07 Kasım 2013

Bak Tayyip Bey...

Biraz özlet kendini ara sıra. Her gün saatlerce televizyon kanallarında konuşma, bütün gazetelerin manşetlerini işgal etme.

 

\

Bak Tayyip Bey,

Sen büyük bir adam olabilirsin...

Halkın önemli bölümünün umudu, hatta taparcasına sevdiği lider de olabilirsin...

İstanbul Belediyesi'nin ve hükümetin başında topluma çok yararlı hizmetler de vermiş olabilirsin...

Ama...

Hayatımızda kapladığın alan çok fazla genişledi artık.

Senin gölgen gün ışığımızın önünü kesmeye, sesin kulak zarımızı oymaya, bıyıkların çorbamıza girmeye başladı.

Her yerde sen varsın!

Bütün televizyon kanallarında, her Allah'ın günü, saatlerce sen...

Bütün gazetelerde de öyle, sayfalarca sen...

Siyaseti ve ekonomiyi tükettin, özel hayatımız "noktasında" yine şahlanan demeçlerinle inletiyorsun ortalığı...

Heykellere ve dizilere sataşman, kürtaj ve içki konusuna müdahale etmen yetmedi; şimdi de "kızlı-erkekli aynı evde kalan öğrenciler"i gündeme atıverdin.

Sözüm ona "muhafazakâr demokrat" ("demokrat"?) kimliğinle valileri, polisleri ve en beteri apartman komşularını, yani sıradan insanları gençlerin üzerine sürmeye çalışıyorsun.

Neden?

Çünkü ülkeyi bu "çatışma" ve "kamplaşma" ortamına sokarsan, seçimlerde çoğunluğu alacağın hesabını yaptın bir kere. Sana iktidar getirecekse, her türlü gerginliğe girecek kadar gözü karasın.

 

Bak Tayyip Bey,

On bir yıldır iktidardasın. Herkese kısmet olmadı bu kadar uzun süre koltukta oturmak.

Ama o koltuğu da bu kadar kafamıza vurma artık! Gırtlağımıza dayama! Boğma bizi!

Ne demiştin sen? "Hizmete talip oldun" ve sonra "halk seni görevlendirdi". O zaman görevini yap ve hizmet et! Krallığa, sultanlığa soyunma!

Hani ara sıra dile getirip de bir cümle sonra aklından çıkıveren bazı şeyler var ya: "Her şey geçici bu hayatta." "Hepimiz sonunda 2 metrelik çukura gireceğiz." Bu dediklerini de gerçekten unutma!

Toplumu birbirine düşürme! Devleti halkın özel hayatına sokma! Cinsellikle ilgili konular "noktasında" bu kadar konuşkan olma!

Özel hayat özeldir, adı üstünde. Resmî değil. Yani "devletsel" değil. Yani başbakanlar, bakanlar, valiler falan kimin kiminle yattığına karışamazlar. İnanmazsan, Anayasa'nın 20. Maddesi'ne bak.  Velhasıl, öyle "Çok oy aldım, herkes bana güvensin; namusunuzun teminatıyım" falan olmuyor bu işlerde...

 

Bak Tayyip Bey,

Bunca yıldır birçok şey söyledin ve yaptın. Toplumun bir kısmı destekledi, bir kısmı "belki bir bildiği vardır" dedi sustu.

"3 çocuk yapın, hatta 5 çocuk yapın!" dediğin zaman bile insanların çoğu büyük bir olgunlukla gülümsemeyi tercih etti. Ama 3 çocuk istemeyen kimse sen dedin diye 3 çocuk yapmadı.

Kürt sorununu çözmek için adım attın; hemen herkesin, hatta muhaliflerin içinde bile umut ışığı yandı. Mevcut sorunları da, baskıları da, hatta Uludere'nin hesabını da bir kenara itme eğilimi ağır bastı. Herkes aptal olduğu için değil, barış istediği için böyle davrandı.

Demokrasi dedin, sana inanmakta zorlananların bir bölümü bile destek verdi sana. Hep bir umutla. Attığın bir olumlu adımın birkaç olumlu adımı daha getireceğini sanarak. Birçokları hâlâ senin insan hakları adına iyi şeyler yapabileceğini umarak "demokrasi paketi"ni evire çevire inceleyip oradan iyimserlik devşirmeye çalışıyor.

Ama sen siyasi davranmaktan, oy kaygısıyla bazı sorunları geçiştirmekten, hâlâ "Türk-Müslüman-Sünni-erkek" egemenliği üzerinden açıklamalar yapmaktan vazgeçmiyorsun.

Ve coştukça coşuyorsun. Gezi'de ölenler, kör olanlar, yaralananlar yazık ki sana hiç mesaj olamadı. Gerginlik ve çatışma politikası yalnızca ülke istikrarı için değil, senin için de yanlış ve tehlikeli.

Yeter artık, daha fazla köşeye sıkıştırma toplumu!

 

Bak Tayyip Bey,

Biraz sakin, biraz olgun davran. Ara sıra da geri çekil. Hoşuna gitmeyen herkese tek tek ve bizzat haddini bildirmeye çalışma. (Senin de sağlığına zarar, değil mi ya!)

Biraz özlet kendini ara sıra.

Her gün saatlerce televizyon kanallarında konuşma, bütün gazetelerin manşetlerini işgal etme.

Birkaç gün de sessizce çalış.

Mesela, neden "tükürüğümüzle boğabileceğimiz kadar küçük" Norveç'te dünyanın en mutlu insanları yaşarken, ülkemiz mutluluk listesinin 87. basamağında yer alıyor?

Neden OECD'nin hazırladığı "Yaşam Kalitesi Endeksi"nde Türkiye en son sırada geliyor?

Neden gelir dağılımı eşitsizliğinde, istihdam oranında, eğitimde, konut kalitesinde,  su ve hava temizliğinde, hatta "insanlara güven" ölçütüne göre hep sonlardayız?

Neden?..

"Ben, bir başbakan olarak..."

Evet, sen bir başbakan olarak, bunlarla da ilgilen, bir zahmet!

Kimin kiminle sevişeceğine karışma!

Hayatımızda o kadar fazla yer kaplama!

Senin gölgen gün ışığımızın önünü kesmesin, sesin kulak zarımızı oymasın, bıyıkların çorbamıza girmesin!

Bırak sensiz de nefes alalım biraz!

@AksayHakan

Yazarın Diğer Yazıları

Neler yapmadık şu vatan için, kimimiz öldük kimimiz açılım başlattık

"Kardeş kavgasına bir nihayet olsun" isterim ben de ama seçimlerden sonra bitmeyen türünden olsun

Moldova ortadan ikiye ayrıldı, Gagauzlar Rusya’dan yana

“Gagauzların gönlünde yatan aslan” Türk değil Rus, Moldova’daki son oylamalar bunu bir kez daha gösterdi

33 yıl sonra: Kimleeer kimlerle beraber?

BDT, AEB, KGAÖ, ŞİÖ, BRICS, KEİ ve TDT üyeleri ve eski Sovyet cumhuriyetlerinin yeri üzerine

"
"