19 Aralık 2020

Çıplak aramanın kanıtı

Büyük bir bozkırdır memleket. Su vermek istediğinizde elinizden olduğunuz…

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, 13 Ekim 2016'da, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'na bilgi veriyor:

"…'Çıplak arama' adı verilen -ki sorular içerisinde var, cevabımı arz ederken de bahsedeceğim- detaylı arama… Biz uluslararası bütün sistemleri de inceledik. Batı hukuk sistemleri içerisinde en insani şekilde ülkemizde uygulanıyor. Yani, bakın, Fransa'da –ki ben kendim inceledim- Belçika'da, İngiltere'de kişi iç çamaşırlarından da arındırılarak arama yapılıyor, yine vücut boşlukları gerektiğinde aranabiliyor. İngiltere'de örneğini gördüm, iç çamaşırlarından arındıktan sonra arama yapıyorlar, ayrıca da detektör özelliği olan metal bir iskemleye oturtuyorlar, burada ayrıca vücutta bir metal olup olmadığının veya vücut boşluklarında bir şey olup olmadığının araştırması yapılıyor. Çok genel olarak bilgi arz etmek istiyorum çünkü insan hakları açısından çok fazla gündemimize geldiğini biliyorum. Türkiye'de çıplak arama rutin bir uygulama değildir öncelikle. Çıplak arama ihtiyacı doğduğunda –ki neye karşı? Örgütsel haberleşmeye karşı, uyuşturucuya karşı, içeriye kesici, delici bir alet alınmaması hususunda giysiler üzerinde yapılan bir aramadır çıplak arama, çıkarılan giysiler üzerinde- kişi kapalı, dışarıdan görülemeyecek bir odaya alınır, hemcinsi tarafından bu odada aranır, elbiseleri tecrit edilir, iç çamaşırı üzerinde kalır…"

* * *

Sene 2020.

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, hemen her hak ihlalini gündeme getirmesine benzer biçimde, Meclis'e, Uşak'ta 30 kadının, çıplak aramaya maruz kaldığını, kadınların insanlık onurunun rencide edildiğini anlatıyor.

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin yanıt veriyor:

"Gergerlioğlu Meclis'i terörize ediyor, Türkiye'de çıplak arama yok."

Ne araştırıyor, ne araştırma gereği duyuyor. Yeminli biçimde her şeyi reddetmeye hazır. Memlekette her şey güllük gülistanlık olsa bile hiç hak ihlali olamazmış gibi, her iddiaya, her söze, aynı sertlikte, aynı tepeden üslupla yanıt veriyor.

Ne de olsa devletin görevlisi, Uşak Valisi Funda Kocabıyık, "Yaşananlar göstermektedir ki FETÖ ve PKK terör örgütleri aynı amaç uğrunda birleşmişlerdir. Bir kadın Vali olarak söylüyorum; HDP milletvekili tarafından defalarca yalanlamamıza rağmen sistematik olarak gündeme getirilen bu iftira tamamen hayal mahsulü ve kötü bir yalandır. Olayla ilgili kamera kayıtları mevcut olup, avukat görüşmelerinde de bu konu hiç gündeme gelmemiştir" açıklamasını yaptı. Ne orijinal, ne ikna edici bir açıklama.

Kamera kaydının bulunması mümkünmüş, başkaca kanıt araştırmasının yapılmasının imkanı varmış gibi…

Yetmedi AKP'nin diğer Grup Başkanvekili Cahit Özkan da eklendi:

"Eğer bir grup başkanvekilinin böyle bir iddiası varsa bunun belgelerini verirler. Bizler de tahkikat yaparız, araştırırız. Varsa bir hukuka aykırılık, bunun hesabını hep beraber sorarız."

* * *

Hep beraber başka iddiaların hesabı sorulabilmiş gibi…

2013'ten bir haber:

"Anadolu 18. Sulh Ceza Mahkemesi, karakolda, gözaltına alınan kadını çıplak biçimde aradıkları için iki polis memurunu hapisle cezalandırdı. Duruşmada konuşan kadın; 'İç çamaşırlarımı da çıkarmamı emretti, çıkarmak zorunda kaldım. Eldiven olmadığı için hafifçe eğilerek gözle genital muayene yaptı. Ardından adliyeye getirildim' dedi. Mahkeme, cezayı 3 bin TL para cezasına çevirdi.

Bir başka haber:

"2015'te, Meclis kapısına kadar gelen barış anneleri, elbiseleri kaldırılarak arandı."

Bir başkası, 2017'den:

"2017 İstanbul'da Yenikapı-Hacıosman metro hattında görev yapan iki kadın polis, arama noktasına götürdükleri Şennur P.'ye (28) hem hakaret etti, hem de soydu. Savcı, polislerin ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istedi."

2013 yılından, Şakran Cezaevi'nden bir haber:

"Çıplak arama sürüyor."

* * *

2015'de, TBMM'ye sevk edilen güvenlik paketi tartışılırken, Prof. Dr. Adem Sözüer uyarılarda bulunuyor:

"Şu anda da kolluğun durdurma ve kaba üst arama yetkisi var. Ama kişiyi çırılçıplak soyup arayacağım dediğinizde karar lazım. İç Güvenlik Paketi'ndeki arama maddesiyle, kolluk amirinin sözlü talimatı ile kişinin donunu bile çıkarttırarak arama yapılabilecek…"

İlgili düzenleme rötuşlanıyor ama yetkiler büyük oranda kalıyor. 5 yıl sonra ise bir grup başkanvekili tasarılara kadar giren çıplak aramadan, Türkiye'de hiç söz edilemeyeceğini vurguluyor.

* * *

Ceza ve Tevkifevleri'nin 2016'daki genel müdürü Yıldırım'a dönelim.

Yıldırım, sadece, çıplak aramanın rutin olarak cezaevi girişinde yapıldığı iddiasına karşı çıkıyor. Başkaca bir itirazı yok:

"2013'ten sonra Sayın Başkanım, kıymetli üyeler, bir uygulamaya geçtik, kişinin mahremiyet duygusunu rencide etmemek için -biz Batı toplumlarından biraz daha farklıyız bu konuda- tek kullanımlık kâğıt elbiseler, bu ameliyat elbiseleri şeklinde ceza infaz kurumlarımıza dağıttık, eğer kişi talep ederse bu tek kullanımlık kâğıt elbiselerden de kişiye verilmesi mümkün olacaktır. Bu konuda herhangi bir ihtiyaç varsa tüm kurumlarımıza da bunu verebiliriz. Üretimimizi de biz iş yurtları aracılığıyla yapıyoruz. Dolayısıyla, mahremiyet duygusuna olabildiğince en üst düzeyde dikkat ederek bunu yapıyoruz. Bizim bildiğimiz infaz sistemlerinde bu aramanın yani giriş aramasının, ceza infaz kurumlarına giriş aramasının alternatifi olan bir sistemi biz tespit edemedik. Eğer bu kaygılarımızı ortadan kaldıracak alternatif bir teknolojik sistem varsa bunu da almaya, kurmaya, geliştirmeye bizler razıyız çünkü ceza infaz sistemi her zaman gelişmeye açık bir sistem, sürekli kendini geliştiren bir sistem."

Devam ediyor:

"Oyuk araması diye tabir edilen, vücut boşluklarında ceza infaz kurumuna yasak malzemelerin girmesine karşı yapılan arama, ki Sayın Başkanımız, saygıdeğer üyeler; telefon dâhil olmak üzere bu şekilde çok sayıda materyal ele geçirilmiştir. Dolayısıyla ceza infaz kurumlarımıza yasak malzemelerin, tehlikeli malzemelerin girme yöntemlerinden birisidir bu yöntemle kurumlara yasak malzeme sokulması… Kişinin önce üst tarafı soyulur üst tarafı aranır, üst tarafı giydirilir, alt tarafı soyulur -ama az önce ifade ettiğim sınırlar içerisinde- sonra alt tarafı aranır. Yani biz bu sistem içerisinde mahremiyete olabildiğince dikkat etmeye çalışıyoruz."

* * *

Sadece inkar edenler değil, bir de yeni duyup şaşıranlar var. Kimseye bir şey anlatılamadığının, insanların sadece kişisel konforları bozulduğunda dönüp de bir yerlerde neler yaşandığına baktığının kanıtı…

Yaşayanların, tanık olanların, dinleyenlerin çıplak aramanın ve diğer işkence yöntemlerinin gerçekliğinden elbette kuşkusu yok. Yıllardır yaşıyorlar, görüyorlar…

Ama elbette, tüm bunlara verilecek yanıtlar da hazırdır.

Türkiye'de işkence yoktur, kötü muamele hiç yoktur. Karakollarda, cezaevlerinde çıplak arama yoktur. Süngerli odalar yoktur. Filistin askıları, elektrik yoktur. Kamera görüntüleri kötü muameleyi kayıt mı etti, o zaman onlar da yoktur.

Velhasıl Türkiye'de sadece "yerli ve milli" sözler vardır. PKK ve FETÖ vardır. Teröristler, hainler, gayrı milli insanlar vardır. Hamaset ve slogan vardır.

Güzel bir memlekette yaşamanın yolunun sadece bunlar olduğu bilinci vardır.

Ve bu nedenle de büyük bir bozkırdır memleket. Su vermek istediğinizde elinizden olduğunuz…

Yazarın Diğer Yazıları

Kırıkhan’daki büyük skandal açığa çıktı: Yoğun bakım hastaları boğularak öldü, “doğal ölüm” belgesi düzenlendi

Depremde yıkılan birçok hastanede unutulan hastaların hayatını kaybettiğini öğrendik. İlk kez yıkılmamış, faal bir hastanedeki hastaların ölüme terk edildiklerini de öğreniyoruz. Ve bunun nasıl itinayla gizlendiğini de görüyoruz

Cezaevi, dava ve yasaklar ülkesinde seçim sonrası "kulisleri": Erdoğan AKP'yi, Çukurambar Erdoğan'ı bırakır mı?

AKP'nin hikâyesi çok uzun bir zaman önce gecekondu mahallelerinden Çukurambar'a taşındı

Deprem skandalı: Her şeyden sorumlu Cumhurbaşkanlığı, İsias Otel'de, yıkılan tüm binalarda sorumsuz

Kentler yıkıldı, binlerce insan öldü ancak uçan kuştan bile sorumlu Cumhurbaşkanlığı'nın hizmet kusuru olduğunu iddia etmek bile mümkün değil