30 Haziran 2024

Harutyun Artun 100 yaşında

"Bakırcılık belki devam eder ama bakır üzerine sanat uygulayan son kişileriz" 

Bakırcı Mıgırdiç Usta ile Hıngeni Hanım'ın ikinci oğlu olarak 1924 yılında Ordu'da dünyaya gelen ve baba mesleği bakırcılığı seçen Harutyun Artun'un (Bakırcı Harut) 100. yaş gününü kutlayacağız. Tüm hayatı Ordu'da geçen Harut Amca'yı ne zaman tanıdım, hatırlamıyorum dahi, o kadar eski!

Büyükbabası Artaki Zaduryan'ın fındık tüccarlığı yaptığı 1910 yılında gittiği Almanya'dan getirdiği tuşları fildişinden ve gövdesi abanoz ağacından olan 1881 yapımı piyanoyu görmek bir çocuk için öyle büyüleyici ve ilham vericiydi ki çocuk aklım onun ailemde ve çevremde gördüğüm kişilere benzemediğini ilk görüşte hissetmişti. Bu hissedişi anlamlandırmak için biraz daha büyümem gerekiyordu.  Ben 18 yaşında Ordu'dan ayrıldım ve uzun yıllar yurt dışında yaşadım. Ordu'ya ailemi görmeye her geldiğimde şehri ve insanları bıraktığım gibi (zihinsel olarak da) bulmak ve tüm ezberlerden kaçıp Harut Amca'ya sığınmak bana hep nefes aldırmıştır. Harut Amca dışında tanıdığım Doktor Dikran Toraman ve kardeşi Eczacı Ardem Teyze, İstanbul'da yaşasa da yazları gelen Hrant Bakır ve kardeşi Ohannik Bakır, Handan Çiknovaryan, Müjgan Markaryan, Anjel Ömürbek kentin çok kültürlü geçmişinin ve zenginliğinin bir simgesi olmak dışında, sürdürdükleri onurlu yaşam, hâl ve tavırlarıyla hepimizde derin izler bırakmışlardır.

Geçen hafta İstanbul'a dönecekken Harut Amca'nın geldiğini torunu Pelin arayıp söylediğinde dönüşü erteledim. Daha kaç kere Harut Amca ile dükkanda baş başa sohbet edebiliriz bilinmez. Bu anları kaçırmamak ve zaman yaratmak benim sorumluluğum. 100. yaş gününde yapmış olduğu yüzlerce çalışmanın bir bölümü paylaşmak istedim. Harut Amca iyi ki doğdun, iyi ki seninle aynı toprakların çocuğuyuz ve iyi ki tüm ezberlerden arınıp bir konum alış ile gerçeklik kazanmama katkıda bulundun.

Bakırcı Mıgırdıç Artun'un (Harut Amca'nın babası) imzalı bakır işleri dünyanın dört bir tarafındaki koleksiyonerler tarafından müzayedelerde takip edilip satın alınırken, doğup büyüdüğüm topraklarda yetişen zanaatkârların yapmış olduğu incelikli işlerden kimsenin haberi dahi yok! Ordu'da Ermeni bakırcıların yapmış olduğu işleri bugüne kadar ne bir evde gördüm, ne de bir kurum ve kurumsal yapıda... Fotoğraf arşivlerinde kurumlara yapılan işleri görüyoruz ama bugüne gelebilen maalesef yok!

Tarihte taş devrinden maden devrine geçişi sağlayan bakır, insanoğlunun bulduğu ilk maden olarak bilinmektedir. Ordu ilinde bakıra hayat vermiş ve bakırı bir tablo gibi işlemiş önemli ustaların başında Harutyun Artun gelmektedir. Harutyun Artun, bakır ile tanıştığı günden bugüne bir kere bile bakır kap kacak yapmadı, bakır bir levhayı tabloya dönüştürecek incelikte çalışmalarla farklı bir yol izledi.

Karadeniz'in küçük bir kentinde, malzeme yokluğu, araç-gereç eksikliği ve belki daha da önemlisi çok kültürlülük ve sanat algısının tabana yayılamaması yaşamı güçleştiren bir gerçek olmasına rağmen Harutyun Artun, olağanüstü bir yetenek ve ustalıkla İngiltere'den gelen bakır plakalarını işleyip resim sanatı ile birleştirerek 0,55 mm bakır levhayı çekiçle dövüp 3 cm kaldırarak kabartma (Kabartmalar maden tabakasına dıştan ve içten veya hem dıştan hem içten çekiçleme yöntemi ile yapılmaktadır. İşlem öncesinde işlenecek desen taban üzerine kalem ile çizilmektedir. Çizilen desenler kabartılacak desene göre, kabartmaya veya zemin çökertmeye yarayan aletlerle içten veya dıştan çekiçleme ile yapılmaktadır.) resimler, hayvan figürleri, kurumsal amblemler dışında Ordu'yu temsil eden fındık, balık ve mısır kompozisyonları ile ödüllü eserler ortaya çıkardı.

Yaşı nedeniyle kışları İstanbul'da çocuklarıyla yaşayan Harut Amca'nın Ordu'da dükkanına giren hırsızlara rağmen, hem babasına hem de kendisine ait çalışmalarının bir bölümünü İstanbul'a götürmüş olması tüm izlerin yok olmasını bir nebze engelledi.

Birkaç yıl önce de 70 yıllık dükkan tabelasını bakımdan geçirip koruma altına aldık. Harut Amca yıllardır söylüyor: "Bakırcılık belki devam eder ama bakır üzerine sanat uygulayan son kişileriz.

Ordu'da bugüne kadar varlığını koruyabilen el sanatları alanlarından birisi olan bakırcılık günümüzde kazanç sağlayan bir meslek olarak görülmüyor olsa da halen birçok sanatkâr tarafından yapılmaktadır. Ordu'da üretilen bakır eşyaların genellikle mutfak eşyası ve dekoratif eşya grupları halinde olduğunu görüyoruz.

Ordu'nun Ermeni bakır ustaları: Mıgırdiç Toraman (Doktor Dikran Toraman'ın babası), Antranik ve kardeşi Vartan Bakır, Humanyak Artun, Bogos Ölmezyan, Sarkis Deveci ve nice değerli zanaatkârın anısını yaşatmak ve işlerini görünür kılmak hepimizin görevi. Bunun için tüm paranoyalardan ve kimlik siyasetinden sıyrılıp onurlu bir duruş sergilemeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları

“Alemde Seyran Senindir”: Intra Muros İstanbul

Çağlar Fidan: Evimdeki bir odayı Kara Kitap odası haline getirdim. Odanın duvarları romandan kimi bölümlerle, romanı besleyen başka metinlerden alıntılarla veya bana romanın yazıldığı dönemi anımsatan görsellerle dolu. Genel hatlarıyla yapısını da oluşturdum aslında o albüm projesinin. Birkaç şarkısını da besteledim

Doktor Dikran Toraman ve eczacı Ardem Toraman’ın vefatının 2. yıl dönümü

Doktor Dikran Toraman’ın Ordu’da yıllarca ilçe ve köylere kadar gidip ücretsiz olarak baktığı hastalar, Orduspor’da 20 yıl boyunca sürdürdüğü saha doktorluğu ve Eczacı Ardem Toraman’ın raf eczacılığının olmadığı dönemde hazırladığı, herkese şifa olan ilaçlar, bu topraklara olan sevgileri, emeği, tüm kimliklerin üstünde olan var oluşları 200 yıllık baba evlerinin bulunduğu sokağa isimlerini vermek için yeterli olmuyor

Ordu Hypapante Rum Ortodoks Kilisesi (1853): İsa'nın Mabede Takdim Yortusu

Yuhanna İncili’nin başlarında İsa kendisini “dünyanın ışığı” olarak tanımlamıştır. İncillerde geçen bu ifadelerin, Hristiyan dünyasında ışık ve onun kaynağı olan muma kutsallık kazandırmıştır

"
"