Dün seni izledim, Tayyip Amca...
Dün 23 Nisandı...
Çocuk bayramı...
Hepimizin bayramı...
Televizyonlarda yine "çocuk başbakan, çocuk bakanlar" oyunu oynandı.
Hani şu birçoklarının "deli saçması" veya "gereksiz bir parodi" olarak gördüğü oyun...
"Koltuk değişimi"...
Sanki "köşe kapmaca" gibi, değil mi? :)
Bence hiç fena bir gelenek değil bu.
Neden, biliyor musun?
Neredeyse bütün yıl, koca koca adamlar kendi aranızda kavga-dövüş edip duruyorsunuz. Bağırıyorsunuz, çağırıyorsunuz. Sanki birbirinizi öldürmek istiyorsunuz.
Televizyonlarda görüyoruz sizi her gün. Ne yapsam da ötekini zor duruma düşürsem, rezil etsem, insan içine çıkamayacak hale getirsem, der gibisiniz hepiniz. Kin dolusunuz.
Her gün çok sinirlisiniz. Her gün çok ciddisiniz.
Bir gün de yüzünüz gülsün. Bir gün de çocuk gibi oynayıp eğlenin.
Onun için çocuklarla oynanan bu "koltuk değişimi" oyunu çok iyi. Kaldırmayın sakın! Yardımcın Bülent Amca da hiç öyle "kalktı, kalkacak" falan demesin!
Bak, sen dün ne güzel söyledin, "Biz görevde olduğumuz sürece her 23 Nisan’da ben başbakanlarımla bu koltuğu rahat rahat paylaşırım" diye.
Hatta bence bu gelenek daha sık uygulansın. Mesela, haftada bir!.. Söz gelimi, salı günleri... Senin ara sıra kızdığın muhalefet liderleri, gazeteciler, işadamları, herkes sırayla otursun o koltuğa. Sen de yanlarına otur. Ve onları dinle. Hayallerini, isteklerini, şikâyetlerini sor. Onlara ilgi ve nezaket göster. Onlar da oturdukları koltuktan biraz sorumluluk, senin anlayışından bir parça dostluk alırlar mutlaka. En azından kavga etmezsiniz, biraz güler eğlenirsiniz. Sizi izleyenler de mutlu olurlar.
Dün, sen... biraz rahatsız olmana rağmen, ne kadar neşeliydin, ne kadar sevecendin... (Hatta bazen sesin - hastalıktan kısıldığı için mi, yoksa çok doğal yaşadığın keyiften dolayı mı, bilmem - gülerken neşeyle kayıp gidiyordu; kelimelerinin sonu anlaşılmayacak derecede gülmeye dönüşüyordu; ama seni izleyenler tam duyup anlayamasa da hepsinin yüzünde gülümseme vardı.)
Oradaki bütün çocuklarla selamlaştın, kucaklaştın, onları öptün, sevdin. Herkesle müşfik bir "baba" ve "dede" olarak konuştun. Çocukla çocuk oldun.
Mesela, "teneffüsler daha uzun olsun" talebine, "Çocuk işte!" demedin, "Olmaz öyle şey!" diye karşı çıkmadın.
Ne cevap verdin:
"Sevgili çocuklar, teneffüs saatleri derslerden uzun olursa okullar da daha geç biter, tatil süreleri kısalır. En iyisi bir an önce okullarınızı bitirin ve daha uzun teneffüsleriniz olsun."
Tayyip Amca, ben düne kadar... senin böyle biri olabileceğini düşünmezdim.
Kusura bakma, ama... (Biliyorum, böyle demeyi sen de seviyorsun; ama bu sözlerden sonra genellikle çok hiddetleniyorsun. :) )
Seni televizyonlarda görüyorum... Hep kızıyorsun, hep bağırıyorsun... Bazen yüzün kıpkırmızı oluyor, boynun kızarıyor, damarların yerinden çıkacak gibi şişiyor... Senin için korkuyorum...
Neden hep sinirlisin? Neden herkese kızıyor, bağırıyorsun? Neden kızıp bağırmadığında bile her an birilerine patlayacak gibisin?
İzin verirsen bir şey soracağım sana: Böyle sinirli görünmek senin hoşuna mı gidiyor? Yoksa çevrendekiler böyle daha iyi anlar veya bundan hoşlanırlar, diye mi böyle yapıyorsun?
Hoşuna gitmiyordur inşallah, çünkü sinirlendikçe sağlığın da bozulabilir. Hem dün bir baba ve dede gibi yumuşak konuşmak senin de çok hoşuna gidiyor gibiydi.
Başkaları yüzündense... sen koskoca Başbakansın!.. Sen başka türlü de anlatırsın derdini, başka türlü de etkilersin insanları!..
Hem sen böyle herkesin babası ve dedesi olsan, insanları saygıyla dinlesen, nazikçe cevaplasan, sabırla düşüncelerini açıklasan, onları sevmesen bile hep anlayışlı davransan, daha iyi olmaz mı?
Ülkemizdeki iklim yumuşamaz mı?
Senden korkanların değil, ama seni sevenlerin sayısı çoğalmaz mı?
Tarih kitaplarımız bizim topraklarımızda hep savaşlar, kavgalar olduğunu yazıyor. Yakın zamanlarda bile, biri Başbakan olmak üzere birçok insanı asmışız, hapislere atmışız, işkence yapmışız...
Bu kadar nefret dolu, bu kadar gaddar olmamız şart mı gerçekten?
Siyaset denilen şey, her yerde böyle mi yapılıyor?
Hep bağırıp çağırmalı, hep kavga-dövüş etmeli, hep vurmalı ve öldürmeli miyiz?
Sen o kadar güçlüsün; sen bu geleneği değiştiremez misin, Tayyip Amca?..
İstersen yaparsın, biliyorum.
Mesela, dün o kadar yumuşak ve anlayışlıydın ki, "küçük başbakan" gerekli cevapları veremediği zaman ona yardımcı oldun, kolunu tuttun, ona sarıldın ve şefkatle destek verdin.
Her zamanki gibi saygıyla (ve sanırım biraz korkuyla) özellikle sana soru yöneltmek isteyen gazetecileri kibarca reddederek soruların başbakanlık koltuğunda oturan çocuğa sorulması gerektiğini söyledin.
Oysa biz biliyorduk, asıl başbakan sendin. :)
Çocuk Bayramı olduğu için bizimle oyun oynuyordun.
Dün günlerden 23 Nisandı...
Ve sen sevgiyle doluydun.
Ne güzel Başbakanımızdın sen, Tayyip Amca!..