01 Eylül 2015

Biraz alçaklık kaç para eder, usta?

İhbar et, jurnalle, casusluk yap, ispiyonla... Al paranı, hayatını yaşa!..

Bak kardeşim.

Benim için en önemli şey iktidar.

Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak istiyorum.

Malum, son zamanlarda bu iş biraz zorlaştı.

Çok fazla sıkıntı çıkaran var.

Bunları bir şekilde "halletmemiz'" lazım.

Yasalar kabul ettik, polise vur emri yetkisi verdik.

Askerî harcamaları arttırdık, biber gazı falan hiçbir eksiğimiz kalmadı.

Kimsenin gözünün yaşına bakmıyoruz.

2002’de cezaevlerindeki insan sayısı 60 binin altındaydı; bugün 170 bini geçti.

13 yılda 94 yeni cezaevi yaptık; gelecek 5 yılda 207 adet daha inşa etme kararı aldık.

Bütün bunları boşuna mı yapıyoruz?

*    *    *

Haydi, sen de koy elini taşın altına!

Varsa çevrende, apartmanında, sokağında terörist, "paralelci", komünist, ateist filan...

Söyle, toplayalım...

Kaç yıl oldu, sana komşunu ihbar et dedik; Gezi-mezi bahanesiyle tencere tava çalanı bile bildirmeni istedik.

Muhtarları topladık; dedik ki, siz herkesi bilirsiniz, yani bilmeniz lazım, sokak sokak, ev ev...

İhbar edin yav!

Vatanın milletin bütünlüğü tehlikede, 7 Haziran’dan sonra huzur kalmadı, görüyorsun; bölücüler vatan hainleri falan hepsi işi azıttı.

Sen de yardım et, kardeşim.

Bunları bize parmağınla bir bir göster.

İhbar et, jurnalle, casusluk yap, ispiyonla...

Komşudur, tanıdıktır, ayıptır günahtır derlerse de kulak asma.

Bırak bu ahlak vicdan ayaklarını.

Ben senden ahlaklı olmanı beklemiyorum ki.

Bana yardımcı olmanı istiyorum.

*    *    *

"Gördüğünü" ihbar et; ben de seni “görürüm”.

Hee, para veririm tabii.

Bak, iyi iş çıkarırsan 200 bin liraya kadar veririm, ihya olursun.

Ama tabii öyle azılı terörist liderleri bulursan, Allah şahidimdir, 4 milyon lira bile bayılırım sana.

Merak etme, kimliğin bizde gizli kalır.

Olmazsa estetik ameliyat falan da şey ederiz seni; yamukluklarından da kurtulursun o arada.

Paralar da cepte; ooohh!

Sen hiç merak etme, sözüm söz!

Bizde sıkıntı çok – terörizm, dış politika, işsizlik, ekonomik kriz falan – ama para sıkıntımız yok, hamdolsun; Beştepe’yi görmedin mi, bütün dünyanın ağzı açık kalıyor...

Sen ihbar et, ben de seni besleyeyim.

Haydi koçum!..

*    *    *

Allah büyük, din kutsal; bunları hepimiz biliyoruz tabii.

Ama para çok mühim!

Para her şeyi hallediyor.

Bak bize, siyaset dünyasına.

Transfer dönemi hiç bitiyor mu?

Bir kısa nefes molası alıyorsun, sonra pazar tekrar açılıyor.

Tezgâhlar farklı farklı.

Mesela, büyük tezgâhlardan birinde SP ve BBP ile pazarlık sürüyor.

Yeşil ışık yakıverdiler tabii hemen.

Ama "kız evi naz evi", haliyle.

Ne diyor SP lideri:

"İlkelerimizden taviz vermeyiz. Bu ilkeler çerçevesinde 'biz de varız' diyen kim olursa olsun onlarla ittifak yapmaya hazırız. Şu an ülke yanıyor ve yangını söndürebilmek için ben de varım diyen herkesle ittifak yaparız."

Yani?

Tamam, senin emrine girip dün hakkında söylediklerimizi geri almaya hazırız, ama fiyatı mümkün olduğunca yüksek tutmak isteriz.

*    *    *

Ne partiler ve ne liderler vardı, ağzını açtığı zaman AKP’yi neredeyse yerle bir eden, yolsuzluklara ateş püsküren...

Bir HAS Parti vardı, mesela, ve partinin hem okumuş, hem inançlı ve de parlak bir lideri: Numan Kurtulmuş.

O da sıkı pazarlık yaptı bizimle, Allah için; bak ne zamandır hükümetin ön koltuklarından inmiyor. Süleyman Soylu da var, onunla da iyi anlaştık; verdiğin işin kirine pasına hiç bakmaz, ölümüne girişir...

Her şeyin ve herkesin uygun bir şeysi - işte “usulü” diyelim - vardır.

Verdin mi, yani buldun mu, adamı yanına çekiverirsin.

Ve sonuçta - bak burası çok enteresan - hem bir düşmanından kurtulursun, hem eskiden ona giden oyları sen alırsın, hem de adamı kendine çalıştırırsın.

Gördün mü bak, bir avuç yemle kaç kuş!..

Ha, yem mi?

O önemli değil canım.

Dedim ya bizde sayısız sorun var ama para çok; küplere, odalara, saraylara sığmıyor.

*    *    *

İşte biz de önce böyle şeyleri şey ediyoruz...

Sonra kendi aramızda gülmekten yerlere yatarak onların “siyasi açıklamalarını" seyrediyoruz.

Ha-ha-haaa!..

Bak, mesela, bir ara bize “kırarım bacağınızı" diye tehditler savurmuş, uzun süre "yolsuzluk, saray-maray" diye bağırıp çağırmış olan Tuğrul Türkeş bugün nasıl da şakıyor:

"Türkiye'de  anarşi ve terör başını alıp yürümüşken, ülkede 6,5 milyon işsiz varken, bir bina (Beştepe) ile uğraşmak siyasetçilere yakışıyor mu? Nedir bu, neticede binadır!"

Bir de "CHP’li imam” var ya, yani eski CHP’li İhsan Özkes; ya gülmekten patlayacağım...

Adam Meclis kürsüsünden saraya o kadar veryansın etti, "Hz. Muhammet bu saraya gelmezdi" falan bile dedi.

Şimdi oldu bir kuzu, bir kuzu, tadından yenmez...

Saray'a Hz. Muhammet'i getirmiş, üstelik yanına bir de Mustafa Kemal'i katmış.

Çatladım gülmekten...

Bir de ne demiş, duydun mu:

"Nedir bu Tayyip Erdoğan düşmanlığı!"

Tıpış tıpış geldi Saray’a.

Sağa sola omuz ata ata yaklaştı.

Allah aşkına şu “resme” bi bak, en güzel gülüşüyle gülüyor.

Eminim Kemal Bey’e hiçbir zaman böyle gülmemiştir ha!..

Ha-ha-haaa!..

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"