

Sanssızdın sen ey ördek kardeş! Doğmak için bula bula Türkiye’yi buldun

Bilmem, ben bu satırları yazarken sen hayatta mısın?..

Yoksa öldün, daha doğrusu öldürüldün mü?

“Tecavüz mağduru” olduktan sonra bir de “namus belası”na mı kurban gittin?

Yaşıyorsan nasılsın? Saldırıda yırtılan bağırsakların dikildi mi? Zor da olsa yürüyebiliyor musun?

Geçirdiğin korkunç şokun etkisinden kurtulabildin mi?

Yaşıyorsan geçmiş olsun.

Öldüysen de, ne desem bilmem ki, rahat uyu.

Senden özür dilemek geliyor içimden.

\

Sadece senden ve öteki hayvanlardan daha güçlü oldukları için sizlere kötülük yapma hakkını kendinde gören zalim insanlar ve kaygısız insanlık adına…

Bu tür rezilliklerin pek çok ülkeye göre çok daha sık yaşandığı memleketimiz ve hayvansevmez, hatta hayvan düşmanı halkımız adına…

(Olayı bilmeyenler haberi buradan okuyabilirler: Tecavüze uğradığı iddia edilen ördek sahibi tarafından öldürülecek)

 

*       *       *

 

Şanssızdın sen ey ördek kardeş! Doğmak için bula bula Türkiye’yi buldun.

Bizim buralarda maddi çıkarı olmadan hayvan sevene ve besleyene kolay kolay rastlanmaz. İnsanın doğayı hayvanlar ve bitkilerle paylaştığını, onlara – dilleri ve kurnazlıkları olmadığından dolayı – ayrı bir özen ve saygı gösterilmesi gerektiğini bilen pek yoktur. Dahası onlara kötülük yapmak sıradan bir eylemdir. Pek kimse kızmaz, hatta gülen ve eğlenenler bile çıkar. (Senin yaşadığın felaketle ilgili twitterda “Ördek tahrik etmiştir; onun rızasıyla olmuştur“ türü “sosyal içerikli zeki şakalar” yapanlar da midemi bulandırdı doğrusu. İnsanda önce zekâ ve mizah değil, karşısındaki acı çeken canlıyla duygu paralelliği kurma çabası olabilmeli.)

\

Sana tecavüz eden “insan” ne kadar ceza alır, kaç parayla kurtulur, merak etmiyorum. Sanırım toplum içinde utanmadan yaşamayı da kısa sürede becerir. Çünkü iyi bilir ki, burası Türkiye’dir, burada “olur böyle vakalar”…

Köpekler, eşekler ve atlar, hatta kediler, tavuklar ve ördekler cinsel içerikli suçlara hedef olabilir burada. Genellikle de kimsenin sesi çıkmaz.

“Olay medyaya yansırsa” bu tür haberler yapılır bir süre. Sonra unutulur gider.

Senin gibi ne olduğunu bile anlamadan iç organlarına kadar zarar görenler ise sonradan kesilir.

Kirlenmişsinizdir çünkü. Etiniz de hayvanlara verilir genellikle. İnsanlara verilecek kadar “helal” değilsinizdir artık. (Biliyor musun, Türk filmlerinin sonunda “kirletilmiş kızlar” için “fedakâr ölümler” bulunması da yaygındır bizde; nasılsa “mundar/murdar” olmuşlardır; “bir fayda gelmez artık” onlardan.)

 

*       *       *

 

İnternette dolaşan eski bir iletideki “memleket manzarası”nı hatırlıyorum: Bir eşek ve onunla cinsel ilişkiye girdikleri besbelli iki çocuk... İletinin bir de adı var: “İlk aşk”...

Bekir Yıldız’ın “eşek reailesi”ni cesurca ortaya koyduğu Evlilik Şirketi adlı eseri aklıma geliyor... Eşler arasındaki itiraflar sonucu, o zamana kadar kocasını öteki hemcinslerinden kıskanan kadın, birdenbire beklenmedik bir rakibinin varlığını öğrenir…

Eşekler, keçiler, köpekler, atlar, kediler ve tavuklar, hatta ördekler…

Bu kadar mı? Değil elbette. Konu sadece canlılarla da sınırlı değil.

Bir de “mankenlerin namusu” meselesi var.

Hayır, şu magazin programlarının abonesi olan canlı mankenlerin değil, mağaza vitrinlerindeki soğuk ve suskun mankenlerin namusundan söz ediyorum.

Hani ramazan aylarında giydirilip örtülen, bazen “dindar toplumun tepkisini çeken”, ara sıra da cinsel saldırılara hedef olan mankenlerin namusundan…

Hatırlarsınız, bir keresinde “adamın biri” bir mağazadaki mankenlere defalarca tecavüz ettikten sonra bitkin halde uyuyakalmış ve sabahleyin yakayı ele vermişti.

Velhasıl, cansız olmak da canını kurtarmaya yetmiyor bazen bu ülkede.

 

*       *       *

 

Ya, işte böyle, sevgili ördek kardeş! Son kurbanımız da sen oldun.

Bizde bu tür örnekler çoktur.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun 14'üncü maddesinde ne gibi değişiklikler yaparlar, bilmiyorum. Pek umutlu da değilim.

\

Çünkü ahlaki çözüm olmadan hukukla fazla bir yere gidilmiyor.

Olayı abarttığımı düşünenler interneti açıp rastgele “hayvana tecavüz” veya “köpek katliamı” gibi bir arama yapmayı denesin. Karşısına o kadar çok kentten bu tür rezillikler çıkacak ki…

Hayvanlara işkence yapanları, onları dövenleri, onların ırzına geçenleri konu alan o kadar çok haber var ki…

Yıllardır bu böyle…

Ölüme terk edilen, çöp kamyonlarında son yolculuklarına çıkarılan, zehirlenen o kadar çok hayvan var ki…

Ve evine bir hayvan alıp besleyen, onu anlamaya ve hissetmeye çalışan, onunla konuşmayı, onun sessiz cümlelerini duymayı ve içten sevgisini hissetmeyi başarabilen o kadar az insan var ki.

(Bunu yapan insanlar kızdıkları kişilere “hayvan”, “köpek”, “eşek” diyebilir mi acaba?)

Bizde çoğunluk evde hayvan beslemez. Çünkü hayvan mikroptur, pistir.

Böylelikle hayvansevmezliğin gizli mikrop ve pisliğini, hatta nefretini özenle besleyip büyütürler içlerinde yıllar boyunca.

Öldürülen ve saldırılara, tecavüzlere hedef olan her bir hayvanın çektiği acıda, bu anlayışın sorumluluğu vardır.

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"