30 Aralık 2018

Yeni bir yıl

"Acıların üzerinden üçer beşer adımla geçiliyor, yıllar geçiyor, yıllar geçiyor..."

Güvercinler, nedensiz bir şekilde aniden topluca havalanıp kanat çırptılar aynı yöne doğru.

Daha biraz önce yerdeki bir ekmek kırıntısı için birbirleriyle mücadele ediyor, kimisi diğerinin ekmeğe kavuştuğu yerde başka kırıntıların da olabileceği düşüncesiyle hemen yanında geziniyor, kimisi biraz daha uzakta, alışmış bakışlarla, gelen geçen insanların simitlerin susamlarını karın üzerine çırpmasını bekliyor.

Belki biraz daha uzakta daha fazla ekmek bulunacağı düşüncesi, belki göremediğimiz ya da görmek istemediğimiz bir tehdit algısı, belki sadece huzursuzlukla biraz önce alan mücadelesi verdikleri bankın önünden topluca uçarlarken, geride yokluklarının bıraktığı büyük boşluk kalıyor.

Bu bank, gelip geçenin bıraktığı ize aldırmadığı karlar, biraz ötede bekleyen simitçi, yanında yok fiyata bütün gün çay dağıtan çaycının varlığı hep güvencinlerle anlamlı. Onlar olduğunda insanlar kalabalıklaşıyor, çocukların yüzü gülüyor, insanlar tok olsalar bile simit alıyor.

Boşluk, var olanın, umarsızca yanından geçtiğinin, yanındayken hep öyle kalacağını sandığının, değişmeyeceğini düşündüğünün, üzerine titrediği anda sıkıldığını söylediğinin kıymetini acımasızca yüzüne çarpıyor.

Değeri ve değersizliği, en çok ve acıdan gözyaşını donduracak acımasızlıkta, sadece boşluk anlatabiliyor.

* * *

Sakarya Valiliği, Muş’tan zorunlu olarak göç edip, kimseye el açmadan, emeğiyle Sakarya’da yaşamını sürdüren Kadir Sakçı ve oğlu Burhan Sakçı’nın, Kürt oldukları için saldırıya uğramaları, baba Kadir Sakçı’nın yaşamını yitirmesi konusunda açıklama yapıyor:

“Kimi basın organlarında ve sosyal medya hesaplarında; İlimiz Hendek ilçesinde 16.12.2018 günü meydana gelen cinayet olayının sebebinin çarpıtılarak ‘etnik bir nedenden kaynaklanmış gibi algı yaratılmaya çalışılmasının’ gerçekle hiçbir alakası yoktur.  Olayda her iki tarafın da önceden birbirlerini kesinlikle tanımadıkları, alkollü olan ve pek çok suçtan sabıkası bulunan zanlının yüksek sesle ve küfürlü konuşması üzerine ikaz edildiği için çıkan tartışmaya bağlı olarak bu müessif hadisenin yaşandığı tanık beyanlarından açıkça anlaşılmıştır. Sosyal medyada yer aldığı şekilde tahkikatın hiçbir aşamasında belirtilen türden bir ifade mevcut değildir.  Toplumu ayrıştırmaya ve kutuplaştırmaya yönelik bu tür maksatlı ve asılsız haber ve beyanlara itibar edilmemesini kamuoyuna saygıyla duyururuz.”

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, aileye yaptıkları ziyaret ve Sakarya’daki incelemelerinden sonra konuyla ilgili açıklama yaptı. İHD İstanbul Şube Eşbaşkanı Eren Keskin, basit bir ayrıntıya dikkat çekiyordu raporu açıklarken:

“Bu gerçekten sarhoş cinayetiyse neden üst düzey devlet yetkilileri bu aileyi ziyarete gidiyor. Hangi sarhoş cinayetine bu kişiler gidiyorlar.”

Elbette gitmiyorlar.

Toplumu kutuplaştırmaktan anladıkları memleket genelinde HDP binalarına eşzamanlı saldırılar düzenlenmesi, Kürt bir esnafa heykelin öptürülmesi, bir çocuğun saygı duruşuna zorlanması, 2019’a girilirken hala insanların yaşadıkları yer için, miras kalan isimleri kullandıkları için suçlanmaları değil.

O meşhur, “Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik” düzenlemesi, çok nadir birkaç olay dışında, tüm bu yaşananlarda hiç akla gelmiyor.

Onlara göre ailenin iddiasını haberleştirmek, raporlaştırmak ayrımcılık, ailenin bunları anlatması da kendini kullandırma manasına geliyor. Kullanıyor dediklerinin ne gibi bir çıkarı var insanların haklarını savunmaktan başka, böyle sorulara ise hamasi ezberler dışında bir yanıt verilmiyor.

İHD raporuna göre aile, iddiasını yineliyor. Saldırgan ‘Suriyeli misiniz?’ diye sorduktan sonra, “Zaten sizi sevmem” diyerek baba ve oğluna 7 el ateş ediyor. Baba yaşamını yitiriyor. Saldırgan Hikmet Usta Bursa’ya kaçıyor ve orada yakalandıktan sonra tutuklanıyor. Rapora göre, ifadesinde baba-oğulun durup dururken,  “Kürdüz ve Türkler’i hiç sevmeyiz” dediğini anlatıyor. Yoldan geçenlere nereli olduklarını neden sorduğu, insanların durup dururken “Türkler’i sevmeyiz” gibi bir mantıksız ifadeyi neden kullandığı gibi asılı duran soruların yanıtı meçhul.

Tıpkı, cinayetten sonra Usta’yı Bursa’ya kaçıran arkadaşının tutuklanmamasının gerekçesi gibi.

Ancak valilik, daha soruşturma başlamadan açıklamayı yapıp, bağlıyor. Toplumu yatıştırma amacı taşıyor desen yok, olayları yatıştırma amacı desen o da yok. Aksine, acılı insanlara bir de “Sakın ola konuşmayın” mesajı baştan veriliyor.

2019 geliyor.

Burhan Sakçı, mandalina, belki eskimiş tombala kartlarından müteşekkil, önceki güne biraz daha zengin yeni yıl sofrasında artık yok.

Ne acı ki yokluğu, aradan sadece birkaç gün geçmesine rağmen, sadece varlığının kıymetinin de farkında olan ailesi ve bir avuç insan tarafından anımsanıyor.

* * *

Ali Tatar sofrada yok.

Durmadan mağduriyetten söz eden ve nasılsa 15 Temmuz’dan hemen önce soluğu yurtdışında alabilenlerden biri bile onurlu bu adamın neden intihara zorlandığı konusunda bir cümle olsun özeleştiri vermiyor.

Roboskili aileler, tam 7 yıldır AİHM dahil hiçbir yargı yerinde yakınlarının bombalanmasının hesabının sorulamamasını acı içinde geçirdi.

Yeni yıldan hemen önce köy yeniden ablukaya alınıyor, yüz yıllardır aynı yerde yaşayan insanlara köye neden Roboski dediklerinin hesabı soruluyor, katırdan değersiz olduklarını yazanlar baş tacı edilirken, onlar hala aynı yerde yaşamalarına, sadece adalet beklediklerini söylemelerine rağmen, yakınları ölüyken bile nasıl suçlanabildiklerini anlamaya çalışıyor.

Dört Ayaklı Minare, artık Tahir Elçi’nin öldürüldüğü yer denilerek geziliyor. Yeni yıl masasında eşi ve çocukları, yanıtları çok iyi bilmelerine rağmen, manasızca “neden” diye bakıyor boş sandalyeye.

Acıların üzerinden üçer beşer adımla geçiliyor, yıllar geçiyor, yıllar geçiyor.

Yokluk, her sabah güne uyanmak için yeni bir mana arayanların bütün kalbini kaplıyor.

* * *

Yeni bir yıl geliyor.

Bakmayın başkalarının mandalinalarına bile “haram, günah” diye yanaşmayı vazife bilip, kendilerinden su istense “Bana nasıl karışırsın” diye bağırıp çağıran adaletsiz insanların davranışlarına.

Onlar için bile gelen bir yılın nedensiz yarattığı bir umut var.

Varlığın, sıkı sıkıya tutulması gerekli kıymeti de en çok böyle zamanlarda açığa çıkar.

Sofrada herkes yerli yerinde, belki fazladan bir kaşık, bir çatal.

Hayatta kalmak için değil, yaşamak ve umut etmek için, yokluğun acısını yaşayanlara omuz vermek ve hesap sormak için,  hakikatle yeniden bir bağ kurup, nedensiz biçimde gülmek için bir neden aranıyorsa bunlar yeter de artar.

Mutlu yıllar.

Yazarın Diğer Yazıları

Ömrümüzden çalan “suçlar” ve kapanmayan yaralar

Bütün ömrü boyunca hak mücadelesi vermiş insanlardan Nimet Tanrıkulu, dört gün gözaltında kaldıktan sonra, 18 saat süren savcılık ve hakimlik sorgusunun ardından yeniden tutuklandı. Ne soruldu peki? Tanrıkulu’nun açık seçik yaptığı Süleymaniye ve Erbil seyahatleri…

Umut hakkı, “Ankara’da villa” iddiaları ve Suriye’ye uzanan yol

İmralı’dan PKK’nın tasfiye edilmesi ve Suriye’nin kuzeyinde yapılacak hamlelerin Türkiye’ye yansımasının önlenmesi bekleniyor. Ankara ayrıca İsrail-PYD komşuluğunu istemiyor, bu temasın büyük sorunlara yol açacağını düşünüyor; PYD’yi sınırdan uzaklaştıracak bir askeri operasyon hazırlığını yapmış olduğu da biliniyor

13 yaşındaki çocuğun ölümünün hesabını kim verecek?

Cihat’ın, cenazesinin bulunduğu tarihte, cesetlerin enkazdan çıkartıldığı gün, güvenlik güçlerine karşı silahlı eylemde bulunması sonucu, ateşli silah yaralanması ile öldüğü tespiti yer aldı kararda. Ceset çürümüş, enkazdan çıkartılmış ama nasılsa aynı gün 13 yaşındaki çocuk silahla çatışmaya girmiş!

"
"