Turgut Uyar'ın 1950'lerin başında yazdığı, dergilerde yayımlanan ama kitaplara uzun süre girmeyen şiirlerinden "Edirnekapı Üstüne Şiir"i ilk kez okuduğumda Fatih'te yaşayan biri olarak Suriçi'nin ruhunu hissetmiş, dönemin orta halli insanlarının akıp giden mahalle hayatını ve arkadaşlarını gözümde canlandırmış ve dönemin tüm zor koşullarına rağmen şiirin sıcaklığı ve yaşam sevgisi karşısında çarpılmıştım. Şiiri detaylı araştırmaya başladığımda Turgut Uyar'ın 1952 yılında Varlık Yayınları'ndan çıkan "Türkiyem" kitabında yer bulan "Vaiz Sokağı Numara 70" şiiri ile birlikte, Edirnakapı'nın Turgut Uyar'ın hayatında, çocukluğu, gençliği, ilk aşkı ve evlilik dönemini içine alan geniş bir zaman dilimini kapsadığını gördüm. Günümüzde Edirnekapı, Dervişali Mahallesi'ne bağlı olan Vaiz Sokağı'na gittiğimde ne 70 numara ne de dönemin tanıklarından kimse kalmıştı. Üzerine şiir yazılmış bir semt ve sokağın her iki şiirdeki tasvirlerinden kayıpları çok olsa da varlığını sürdürüyor olması beni heyecanlandırdı; çünkü şiirler birer hikâye anlatıyordu, içinde manav, meyhane, kahvehane geçen, ağaçların kokusunu, vapurların düdüğünü, tramvayın zilini duyabildiğimiz, yedi tepenin en yükseği Edirnekapı'dan gözümüz yüksek katlı apartmanlara değmeden "sereserpe" önümüze serilen İstanbul'un hikâyesi…
2020 yılı Ekim ayında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Fatih Belediyesi'ne ayrı ayrı şiirlerle ilgili bilgilendirme yaparak yazılı başvuruda bulundum ve Turgut Uyar'ın Edirnekapı üzerine yazmış olduğu iki şiirinin Vaiz Sokağı tabelasının altına ya da uygun bir yere yerleştirilmesini talep ettim. Sokak tabelası, İSKİ Fatih Su Ve Kanal İşleri Şefliği'nin kullanılmayan lojman binasının üzerine asılmış olarak bulunuyor. Zaten belediyeye ait bir bina olduğu için şiirlerin de sokak tabelasının yanına asılmasının kolaylıkla gerçekleşebileceğini düşündüm. Başvuru numaraları 12255 ve 126410 olan bu taleplerimle ilgili kimse harekete geçmedi! Burası aynı zamanda Kariye Bostanı Sokağı'nı takip ettiğimizde Kariye Camii'ne, Vaiz Sokağı'nın sonuna kadar yürüyüp sağa dönünce Tekfur Sarayı'na çıkıyor. Kurumların sorun çıkarmayacaklarını bilsem tabelayı kendim hazırlatıp yerleştiririm.
Ekim 2020
Geçen hafta Turgut Uyar'ın İstanbul'da yaşayan torunu Alp Dikmen ile tanıştım. Hemen ardından, annesi, Turgut Uyar'ın kızı Şeyda Uyar Dikmen ile görüşme şansım oldu. Şeyda Hanım ile çok keyifli, samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Şeyda Hanım'ın çocukluğu ve gençliği, Ankara'da yaşıyor olmalarına rağmen Edirnekapı'da geçiyor. 14-15 yaşlarına kadar her yazı anneanne ve babaannesinin yaşadığı Vaiz Sokağı'nda geçiriyor. Edirnekapı'yı duyduğunda çocukluk günlerine olan özlemle birlikte sesindeki coşku anlattıklarına yansıdı.
Uyar Ailesi'nin Edirnekapı günlerini Şeyda Hanım'dan dinleyelim:
"Babam, 1927, Ankara doğumlu. Dedem harita subayı Hayri Bey, babannem Fatma Hanım, ama ailede hep Neriman olarak duyduk, daha sonra kayıtlarda Fatma olduğunu öğrendik. Anneannem Suzan Hanım, dedem Bekir Efendi. Annem çok küçükken vefat etmiş babası, biz Sadi Bey'e anneannem Suzan Hanım'ın ikinci eşi olduğu için cicibaba derdik, çok severdik. Babam'ın 'Turnam, Bir Devir Çalsak Felekten' şiirinde geçer Bekir Dedem."
"Yusufun Züleyhası vardı Turnam, bilirsin. Yanık Keremin Aslısı. Benim de günlerimde, gecelerimde Bekir Efendinin kızı.
İsterim eşle, dostla, yâranla, Aydınlık günlerde, masallarla, yürekten. Kerem Aslısile, Mahmut Elifile, zavallı Ben ortanca kızıyle Bekir Efendi merhumun Cümle âlem sevdiğiyle, kaygısız ve şen Turnam, bir devir çalsak felekten…"
|
"Sadi Bey o zaman Edirnekapı Vaiz Sokak'ta su deposu olarak bilinen yerde sorumluydu. Lojmanda oturuyorlardı. 5-6 yıl önce eşim Mimar Türker Dikmen ile ziyaret ettiğimizde halen duruyordu orası. Babaannemlerin evi yıkılmıştı herhalde, bulamadım ya da tanıyamadım, kilisenin tam karşısına düşüyordu."
Neriman - Hayri Uyar
Soldan sağa: Turgut Uyar'ın kız kardeşi Leman Hanım, kayınvalidesi Suzan Hanım ve eşi Sadi Bey, önde Neriman Uyar
Suzan Hanım
Yezdan Şener ve Turgut Uyar
Turgut Uyar, "Sonsuz ve Öbürü" kitabında "Vaiz Sokak" adlı yazısında, Edirnekapı'yı şöyle anlatır:
"Kapıdan girince, ilk sokak kale boyu, onun bir altı, Vaiz Sokağı. Kiliseyle başlardı Vaiz Sokağı, Kömürcü Edâ Hanımın dükkânıyle biterdi. Çevrenin parke döşeli tek sokağı. Kariye Camii'ne giden tek yoldu çünkü. O zaman ‘seyyah' olan turistler gelirdi Kariye Camii'ne, mozaikleri için."
"Babaannem İstanbulluydu. Babaannemin annesinden babam hanımninem diye söz ederdi, Hırka-ı Şerif'te yaşarmış. Dedem Hayri (Uyar) Bey'in 1931'de emekliye ayrılmasından sonra, babam 4-5 yaşlarındayken, Ankara'dan İstanbul'a taşınıyorlar. Aileler de, burada, Edirnekapı'da tanışıyor. Annem (Yezdan Şener) babamın çocukluk aşkı, 1946 yılında çok erken yaşta da evleniyorlar.
Vaiz Sokak 70 numara, babaannemlerin evi olmalı. 1947'de ablam Semiramis burada doğuyor, İstanbul'da doğan tek çocuk ablam, ben babamın görevi sebebiyle 10 Ocak 1950'de Posof'ta doğdum, kardeşim Bekir Tunga Terme'de doğdu. Aslında benden tam 1 yıl evvel, benimle aynı günde Serap adını verdikleri bir çocukları oluyor annemle babamın, birkaç aylıkken vefat ediyor. Ben doğunca bana da Serap adını vermişler fakat dedem tebrik mektubuna "Şeyda'nın ömrü uzun olsun" yazmış, adım Serap Şeyda oluyor. Ablam, Ankara konservatuar öğrencisiydi, bale bölümünde yatılı okuyordu. Tunga ve ben her yaz annem babam çalıştığı için anneannemiz ve babaannemizin yanına gelirdik. Tüm detaylarıyla hatırlıyorum o günleri. 14-15 yaşıma kadar devam etti bu süreç, tüm yaz tatillerini Edirnekapı'da geçirirdik. Kariye Camiisini, Karagümrük'ü, o sokakları çok iyi hatırlıyorum. Babamın şiirlerinde vardır Uçbeyi Sokak, tenhadır o sokak. Enteresan satıcılar vardı, su muhallebicileri, tenekeciler geçerdi. Mancacı geçerdi, eşeğinin her iki tarafındaki tenekelere yüklediği kedi mamalarını satardı. Herkesin kedisi vardı, akşamüzeri mancacı geldiğinde tüm kediler toplanır, insanlar ellerinde gazete kağıtlarıyla kapının önüne çıkar kedileri için yemek alırdı. Kiliseyle başlardı sokak, ( Edirnekapı Aya Yorgi Kilisesi ) Rum komşularımız vardı, cenazelere giderdik, papaz efendi önde günlük sallar, arkada insanlar yürürdü, hatırlıyorum. Babaannemin evinin yanında Anastas'ın bakkalı vardı, daha kaliteli şeyler satılırdı orada, dedem sardalya alırdı, çok iyi hatırlıyorum. Anastas'ın eşi Madam (İ)Stefania'ydı. Bir de süslü Katina'yı hatırlıyorum, saçları kızıl, dudakları kıpkırmızı, camın önünde süs bebeği gibi otururdu. Yüzünde kocaman bir et beni vardı, çok dikkatimi çekerdi. Anneannemlerin oturduğu lojmanın karşısında bakkal Namık vardı. Anneannemin evi 2-3 dakika mesafede idi babaannemlere. Bir de Mihrimah Camii altında Karaköy Poğaçası satılırdı 35 kuruşa, hiç unutmuyorum. Erbil Dayım da yeni evliydi, Fatih'te Halıcılar Caddesi'nde, Renk Sineması'nın karşısında oturuyordu.
Bir de hiç unutamadığım, o günlere dair aklımda kalan, evleri o kadar yakındı ki babaannem ile dedem her akşam anneannemlerin oturduğu su deposu lojmanının bahçesindeki üzüm çardağının altında pişti oynarlardı. Biz de rahmetli kardeşim Tunga ile kim kazanacak da gazoz içeceğiz diye uykulu halde beklerdik."
Sadi Bey ile Şeyda Uyar su deposunun bahçesinde
İSKİ Fatih Su ve Kanal İşleri Şefliği
İSKİ Fatih Su ve Kanal İşleri Şefliği Bahçesi
Su deposunun günümüzdeki giriş alanı
Vaiz Sokağı Numara 70
Ben sana kürk alamam doğrusu Güzel bileklerine bilezik alamam Bir kap yemek, bir elbise. Öyle bir tad var ki fakirliğimizde Başka hiçbir şeyde bulamam… Sokağımız arnavut kaldırımı, Evimiz ahşap iki oda. Daha iyisi de olabilirdi ya, Şükür buna da. – Ama Hamdi beylerin… – Hamdi beylere bakma sen, Tencere maltızda, fasulye tencerede Çocuklar kapının önünde oynuyor mu? Ona bak sen… – Perdemiz kadife olmalıydı… – Basma da güzel olur, sevince. Biliyorsun ancak boğazımıza, Olmuyor ha deyince. – Kimbilir bir gün belki… – Adam sen de, aldırma, Bunlar düşünmeye değmez Hem hayat dediğin ne ki?
Turgut Uyar
|
Edirnekapı Üstüne Şiir
İstanbul dediler mi benim aklıma, Vaiz sokağı gelir hemen. Edirnekapı gelir, evimiz gelir Köşebaşında duran bir güzel kız gelir. Biletçi zili çeker, tramvay durur Bir manav, bir meyhane, iki akasya Kumrular geçer kilisenin çan kulesinden Beyaz bulutlar geçer... Burası Hasan Efendinin kahvesi Edirnekapıda, Bu taşçı Kemal, çocukluk arkadaşım. Bulutu Haliçten, rüzgarı Boğaz'dan Bir baygın gün içindeyiz, yazdan. "Dört cıhar, sebayidü, pencüse Akşam olur, güneş batar nerdeyse." Pırıl pırıl aşk içinde Mihrimah Sultan Camii Eyüpten vapur düdüğü, Yenikapıdan tren sesi. Kalkarız ağır ağır kahveden Ben, Kemal, Kemalin eniştesi... Vaiz sokağına gelir eve varırım Kapıya iki üç defa vururum Karım kapıyı açar, çocuklar koşuşur Ekmeğimiz var, yemeğimiz var Yemeğe iştahımız var. Oturur yemek yeriz cümbür cemaat Alnımızın terinden, elimizin emeğinden Etrafa yayılınca makarnanın buğusu, Bize ne elalemin on türlü yemeğinden... Alır karımı gezmeğe götürürüm Bir dolmuşa bineriz Edirnekapıdan. Sultanahmette atkestanelerinin en güzeli Elli kuruş verir, cambaza gireriz. İstanbul bizim memleket, yaşımız yirmibeş Basmayı da, ipeği de aşkla giyeriz. Yenicami önünden güvercinler uçan Mavnalar, takalar, koca koca gemiler, Köprüden günde kimbilir kaç insan geçer Denizde balıklar güzel, havada kuşlar Bir gülüşü karımın, sevdamı yeniler. Denizlerin kumuyum, balıkların puluyum Adım Turgut, kendim İstanbulluyum Ben Allahın bir sevdalı kuluyum Üsküdara geçerken bir yağmur almadı ama Bir güzel yaz günü Kadıköy vapurunda Japone kollu bir kız aklımı aldı. Bakıştık, gülüştük, hoşlandık Derken o yoluna gitti, ben evime... Bizim ev iki oda, bir sofa Evsahibi ayda yetmiş lira alır. Kapıda atnalından, sarmısaktan bir nazarlık Önümüzde kaleler, arkası mezarlık. Gün olur çoluk çocuğunla bir bakarsınız Güzelim Vaiz Sokağında benim de Ferah, aydınlık bir evim olur. Bir büyük radyo da alır, yerleşirim Geçerim pencereye akşamüstleri. Boy boy sardunyalar, fesleğenler, Boy boy bulutlar karşımda. Saçağımızda bir kırlangıç yuva yapmış. Ahmet Efendi geçer, selam veririm Bakkal İbrahim selam verir, alırım. Fesleğenler kokar, sardunyalar kızarır İstanbul sereserpe önümde geceye karşı Gemilerden, fabrikalardan düdükler Şimdi bir tren kalkar Sirkeciden bilirim. Alacakaranlıkta kıpır kıpır gölgeler Sesler gelir yakın sinema bahçesinden Bir hoş olurum.
Turgut Uyar
|