Artık arşivine bile ulaşılamayan Radikal Gazetesi'nin o dönemki genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, 2007'de önemli bir yazı kaleme aldı ve cesaret edemedikleri için yayımlayamadıkları bir belgeye işaret etti.
"Cesaret edememeleri" Radikal gazetesinin ürkekliğinden değil, yapısal olarak medyanın ortaklaştırdığı zihniyeti ve kırılgan yapısından, bu yapıya karşı aşırı güç uygulayabilme olanağına sahip olanların, bundan zerre çekinmeyeceklerinin bilinmesinden kaynaklıydı.
Gazetenin efsane muhabiri Adnan Keskin, o dönem çok önemli bir belgeyi ele geçirmişti.
Belgede, çeşitli başlıklar, bu başlıkların üzerinde de kutucuklar bulunuyordu.
Misal, hedefin bir partinin kapatılması olması…
Gelinen noktada başarıya ulaşan hedeflerin karşısındaki kutucuk da işaretleniyordu.
Düşünün, milyonlarca insanın oy verdiği bir partinin kapatılması bir hedef olarak belirlenmiş, bunun için çalışmalar yapılmış ve sonuçta, bilançoyu gösteren belgede "başarılı" olunduğu ifade edilmiş.
Sadece parti kapatma değil elbette.
Toplumu yakından ilgilendiren ne kadar olay varsa, belgede izini görmek mümkündü. Milyonları, ülkeyi ilgilendiren olaylar.
Komplo teorilerine zerre itimat etmeyenleri bile şaşırtacak düzeyde çarpıcı bir belge…
* * *
Radikal gazetesi, Keskin'in o dönem ele geçirdiği belgeyi belki basamadı ama sonrasında çok cesur bir habere imza attı.
O dönem, gazeteciler Berkan, Deniz Zeyrek ve Adnan Keskin'in imzasıyla yayımlanan, ilki "İşte gizli yönetmelik" başlığını taşıyan bir dizi haberde, MGK Genel Sekreterliği'ni yetkilendiren yönetmeliğin detayları anlatılıyordu.
O dönemki habere göre, yönetmelik şu yetkileri veriyordu:
- "Milli birlik ve bütünlüğü sağlayıcı her tür psikolojik tedbirlerin alınması..."
- "... devlet çapında her türlü psikolojik harekât ihtiyacını saptar, değerlendirir, psikolojik istihbarat ihtiyacı için ilgili istihbarat organları ile koordinasyonda bulunur..."
- "Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliği ve anayasal rejimin korunması; Türk toplumunun Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılapları, milli ülkü ve değerler etrafında birleşerek milli hedeflere yönlendirilmesinde gereken milli birlik ve bütünlüğü sağlayıcı her türlü psikolojik tedbirlerin alınması, yurt içi ve dışında bu hususlara karşı oluşan tehdidin bertaraf edilmesi veya etkisiz kılınması..."
* * *
Yönetmeliğe göre, MGK Genel Sekreterliği bünyesinde kurulan Toplumla İlişkiler Başkanlığı, TRT ve AA'dan, özel kurumlara kadar her türlü kurum ve kuruluşu yönlendirme gücüne sahipti. Başkanlık, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ndeki hedeflerin, toplum tarafından benimsenerek uygulanmasını sağlamaya yönelik her türlü tedbiri alabiliyordu.
* * *
10Haber internet sitesinden Masum Gök, tüm bu haberlerin devamı niteliğinde sayılabilecek, önemli bir habere imza attı geçtiğimiz günlerde…
MGK tarafından hazırlanıp, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a sunulan, 1993 tarihli gizli nitelikteki bir rapor, hurdacından çıkmıştı. Gök, bu raporda yer alan, kimi soyut maddeler arasında, jandarmayı görevlendiren bir başlığa dikkati çekiyordu haberinde:
- "Örgüte destek sağladığı bilinen iş adamlarına karşı özel tedbirler uygulamak."
* * *
Tarihler ve açığa çıkan belgeler birbirini tutuyor.
Dönemin başbakanı Tansu Çiller, 4 Kasım 1993'te, İstanbul'da gazetecilere, ellerinde PKK'ya destek veren iş adamlarının listesi olduğunu açıkladıktan kısa bir süre sonra, bu listedeki insanlar öldürülmeye başlandı.
Listedeki bazı isimlerin, öldürülmemek için Susurluk çetesine para verdiğini, öldürülenlerin paralarının da çete üyeleri arasında paylaşıldığını artık bilmeyen yok.
Aynı Çiller, bu açıklamasından 19 yıl sonra kurulan TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda bu açıklaması sorulduğunda, şunları söyledi:
"Evet, böyle bir liste geldi önüme. Tahmin ediyorum ki İçişleri Bakanlığı'ndan geldi. MGK'da da bu tarz birtakım iş adamlarının finansman için tehdit edildiği ve zorla para toplandığı ifade edildi. Bu çerçevede o gün, hatta o an önüme gelen bir listeydi. 'Kimse buna boyun eğmesin, biz bunları koruruz. Kim bunu yapıyorsa bunları da önleriz… Bu iş adamları tehdit ediliyorsa korkmasınlar…' Verdiğim mesaj buydu."
Çiller bu mesajı verdiğini söylüyordu ancak iş adamları devletin kontrolündeki güçler tarafından öldürülüyor ve öldürülmekten korkuyorlardı.
* * *
Susurluk çetesinin bu cinayetleri ile ilgili açılan dava, yerel mahkemede beraatle sonuçlandı. İstinaf mahkemesi de 1'e karşı 2 oyla, beraat kararını yerinde buldu. Son sözü Yargıtay söyleyecek. Karşı oy kullanan üye ise, cinayetlerin nasıl işlendiğini anlatırken, "…zamanın Başbakanı Tansu Çiller'in 04.11.1993 tarihinde Holiday Inn otelindeki konuşması sırasında bildirdiği yukarıdaki açıklaması ve bilahare söz konusu listede adları yazılı olduğu iddia edilen bir kısım kişilerin öldürülmesi nedeniyle kamuoyunda listenin öldürülecekler listesi olarak anılmaya başlandığı anlaşılmaktadır" ifadelerini kayda geçti.
* * *
10Haber'de yayımlanan belge ve belgeye ilişkin haber elbette çok önemli.
Ancak aslında 1993'ten bu yana failleri bilinen suçlardan söz ediyoruz. Bilinen sırlardan biri değil bu. Belgesiyle, tanıklıklarıyla açığa çıkmış ağır suçlar var ortada.
Hem kendi toplumunu manipüle eden ve sonuçları çok ağır konularda karar alarak uygulayan bir yapıyı hem de bu yapıyı yetkilendiren mevzuatı yıllara yayılan haberlerin içerisinde görmek mümkün.
Gazeteciler, tuğlaların üzerine tuğla koyarak, yıllar içerisinde olanı biteni aslında ortaya koydular.
* * *
Dün, alışılmış 1 Mayıs görüntülerini izlerken, iktidarla devleti ayırmanın ne büyük bir yanılgı olduğu, iktidarların bir biçimde bu yapının parçası haline geldiği ve oluşturulan, bu topluma faydalı olmadığı da defalarca açığa çıkan bir yapılanma biçimine tüm iktidarların sıkı sıkıya nasıl yapıştığı geçti aklımdan.
Daha bir gün önce iktidarın parti sözcüsü ters kelepçeyi zulüm olarak tanımlayıp, İsrail zulmüne karşı ses çıkartanlara ifade özgürlüğü hakkının verilmesi gerektiğini savunurken, Türkiye'deki görüntülerle ilgili tek bir soru bile gelmedi akredite basın mensuplarından.
Böyle bir yapının içerisinde diğer suçlar bir yana yaşam hakkının ihlali gibi en ağır suçlar bile "bağışlanıyor."
Bağışlanıyor zira bu suçları işleyenlerin bu kadar rahat olmalarının nedeni yetkilendirilmeleri.
Dokunulmaz bir alanda yetkilendirilenler de elbette pervasızlaşıyor.
Uzakta aramaya gerek yok.
Manzara, çok yakından da net biçimde görünüyor.
Gökçer Tahincioğlu kimdir?
Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.
Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.
Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi.
İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.
|