20 Ekim 2024

"Gelin Takımı": Beyaz gelinlik masalına takla attıran bir film

Film, oyuncu yönetimi, sahne düzeni ve hikâyenin ritmini yakalayıp izleyiciye aktarma konusunda da başarılı bir iş çıkarmış. “Gelin Takımı” popüler sanatın içine hayatın farklı yollarını çizmek üzerine bir manifesto

Gelin Takımı

18 Ekim’de seyirciyle buluşan "Gelin Takımı", beyaz gelinlik düşlerinin ardındaki toplumsal klişelere meydan okurken, mizah dünyasında kadınların sesine yer açma cesaretini gösteriyor. Arkadaşlarının düğünü öncesinde bekarlığa veda tatili hazırlıklarıyla başlayan film, bir romantik komedi izlemeyi bekleyen seyirciye sinemada görmeye alışık olmadığımız bir hikâye örgüsü sunarak ters köşe yapıyor.

Film, mizahı kadınların öznel deneyimlerinden doğan bir dil olarak yeniden tanımlıyor ve bu sayede özgün, kadınların yaşadığı sıkışmışlığı tüm doğallığıyla ortaya koyan bir anlatı yaratıyor. Bu anlatım, kadın perspektifinden mizahın ne kadar etkili olabileceğini gözler önüne seriyor. Kadınların gözünden anlatılan hikayeler, mizahın sınırlarını genişleterek yeni ifade biçimlerine alan açıyor.

Gelin Takımı filminden bir kare

Modern edebiyatta, varoluşçuluk ve yabancılaşma gibi temalarla erkek bakış açısına odaklanan hâkim geleneğe benzer şekilde, günümüz Türkiye'sinde de mizah büyük ölçüde erkek perspektifi üzerinden şekilleniyor. Kadınların yaşadıklarından beslenen mizaha yer açmak, yalnızca farklı ve özgün bakış açılarına olan ihtiyacımızı karşılamak için değil, bugün kadın ve çocuk cinayetleri haberleriyle toplumun önemli bir kesiminin gündemine giren sorunun esas nedenine, erkek egemenliğine farklı cephelerde meydan okumak için önemli bir adım. "The Marvelous Mrs. Maisel" gibi yapımlara duyduğumuz hayranlık, aslında kendi kültürel bağlamımızda da benzer bir dönüşümü gerçekleştirme potansiyelini ortaya koyuyor. Kendi mizah anlayışımızda kadınların sesine daha fazla yer açmamız gerektiğini hatırlatıyor.

"Gelin Takımı" bu anlamda önemli bir boşluğu dolduruyor. Kadın karakterlerin yaşadıklarından çıkardıkları mizah, seyirciyi etkilemeyi başarıyor. Bu başarıda, filmin güçlü oyuncu kadrosunun da payı büyük. Her biri kendi alanında ustalığını kanıtlamış isimlerin oluşturduğu bu kadronun sergilediği performans, hikâyeyi oldukça inandırıcı kılıyor. Özellikle toplumsal normları veya adaletsizlikleri eleştiren filmlerde, bu eleştirilerin doğallığı zedelemeden sunulması son derece önemli. "Gelin Takımı" da bu inandırıcılığı koruyarak eleştirisini başarıyla iletiyor. Karakterlerin klasikleşmiş tepkiler vermek yerine, olaylara özgün çözümler bulmaları, özellikle kadınlar için dayanışma ve cesaret vurgusu, bu filmi farklı kılıyor. Agnès Varda'nın filmlerinde sıkça gördüğümüz gibi, kadın karakterler kendilerine biçilen rolleri reddedip kendi hikayelerini yazıyor. Filmin verdiği mesaj açık: "Hayatı yaşamanın, özellikle kadınlar için, farklı ve daha güzel yolları var."

Bu tür bir anlatımı mizah yoluyla, fazla diyaloga yaslanmadan sunmak ve seyircide kalıcı bir etki bırakmak oldukça zorlayıcı bir iş. Ancak filmin senaristlerinden Ayşe Balıbey, bu alanda yetkinliğini bir kez daha kanıtlıyor. Stand-up sahnesindeki performanslarından ve dijital medyadaki işlerinden tanıdığımız Balıbey, cinsiyetçi klişelere kapılmadan, seyirciyi güldürmek için kolaya kaçmadan; kendine komedide yer bulamayan kadın bakış açısını başarıyla hikâyeye taşımış. Film, oyuncu yönetimi, sahne düzeni ve hikâyenin ritmini yakalayıp izleyiciye aktarma konusunda da başarılı bir iş çıkarmış. “Gelin Takımı” popüler sanatın içine hayatın farklı yollarını çizmek üzerine bir manifesto. Bu filmi izleyin. Sadece çok ama çok gülmek için değil, aynı zamanda başrolüne istekli olmadığımız tüm masallara takla attırmak için.

Yazarın Diğer Yazıları

Koronavirüs: Şimdi gerçek ihtiyaçlarımızı konuşmanın zamanı değil mi?

Tüm dünyada kapanan işletmelerin işçi ücretlerini aşağı çekmesi, otoriter yönetim biçimlerinin meşrulaştırılması, demokrasinin askıya alınması ve salgının yarattığı krizin maliyetinin onlarca yıl boyunca işçilere ödetilmesi gibi tehditler de karşımızda duruyor

"
"