30 Aralık 2010

Bir casus bile olamadım

Kendimi onların yerine koymaya çalışıyorum: Sıkılmaz, utanmazlar mı çıkarsa foyaları?..

Wikileaks, ABD güdümlü medya, “iliştirilmiş” (embedded) gazeteciler derken yavaş yavaş kafayı oynatmaya başlıyorum galiba.
Yeni Wikieaks skandallarını nasıl bekliyor acaba bu “Amerikan dostu” arkadaşlar, diye düşünüyorum.
Kendimi onların yerine koymaya çalışıyorum: Sıkılmaz, utanmazlar mı çıkarsa foyaları? Yoksa rezervlerinde daha epeyce pişkinlik mevcut mudur?..

“Sayın Büyükelçim, şunları da Washington’a bildirmekte yarar var”
gibisinden tumturaklı bir istihbarat çakıvermek iyiydi herhalde, elde viski, “nezih” bir sohbet ortamında…
Ah, şu Julian!.. Seni ırz düşmanı, tecavüzcü! Seni huzur bozucu!..
Sahi, denildiği gibi ABD bu “gazeteciler”e oluk oluk para akıttı mı dersiniz?
Bu işler nasıl oluyor acaba? 
Adamın cebine mi “iliştirirler” parayı? (Israra kaçmadan numaracıktan “istemem” gibi bir hareket mi yaparlar ötekiler o sırada? Ya da “Ne gerek vardı canım; taş attık da kolumuz mu yoruldu?” gibisinden yapmacık-mütevazı birkaç cümle mi sarf ederler mesela?) Yoksa Amerikalılar böyle yüzgöz olmadan hemen adamın banka hesabını mı isterler? Ya da “hediye” mi yaparlar? Mesela, okyanus ötesinde bir yalı falan?
Bilen varsa bir anlatsa ya şu işleri! “Yararlanılmak”, “iliştirilmek” nasıl oluyor?
Ya daha fazlası? Yani “casusluk”? (Yazının tam burasına esrarengiz bir müzik iliştirmek isterdim; koskoca T24’ün bunu yapacak teknolojisi yok mudur ki?)
Galiba, benim bu konularda yazdıklarımın ve yazabileceklerimin çok çocuksu kalacağını hemen itiraf etmeliyim.

*      *      *

Aslında özellikle casusluk konusu bir ara epey ilgimi çekiyordu. En çok da James Bond filmlerine meraklı olduğum dönemlerde.
Bazı Rusların benim Türk ajanı, bazı Türklerin ise Rus ajanı olabileceğim yolunda kuşku duyduklarını hissettiğimde bu ilgim arttı.
Öyle kimseye KGB, MİT veya CIA mensubu olmadığım yolunda yemin billah açıklamalar yapmaya girişmedim.
Tersine, “bu işin tadını çıkarma” fikri bana daha keyifli göründü. 
Bir kere casusluğun akıl, cesaret, soğukkanlılık ve iyi hafıza gibi özellikler gerektirdiğini biliyordum. Buna “genel kültür” ve yabancı dil bilgisini de ekleyebiliriz. 
Hayatının yarısından çoğunu yurtdışında geçirmiş, ama kendi dilini “hmm, well” gibi girişlere ihtiyaç duymadan, aksansız konuşan biriyim. Dahası Rusya’da kaldığım yıllarda TV kanalları ve basın sayesinde eski siyasetçilerden yeni şarkı ve dizilere kadar Türkiye’yi dikkatle izlemiştim. 
Bir taraftan da Rusya’yı, dilini, kültürünü, votka içiş stilini falan iyi bilen biriydim. Hatta Çeçen savaşıyla birlikte Moskova’da esmerler popülarite kaybederken fiziksel olarak da Türkler’den çok Ruslar’a benzediğimi duymaktan hoşlanmaya başlamıştım. 
Eh, laf aramızda, para sıkıntısı çektiğim bazı dönemlerde casusluğun bir ek gelir kaynağı olabileceğini düşündüğüm de olmadı değil.

*      *      *

Aslında bunca özelliğe sahip olduğum halde, kimsenin bana casusluk teklif etmemiş olmasından dolayı, gizlice yaşadığım bir kırgınlığım vardı. (Bazen acaba üstü örtülü teklif aldım da anlamadım mı, diye geçmişi kurcaladığım oluyordu.) 
Zaman zaman yarama dokunan “Senden iyi casus olurdu” türü şakalarla karşılaşınca önce değerimin anlaşılmasına seviniyor, sonra da tersini düşünerek üzülüyordum.
Bir keresinde üst düzey bir bürokratla içki içerken kendimi tutamayıp ona konuyu açtım. İçkisinden bir yudum daha aldıktan sonra beni kahreden cevabı verdi:

- Vallahi yardım etmek isterdim, ama yaşın geçmiş!..

*      *      *

Birkaç yıl önce, tam da içimdeki ukteyi derinlere itip bundan böyle asla casusluk filmi izlememe yemini ediyordum ki, bir gazetede belki de hayatımın akışını değiştirebilecek o habere rastlamıştım: 
Haberalma bünyesindeki “Open Source Officer” (Açık Kaynak Görevlisi) kadrosuna Türkçe bilen eleman almaya karar veren CIA, Türk basınında “açık istihbarat” niteliği taşıyan haberleri izlemek üzere Türk casus adayı arıyordu. Adaylardan yazılı metinleri çözümleme yeteneği, internet deneyimi ve yüksek öğrenim diploması gibi nitelikler talep ediliyordu. 
Bu işin benim için biçilmiş kaftan ve aynı zamanda kader istasyonumdan kaçmak üzere olan son trenin son vagonu anlamına geldiğini derhal anlamıştım. Üstelik onlara tam da aynı işi Türkiye’nin dışında Rusya’da da yapabileceğimi, dahası biraz bön bulduğum Amerikan ajanlarından çok daha akıllı bir çizgi izleyeceğimi içeren fiyakalı bir başvuru metni hazırlamıştım. 
Ama tecrübeli bir tanıdığım, ABD’yi eleştirdiğim bir yığın yazımın bu işe alınmama engel olacağını söyleyerek moralimi ve planlarımı bozmuştu.
Ben de Amerikan, Türk ve Rus haberalma kurumlarının bir gün ne kadar büyük bir fırsat kaçırdıklarını anlayıp dövüneceklerini hayal ederek bir umudumun daha perdesini kapatmaya karar vermiştim. 
Şimdi şu Wikileaks, ABD güdümlü medya, “iliştirilmiş” gazeteciler derken, yaralarım depreşti biraz. Hoşgörün artık siz de…

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"