31 Ağustos 2023

Din derslerinin saati sessiz sedasız nasıl arttırıldı?

Değersizleşen bir topluma sadece dini değer yüklemeye çalışmanın “dini paravan olarak kullanan” insanların artmasından başka bir işe yaramadığını görmüyorlar

Dolandırıcılık artık olağan hale gelmiş, insanlar üç kuruş için birbirinin gözünü oyuyor… Kadına yönelik şiddet hiç olmadığı kadar artmış… Çocuklar için güvenli bir ortam bulabilmek büyük mesele…

Okulların önlerinde uyuşturucu satışı olağanlaşmış, dünyanın en büyük mafya baronları vatandaşlık alıp, rahatına bakmaya başlamış…

Ballı ihale almayan kendini salak gibi hissediyor, kısa yoldan zengin olamayana “beceriksiz” yaftası vurulması olağanlaşmış…

Ancak iktidara göre bütün bunlar dert değil. Varsa yoksa daha çok din eğitimi, daha çok yasak, daha çok sınırlama…  Sorunların çözümü de daha küçük yaştan, daha çok, daha yoğun din eğitimi… Asla vazgeçmiyorlar bu düşünceden… Tarikat ve cemaatlerle protokol yapıyorlar, yurt eğitimini bu yapılara bırakıyorlar, yaz aylarında bile çocukların bu yapılarla içli dışlı olmasını istiyorlar. Dinden bağımsız bir değerler eğitiminin önemini kavramıyorlar. Değersizleşen bir topluma sadece dini değer yüklemeye çalışmanın “dini paravan olarak kullanan” insanların artmasından başka bir işe yaramadığını görmüyorlar. Bu insanlar sessiz sedasız bildikleri gibi yaşamaya devam ediyorlar, birileri de bunu görmezden geliyor.

Millî Eğitim Bakanlığı, okulların açılmasına kısa bir süre kala, programına “seçmeli” dersleri aldı. Okullar yeni eğitim yılı için bütün planlamalarını yapmışken, artık ders yılının başlaması beklenirken.

2017’de yapılan değişiklikle ortaokullarda ve liselerde din kültürü ve ahlak bilgisi ders saatleri “iki ders saati” olarak belirlendi. Bazı temel derslerin saatleri düşürülürken haftada en az iki saat din dersi verilmesi zorunlu tutuldu.

Bakanlık, geçtiğimiz günlerde aniden “seçmeli” dersleri gündemine aldı. “Akademik Çalışmalar”, “İnsan, Toplum, Bilim”, “Din, Ahlak ve Değer”, “Kültür, Sanat ve Spor” kategorilerinde seçmeli dersler belirlendi.

Bu liste dün MEB Tebliğler Dergisi’nde yayımlandı. Lise 9 ve 10. sınıflara her gruptan en az birer ders seçmeleri zorunlu tutuldu. Bu da lise 9. ve 10. sınıfların din dersi saatinin, zorunlu din dersi ile en az haftada üç saate çıkması anlamına geliyor.

10.ve 11. sınıflara ise belirlenen üç kategorinin en az ikisinden en az bir ders seçmeleri zorunluluğu getirildi.

Bunlar seçmeli dersler ancak seçmek zorunlu.

Ortaokullar için de farklı değil. Burada da seçmeli dersler zorunlu tutuldu ve ortaokullarda iki olan zorunlu din dersi saati dört saate çıkmış oldu.

***

Evi didik didik aranan gazeteciler nasıl sahipsiz bırakılıyor?

Hemen her gün bir örneğini görüyoruz. Yaptıkları haberler, sosyal medya mesajları nedeniyle gazetecilerin evleri basılıyor, didik didik aranıyor. Gazeteciler günlerce gözaltında tutuluyor, bazen tutuklanıyor. Cezaevindeki gazetecilerin sayısını takip etmek güç. Hemen her gün yeni bir gazeteci listeye ekleniyor.

Ancak gazetecilere istediğini yapmak serbest bu ülkede. Ankara’da birkaç yıl önce gazetecilerin evleri tanımadıkları insanlar tarafından basıldı. Kapılarına kadar gelen insanlar yüzünden bir bölüm gazeteci şehir değiştirdi, bir bölümü mesleği bıraktı.

Çok sayıda gazeteci saldırıya uğradı. Onlarca kişi tarafından sokak ortasında dövülen gazetecilere saldıranlar hakkında hiçbir işlem yapılmadı.

Geçtiğimiz aylarda gazeteci Hale Gönültaş, yazdığı bir haber nedeniyle Tevhid yapılanmasının tehditleriyle boğuşmak zorunda kaldı. Telefonla arandı, tehdit edildi. Sosyal medyadan onlarca tehdit mesajı aldı. Gönültaş, bunları savcılığa iletti. Savcılıktan gelen yazı, “yoktur, bulunamamıştır, dava açılmasına gerek yok…”

Takipsizlik kararı, konunun nasıl soruşturulmadığının belgesi gibi. Telefon belli ancak araştırılmamış, sosyal medya mesajlarının sahipleri incelenmemiş, ifade alınmamış.

Daha önce de gazetecilere gelen ölüm tehditleri ile ilgili olarak savcılıklar hiçbir adım atmadı.

Yargının istediği gazetecilerin yazmaması…

Yazmazlarsa sorun da yaşamazlar.

İfade özgürlüğünü, gazeteciliği, gazetecileri koruması gereken yargının motivasyonu bu olduğunda geriye atılacak adım da kalmıyor.

Haftanın kitabı: “Bir Ada İcat Etmek”

İnsan bir ölüyle ne yapar? Toprağa verdiğinde, o cenaze töreniyle birlikte sonsuza kadar sevdiği kişiyle vedalaştığında artık nasıl davranması gerekir insanın? Cenaze törenine katılmazsa aslında yok olmadığını varsayabilir mi? Ya da öldüğünü anımsatacak ne varsa bunlardan kaçtığında…

Bir Ada İcat Etmek” Fransız yazar Alain Gillot’un aileyi, yas tutmayı, varlığı ve yokluğu tartıştığı son romanı… Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından bu yıl yayımlanan kitabı Türkçeye Birsel Uzma çevirdi.

Son derece akıcı bir dille yazılan roman, Çin’de çalışan bir mühendisin oğlunun ölüm haberini alması ile başlıyor. Devamında sarsılan bir ailenin yaşadığı çelişkileri, geçmişle olan hesaplaşmalarını okuyorsunuz. Ve roman yas tutmak konusunda önemli önermelerle devam ediyor.

Konusu iç açıcı görünmeyebilir. Ancak karamsar bir romandan söz etmiyoruz. Gillot, romanında anlatıcının iç dünyası ile dış dünya ilişkisini son derece usta bir biçimde aktarırken bir yandan da önemli sorular yöneltiyor.

 

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Muazzez İlmiye Çığ'a yönelik 'kobay' iddialarında suçlanan isimlerden Prof. Nevzat Tarhan: Cezaevlerinde araştırma insanlığa aykırıdır

12 Eylül döneminde, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere ilaçlı deneyler yapıldığı anlaşılıyor. İtil ve Songar’ın, HZİ Vakfı’nın deneylerinin ilaçla yapılıp yapılmadığı konusunda netlik yok zira bir soruşturma yürütülmemiş… Hükümlü ve tutuklular, İtil’in bu çalışmalara katıldığını söylüyor. Devlet yetkililerinin göstermelik açıklamalarının bu iddiaları yalanlamak için yeterli olmadığı ortada

Saflar netleşiyor: Olmayan “çözüm” sürecinin yol haritası, “sansür” tutuklamaları ve işkence suçluları

DEM Parti yöneticileri, olası bir süreçte rol almaya istekli olduklarını söylüyor. Ancak parti kulislerinde, sanılanın aksine, İmralı’da Öcalan’la görüşmesine izin verilen DEM Milletvekili Ömer Öcalan’ın kapsamlı bir mesajla dönmediği konuşuluyor. Gelen mesajın bir müzakere yürütüldüğüne ve yürütüleceğine dair ifadeler içermediği ifade ediliyor

Yenidoğan skandalında maç yüzsüzlüğü ve yeni perde: Denetim ve dinleme yapılırken bebekler öldü, müdahale edilmedi!

Elde dinleme kayıtları var, İl Sağlık Müdürlüğü çetenin eylemlerinden bebek ölmeden önce de haberdar ve denetimde vahim sonuçlara da ulaşılıyor ancak hastaneye karşı bir yaptırım uygulanmıyor. Sadece bu bilgiler, bebek Karakoç ve bebek Kırçiçek Helvacı'nın göz göre göre öldüğünü gösteriyor

"
"