Türkiye'nin bir süredir yaşadığı "görünmeyen" sorunlardan biri bulunamayan ilaçlar. Bunun yanında bir de istenildiğinde bulunabilen ancak ödenmeyen ilaçlar var.
Neoliberalizmin bütün ülkeleri bütün kuvvetiyle kucakladığı, sosyal devletin giderek zayıflatıldığı, verginin, ilacın, düşük maaşın yükünün orta ve dar gelirliyle bırakılan bir ortamda bu sorunların yaşanması sürpriz değil elbette.
* * *
Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı'nın yayımladığı bir kitapçık var. Burada bazı AİHM kararları ve Türkiye'nin bu kararları nasıl yerine getirdiği anlatılıyor.
Kararlardan biri kanser hastası AA'yla ilgili.
AA kararı, Türkiye'deki kanser hastaları açısından önemli. 2019'da bu davayı görüşen AİHM, avukatlar Ali Samsum ve Duygu İnegöllü'nün başvurusu sonucunda kritik bir karara imza attı.
Adalet Bakanlığı, kitapçıkta, şöyle anlatıyor bu kararı:
"Başvuran kanser tedavisinde kullandığı Pembrolizumab etken maddeli Keytruda isimli ilacın bedelinin SGK tarafından karşılanmaması sebebiyle tedbir talebinde bulunmuştur.
AİHM, 2 Ekim 2019 tarihinde başvuranın talebini değerlendirerek başvuranın, herhangi bir kişisel masrafa maruz kalmadan, 2 Aralık 2019 tarihinde kadar, söz konusu ilaç tedavisinden faydalanması gerektiğini Hükümete bildirmiş ve Hükümetten bilgi, belge ve görüş talebinde bulunmuştur. AİHM'in 2 Ekim 2019 tarihli kararı ivedi olarak yerine getirilmiş, sonrasında istenilen bilgi ve belgeler ile Hükümet görüşleri AİHM'e iletilmiştir. Hükümet görüşlerinde iletilen bilgiler ile başvuranın şikayetlerini değerlendiren AİHM, 29 Kasım 2019 tarihinde yaptığı inceleme sonucunda, 2 Ekim 2019 tarihli geçici tedbir kararını uzatmamaya karar vermiştir. AİHM ayrıca başvurunun geri kalan kısmını da başvuru konusu yapılan hususların halen yerel mahkemeler önünde derdest olmasını göz önünde bulundurarak iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulmuştur."
* * *
Özetle, AİHM, AA'nın başvurusu üzerine, SGK'nın bedelini ödemediği kanser ilacının hastaya ücretsiz kullandırılması için bir tedbir kararına imza attı ve hükümet bu kararı hemen yerine getirdi. AİHM, tedbir kararının yerine getirilmesi üzerine, dosyanın devamıyla ilgili olarak yerel mahkemelerin kararlarının beklenmesine hükmetti.
* * *
Peki sonra ne oldu?
Buradan Yargıtay'ın kanser hastalarını yakından ilgilendiren kritik kararına dönmek gerekiyor.
Yine AA ile ilgili bir karar…
Yargıtay, Akdeniz'e ilacın ücretsiz kullandırılması için şu koşulların yerine getirilmesini istiyor:
- Davacıya ait tüm tedavi evrakları celp edilerek kanserin türü belirlenerek talep konusu dönemde ilacın sut kapsamında olup olmadığının araştırılarak, sut (Sağlık Uygulama Tebliği) kapsamında ise sut şartlarını sağlayıp sağlamadığı,
- Sut kapsamında değilse yukarıda açıklanan mevzuat kapsamında irdeleme yapılmak suretiyle; davaya konu ilacın söz konusu kanser hastalığının tedavisinde hayati öneme haiz ve kullanılmasının zorunlu olup olmadığının, dolayısıyla kullanılmasının tıbben ve fennen sigortalının iyileşmesine katkıda bulunup bulunmayacağının belirlenmesi…
- İlacın hangi tür kanser hastalarında hangi evrede ve hangi dozda kullanılacağının ve bu hususların nasıl belirleneceğinin, davaya konu ilaçla yapılacak tedavinin bilinen mevcut tedavi yöntemlerine göre daha etkin ve daha yararlı olup olmadığının üniversitelerin tıbbi onkoloji bilim dalından alınacak sağlık kurulu raporu ile saptanması,
- Bu saptama yapılırken dosya içinde mevcut görüş, karar ve raporlarda irdelenip varsa çelişkilerin giderilmesi, ayrıca bu belirleme yapılırken iyileştirme kavramından anlaşılması gerekenin sigortalı hastanın sağlığına kavuşması ve hastalığın iyileşmesi hususu olduğu göz önünde tutulmalıdır.
- Bu kapsamda yapılacak araştırmalar sonucunda; davaya konu ilacın anılan hastalığın iyileşmesi için tedavisinde kullanılmasının hayati öneme haiz ve zorunlu olduğu sonucuna varıldığı taktirde ise ilaç bedelinin uygunluğu yönünden ve katkı payını da irdeleyecek biçimde denetime elverişli hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.
* * *
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 12 Haziran'da verdiği, gerekçesini kısa süre önce tamamladığı bu kararla, ilaç bedelinin ödenmesine yönelik yerel mahkeme kararını bozdu.
Karar kritik zira akıllı ilaç bedellerinin ödenmesi, SUT kapsamında olmayan ilaç bedellerinin karşılanması, kişi kişi yürütülen zorlu mücadelelerden sonra mümkün olabiliyor.
Bu nedenle, sıkça şu haberlerle karşı karşıya kalınıyor:
"Mahkeme, kanser ilacının ödenmesi için tedbir kararı verdi."
"Mahkemenin emsal kararıyla ilaç bedeli ödenecek."
* * *
Ancak öyle değil. Dava, Yargıtay'ın bu yorumuyla sonuçlandığında, o tedbir kararlarının, yerel mahkeme kararlarının bir anlamı kalmıyor.
Bilirkişilerin çok sayıda davada, buna ilişkin verdikleri görüşler var. Özetle şöyle deniliyor:
"Hastaya bu tedavinin uygulanma hakkının son derece açık ve net olduğu, yaşam süresinin uzaması ve yaşam kalitesinin artmasının her bireyin hakkı olduğu… Tedavi yöntemleri ile ilgili, 'MUTLAK' kavramının geçerli olamayacağı, her hastanın hastalığa ve tedaviye vereceği yanıtın kişiye özel olduğu, tedavi protokolü uygulanmadan ne derece yararlı olacağı konusunda NET beyanda bulunulamayacağı…"
* * *
Ancak Yargıtay'ın kararındaki, diğer mahkemelere de artık gerçekten emsal olacak şu yorum, bütün bu görüşleri ortadan kaldırıyor:
"…iyileştirme kavramından anlaşılması gerekenin sigortalı hastanın sağlığına kavuşması ve hastalığın iyileşmesi hususu olduğu göz önünde tutulmalıdır…"
Aslında bu yorumla uzmanlardan, "iyileşecek mi iyileşmeyecek mi, kesin olarak bunu söyleyin" görüşü isteniyor.
Daha uzun yaşama, yaşam kalitesinin artması, sancısız bir son… Bütün bu kavramlar askıya alınmış durumda…
* * *
Kararın ne kadar etkili olduğuna bir örnek.
Beyincik erimesi ile boğuşan bir çocuğun davasında, istinaf mahkemesi, Yargıtay kararını kopyalayarak şu yorumu yaptı:
"Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin içtihatlarına göre; davaya konu ilacın söz konusu beyincik erimesi hastalığının tedavisinde hayati öneme haiz ve kullanılmasının zorunlu olup olmadığının, dolayısıyla kullanılmasının tıbben ve fennen sigortalının iyileşmesine katkıda bulunup bulunmayacağının, ilacın hangi süreyle hangi dozda kullanılacağının ve bu hususların nasıl belirleneceğinin, üniversitelerin tıbbi çocuk hastalıkları bilim dalından alınacak sağlık kurulu raporu ile saptanmalı, bu saptama yapılırken dosya içinde mevcut görüş, karar ve raporlarda irdelenip varsa çelişkiler giderilmeli, ayrıca bu belirleme yapılırken iyileştirme kavramından anlaşılması gerekenin sigortalı hastanın sağlığına kavuşması ve hastalığın iyileşmesi hususu olduğu göz önünde tutulmalıdır."
* * *
Birebir aynı.
Bu kadar kesin ifadelerle görüş bildirilmesi zaten mümkün değil ancak bu mümkün olsa bile bütün bu raporların, belgelerin hazırlanması çok uzun bir zamanı alacağından hastalar yine ilaçsız kalacak.
Kanser hastaları, nadir görülen hastalıklarla boğuşan insanlar çaresizce bu raporları bekleyecek.
Bu kararla yine en başa dönülüyor. Mücadele yeniden başlıyor.
Ancak herkesin o kadar zamanı var mı, asıl mesele bu…
Gökçer Tahincioğlu kimdir?
Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.
Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.
Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi.
İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.
|