23 Aralık 2024

Yaraları kanatmadan izleriyle hazine yaratan sanatçı Sarkis’ten “Gökkuşağı Renkleriyle Çocukların Yağmur Çağrısı”

Sarkis’in metaforik imgeleri dışsal dünyaya oldukları kadar içsel dünyasına da aittir. Zıtlıkları birleştiren, çokluk içinde uyum arayan katmanlı bir yapı olarak kullanılan gökkuşağı, Big Bang’den Gezi olaylarına yansıma ve kırılma anlarının sembolüdür

Tanıyanlar Sarkis’in “Anılarda yaşayan trajediler”ine rağmen umudu hep taze tuttuğunu bilirler. O nedenle işleri geçmiş, şimdi ve geleceğin bir aradalığı üzerinedir.

Sarkis’le ilk karşılaşmam küratörlüğünü René Block’un yaptığı 1995 yılındaki 4. İstanbul Bienali’nde oldu. Okuldan bir grup arkadaşla Ankara’dan trenle gelip soluğu Karaköy’deki 1. Nolu Antrepo’da (bugün artık Galataport) almıştık. Bütün gün sergiyi gezdikten sonra dinlenmek ve işler üzerine konuşmak için salonunun ortasına dairesel düzende yerleştirilmiş ahşap sıralara oturduğumuzda önümüze koca bir kazan geldi. Tereddütle etrafa bakarken neon harflerle “Pilav ve Tartışma Yeri” yazısını gördük. Sarkis’in enstalasyonunun içine yerleştiğimizi anladık. Öyle acıkmıştık ki yediğim nohutlu pilavın tadını ve o ana eşlik eden huzursuz ruh hâlimi unutamam.

Pilav ve Tartışma Yeri/1995

Sarkis bütün eserlerinde olduğu gibi “Pilav ve Tartışma Yeri” adlı eserinde de toplumsal dinamikleri, tarihsel süreci ve kültürel yapıyı derinlemesine sorgularken izleyici olarak bizi de yerleştirmenin içine çekmişti.

Sanatının odağına etkileşimi alan sanatçının eserleri zamanla, mekânla ve izleyiciyle sürekli diyalog hâlindedir. Bu nedenle birlikte sürekli genişler ve çoğalırlar.

Çalışmalarına dahil olan her materyal bir öncekiyle ve kendisinden sonra gelenle bağ kurar.  Eserleri birbiriyle kurdukları diyalogla değişir başkalaşırlar.

Sarkis’in “Gökkuşağı Renkleriyle Çocukların Yağmur Çağrısı” adlı son sergisi, çocukluğunun da geçtiği Dolapdere civarındaki okullardan seçilen çocuklarla yapılan ortak bir atölye çalışmasının sonucu. Sarkis yaşadığımız sıkışıklığa ferah bir alan açabilmek için çocukları davet ettiği oyunda kendi geçmiş çocukluğuyla da bağ kurmuş. Çocuklar onun için temiz havanın kendisi. Bu sergiyle aslında 2000’den itibaren zaman zaman birlikte çalıştığı çocukların parmaklarından kirlenmemiş bir dünya arzusunu yineliyor.

Gökkuşağı Renkleriyle Çocukların Yağmur Çağrısı

Sanat pratiklerinde farklı materyalleri farklı yöntemlerle kompoze eden sanatçı bu sergide işlerini ayna ve boya gibi iki malzemeyle sınırlayarak metafor olarak kullandığı üç olguyu yerleştirmesine taşımış: İz, Yansıma ve Gökkuşağı.

Sarkis’in sıkça kullandığı bu üç sembolün sanatındaki evrimine bakarsak son sergisini bu ipuçlarıyla daha iyi değerlendirebiliriz.

Sanatçının metaforik imgeleri dışsal dünyaya oldukları kadar içsel dünyasına da aittir.  Örneğin 2013 yılında çalışmalarına katılan neon ışıklı gökkuşağını bir yay biçiminden ziyade üzerindeki kırılmalarla yarattı. Sarkis’in gökkuşağının hikâyesi bildiğimiz tarihin başlangıcına, ışığın ilk kırılma anına Big Bang’e kadar gider. Gezi olayları döneminde yarattığı bu figür aynı zamanda toplumsal kırılma anlarının da sembolüdür. Bir anda ortaya çıkan gökkuşağı, aynı zamanda bir habercidir. Özellikle ışık ve renk kullanımı üzerinden hem kişisel hem de toplumsal travmaların üstesinden gelme, iyileşme ve yeni bir başlangıç arayışıyla bağlantılıdır.

Sarkis, gökkuşağını eserlerinde zıtlıkları birleştiren, çokluk içinde uyum arayan katmanlı bir yapı olarak kullanır. Gökkuşağı, farklı renklerin bir araya gelmesiyle oluşan bir armoniyi simgeler ve bu da Sarkis’in sanatında çeşitli kimliklerin, geçmişlerin ve kültürlerin bir araya gelmesini temsil eder.

Doğal olarak yerleştirmelerinde süreç çok önemlidir. Bu nedenle bu etkiyi yaratabileceği en önemli materyallerinden birisi “ayna”dır.

2015 Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’ndaki “Respiro” (Nefes) adlı sergisinde yine gökkuşakları ve parmak izleriyle birlikte arka arkaya kullandığı aynalar 2023 yılında Arter’deki “Endless” (Sonsuz) adlı sergisinde karşı karşıya yerleşir. Sergilerinde eserler birbiriyle konuşur, değişir, dönüşür, birbirine bağlanırlar. Sanatçı eserlerinden canlı organizmalarmış gibi bahseder. Kesintiyi sevmez.

Respiro” (Nefes) / 2015

Aynadaki yansımada zaman akar mekân genişler. Fakat ayna üzerindeki izler kalıcıdır. İzleyiciyle birlikte mekân da işin içine dahil olur. Bu tür bir etki hem zamanın hem de mekânın yansıması olarak uzamsal derinlik yaratır.

1980’lerden itibaren dokunmaya dair işler üreten Sarkis mağara duvarlarına parmak izini bırakan ilk insandan bugüne iyi ve kötüye dair ne varsa silinmediğini unutmadan yarına umutla bakmamız için çağrıda bulunur. Sarkis’in sanatıyla yaptığı bu çağrı geleceğe iz bırakır. Bu tavrıyla geçmiş, şimdi ve gelecek akışına vurgu yapar.

Sanatçı, bu son sergisinde, dairesel formdaki 49 aynayı duvarlara ve zemine yerleştirmiş.  Çocukların aynalar üzerindeki parmak izleri gökkuşağı renklerine bulanmış yağmur damlalarını temsil ediyor.

Gökkuşağının yedi renginin izlerini taşıyan dünyamız zaman ve mekânla kurduğu bağla katlanarak yayılıyor, genişliyor.

Işığın yansımasıyla duvarda izdüşüm yaratan parmak izleri mozaik etkisi yaratıyor.

Sergi, Dirimart Dolapdere’de 5 Ocak 2025’e kadar gezilebilir.

SARKİS ZABUNYAN KİMDİR?

1938 yılında İstanbul'da doğan sanatçı Sivas'tan İstanbul'a göç etmiş Ermeni bir ailenin çocuğudur.

Orta öğrenimini Saint Michel Fransız Lisesi'nde tamamladıktan sonra İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) İç Mimarlık bölümünden mezun oldu. Sanat yaşamına resimle başladı. 1964’te Fransa’ya yerleşti. 1964’ten itibaren bir dönem Paris’te öğretmenlik de yapan Sarkis 1960'ların sonlarından itibaren yerleştirme (enstalasyon) sanatının önemli sanatçılarından biri olmuştur.

Hâlen Paris’te yaşayan Sarkis'in eserleri Centre Pompidou (Paris), Guggenheim (New York), Musée d’Art Moderne de la Ville de (Paris), Kunst-und Ausstellungshalle (Bonn), Louvre Müzesi (Paris), Bode Müzesi (Berlin), Fondazione MAXXI ve Kunsthalle (Düsseldorf) gibi önde gelen kurumlarda sergilendi. 2015’te 56. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda Türkiye’yi temsil etti.

Son dönem kişisel sergileri arasında Future Lies Ahead 1993–2023, Daejeon Museum of Art, Daejeon (2023); 85 Çığlık: Munch’tan Sonra, Dirimart, İstanbul (2023); 7 Tage 7 Nächte, Kunsthalle Baden-Baden, Baden-Baden (2023); SONSUZ, Arter, İstanbul (2023); Çaylak Sokak, Arter, İstanbul (2019); Ayna, Dirimart, İstanbul (2017) ve L’ouverture, İstanbul Modern, İstanbul (2009) yer alıyor.

Katıldığı önemli sergi ve bienaller arasında 6. Mardin Bienali (2024); 2., 4. ve 14. İstanbul Bienali (1989, 1995, 2015); 10. Lyon Bienali, Lyon (2010); 2. Moskova Bienali, Moskova (2007); 3. Şanghay Bienali, Şanghay (2000); 4. ve 8. Sidney Bienali, Sidney (1982, 1990); documenta VI ve VII, Kassel (1977, 1982) ve When Attitudes Become Form, Kunsthalle Bern (1969) bulunuyor. Sanatçı ayrıca 2015 yılında Ermenistan Pavyonu’nun grup sergisinde yer aldı.

1967 Paris Bienali Resim Ödülü, 1985- Fransa Kültür Bakanlığı Sanat ve Edebiyat Şövalyesi Nişanı ve 1991- Fransa Kültür Bakanlığı Ulusal Heykel Büyük Ödülü de bulunan Sarkis’in eserleri Centre Pompidou, Paris; MAMCO, İsviçre ve İstanbul Modern’in yanı sıra çeşitli özel koleksiyonlarda yer alıyor.

 

Gülay Kazancıoğlu kimdir?

İlk, orta ve lise eğitimlerini doğduğu kent olan Trabzon'da tamamladı.

Ankara Üniversitesi'ndeki mühendislik eğitimini resim bölümünde okuyabilmek için yarım bırakıp 1992 yılında Gazi Üniversitesi Resim Bölümü'ne geçti. 

1996 yılında lisansını tamamlamasının ardından Hacettepe Ünversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Ana Sanat Dalı'nda “Resimde Trajik” konulu yüksek lisans teziyle sanatta yeterliliğini verdi.

Ankara ve istanbul'da görsel sanatlar öğretmeni olarak da görev yapan sanatçı resim, heykel ve dijital enstalasyon çalışmalarına devam etmektedir.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

‘Hesaplar ve Tesadüfler’… Hayranlık ve bulantı…

Dijital sanatın kat edebileceği yolları düşününce bugün emekleme devresinde olduğunu söyleyebiliriz. Ne var ki “sanat”ın öznesi her zaman insan olacak. Sanatçının yaratıcı bakışından mahrum bırakarak toplanan verileri jeneratif bilgisayar sanatına teslim etmek, belki muazzam görüntüler yaratabilir ama bir noktadan sonra hayranlığın yerini bulantıya bırakması kaçınılmazdır

‘Farz Et Ki Sen Yoksun’ ama varlığına dair her şey burada

‘Farz Et Ki Sen Yoksun’ ama bir gün olmayacağın bir dünyayı tasavvur etmenden beklenen senin yokluğun mu olmadığın bir dünyanın varlığı mı? Bu sorularla da izlediğiniz Ömer M. Koç’un koleksiyonu geçici değil kalıcı olmayı hak ediyor. Koç’un sanatı ve sanatçıyı desteklediğini anlıyoruz, fakat sergi, bize yapabileceklerinin yaptıklarından daha fazla olabileceğini de gösteriyor

Yarattığı çelişkilerle sanatta “kültürel bellek” istilası

“Kültürel bellek” geçmişten çağrılan imgeleri sürekli olarak önümüze taşıyor. Zaten varlığımızın bir parçasıyken, farkındalık adına önümüze yığılıyor. “Bugün”ü anlamak için geçmişe bakarken önümüzü göremez hale geliyoruz

"
"