Dün yapılan Rusya devlet başkanlığı seçimlerinin açık ara favorisi Başbakan Vladimir Putin’di. Merak edilen konu, seçimleri kimin kazanacağı değil, ikinci turun düzenlenip düzenlenmeyeceğiydi.
İkinci tura gerek kalmadı. Putin oyların yaklaşık üçte ikisini alarak net bir zafer kazandı.
Gece yarısı Kremlin yakınlarında düzenlenen mitingde kısa bir teşekkür konuşması yapan Putin’in gözlerinden yaşların süzüldüğünü gördük.
Soğukkanlılığıyla bilinen liderin gözyaşı dökmesine ihtimal vermeyenler hemen açıklama buldular: “Hava soğuktu; rüzgâr vardı…”
Ama bu pek rüzgâr yaşlarına benzemiyordu. Bir gazeteci sordu ve Putin cevapladı da konu aydınlandı: “Evet, ağladım!”
Acaba Putin neden ağladı?
Rusya lideri 2000 yılında katıldığı ilk başkanlık seçimlerde yüzde 51, 2004 yılında da yüzde 71 oranında oy almıştı. 2008’de ise Putin’in desteklediği Dmitriy Medvedev oyların yüzde 70’ini kazanmıştı.
Bu kez oy oranı yüzde 64 civarında.
Seçmenlerin üçte ikisinin sandık başına gittiği seçimlerde (bu sabah oyların yüzde 99’undan fazlasının sayıldığı koşullarda) Putin oyların yaklaşık yüzde 64’ünü kazandı. (Yaklaşık 45 milyon oy.) “Geleneksel ikinci” komünist Gennadiy Zyuganov’un oy oranı yüzde 17’yi biraz geçiyor. (12 milyon oy.) Üçüncü sırada Rusya’nın en zengin işadamlarından Mihail Prohorov geliyor: yaklaşık yüzde 8. (Yaklaşık 5,5 milyon oy.) Milliyetçi lider Vladimir Jirinovski’nin aldığı seçmen desteği yüzde 6’yı biraz geçiyor. (4,4 milyon oy.) Sergey Mironov ise yüzde 4’ün altında kalıyor. (2,7 milyon.) (Bunlar, henüz resmî ve kesin olmayan sonuçlar)
Büyük kentlerde, özellikle de Moskova ve Petersburg’da Putin’in oy oranı ülke geneline göre oldukça düşükken, liberal Prohorov’a verilen destek yüksek.
Çeçenistan, Dağıstan ve İnguşetya gibi Kafkasya cumhuriyetlerinde iktidara aynı “istikrarlı destek” sürüyor: Sırasıyla yüzde 99,7, yüzde 92,8, yüzde 91,9…
Soruyu tekrarlayalım: Peki, Putin neden ağladı?
Hatırlayalım, bir önceki Duma seçimlerinde üçte ikisini kazanan iktidar partisi Birleşik Rusya’nın oy oranı, 4 Aralık 2011’de yüzde 49’a düşünce ciddi bir şok yaşanmıştı. 2000’in başından itibaren istikrarlı olarak yükselen kitle desteğinde bir kırılma yaşanıyordu. Büyük kentlerde düzenlenen protesto mitingleri de buna tuz biber ekti: İktidar, ilk kez böylesine kalabalık gösterilerle hedef alınıyordu. Üstelik meydanları dolduranlar, parlamento içinde yer alan ve eskiden beri bilinen muhalefet değildi; çoğu internetten bilgilenen, eğitimli ve genç bir kitleydi. Dünyada “Arap Baharı” tartışılırken, bunların aşırı soğuklarda Bolotnaya ve Saharov meydanlarında gerçekleştirdiği mitingler Putin’i oldukça rahatsız etti.
Bazı yorumculara göre, dün Putin’in rakibi öteki dört aday değildi. “Bolotnaya ve Saharov meydanları” idi…
Bu protesto gösterilerinin etkisiyle iktidar son aylarda oldukça etkin bir çalışma yaptı. Bu arada kendi içinde homojen olmayan muhalefet ise nispeten geriledi. Sonuç, seçimlerde ortaya çıktı.
Bu stresi atlatan Putin dün gece “açık ve demokratik bir rekabet ortamında zafer kazandığını” söyledi ve gece yarısı 100 bin kişiyle muhalefete gövde gösterisi yaptı. Batı’yı kastederek bir kez daha “kimsenin Rusya’nın içişlerine karışmaması gerektiğini” vurguladı.
Duygulu bir konuşmaydı bu. İşte bu konuşma sırasında Putin ağladı. Soğuktan değil, rüzgârdan değil, hissettiklerinden dolayı ağladı.
Sanırım hislerinin bir kısmı yaptıklarıyla, şimdiye dek verdiği mücadeleyle ilgiliydi. Herhalde bir kısmı da yapacaklarıyla, bundan sonraki hedefleriyle ilgiliydi.
Acaba dört aylık gergin bir dönemden çıkan Putin, dört yıldan altı yıla çıkan yeni başkanlık döneminde hangi politikaları izleyecek? Dış politikada kimilerine göre Medvedev’in ABD karşısında indirdiği yelkenleri tekrar şişirecek mi? “Avrasya Birliği” amacını ilan eden Putin, bölgemizde ne gibi etkinlikler planlıyor? İç politikada reform ve demokratikleşme çizgisi mi izlenecek? Yoksa bu “ezici zafer”den sonra, Kremlin sertleşme yoluna mı girecek?
Acaba Putin’in gözyaşlarında bunlardan iz var mıydı?
Rusya’da ekonomik kriz çıkarsa ve muhalefet yeni senaryolarla sokaklara dökülürse ne olur? Putin, bu oy desteğiyle istediği reformu yapar, “acı reçeteleri” rahatlıkla uygular mı? Yoksa 2024’e kadar başta kalma amacıyla ve bazı kadro değişiklikleriyle “durumu idare etmeyi” mi tercih eder?
Seçimler bitti. Gözyaşları silindi. Herhalde bundan sonra Rusya’dan gelecek haberler, önceki dönemlere göre daha hareketli ve bazen de şaşırtıcı olacak.