11 Mart 2022
Dün, Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile LYY Telekomünikasyon AŞ (LYY) arasında, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin (Türk Telekom) toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden paylarını satın almak için Pay Satın Alım Sözleşmesi imzalandı.
AKP, Türk Telekom'u neden özelleştirdi, bugün 17 yıl sonra neden geri aldı? Bu bir kamulaştırma mıdır? Ama diyemiyoruz çünkü başka yorumlar var. Yakından bakalım.
Neden geri alındığını konuşmadan önce olanları şöyle bir basitçe özetleyelim:
(Not: Türk Telekom'un bütün bu süreçleri tabii ki özetlediğimiz kadar basit değil. Daha detaylı bir içeriği kitap olarak hazırlamaktayız.)
Olayın özetini yukarıda verdik ama aralık sonunda [1] ve dün yayımladığımız 2 ayrı yazıdan, Türk Telekom'dan duruma ve OTAŞ'ın sermaye gelişmelerine dair haberlere göz atarsanız[2], OTAŞ'ın Türk Telekom'a patron olmaktan çok, adeta yavrusu olabilecek boyutta olduğunu görebilirsiniz. Zaten bu nedenle olsa gerek, Londra ve Dubai borsaları 2008'de Lübnanlı ana şirket Oger Telecom'a geçit vermemiş.
Ama buna rağmen yetkili olanlar arasından kimse, bu firmaya "sen hangi boyunla?" diye sormamış. Neden acaba? Hatta, bankalar da bu firmaya sermayesinin bu kadar düşük olmasına ve de öncesinde ödemediği bir kredi geçmişi (2007 ve 2011) olmasına rağmen, 4,75 milyar dolar gibi inanılmaz boyutta bir kredi vermiş.
Bütün bu olanlar için "Nasıl yani?" diye sormak lazım.
Ama bu sorulara cevap veren yok. Hatta TBMM'de sorulsa bile. Mesela yıllar içinde cevap alamadığımız onlarca sorudan en önemlisi; İmtiyaz sözleşmesinde yer alması gereken "yatırım mecburiyeti miktarı" idi. Bu soruyu 2005'den itibaren gazeteci olarak da sorduk, TBMM'deki soru önergelerinde de kimi siyasetçiler tarafından soruldu. Ama cevap "Ticari sır" şeklindeydi. Yani halkın şebekesinin imtiyazını veriyorsunuz ve verdiğiniz yere soru sorulmasını engelliyorsunuz.. Sonucunu bugün olması gerekenin 10'da biri olan 400 bin km fiber ile yaşıyoruz maalesef.
Aklımdayken belirteyim; yanlış bir düşünce sonucu, 4G ya da 5G olduğu zaman fiber gerekmediği gibi anlamsız bir fikir var. Bu doğru değil. Bulunduğunuz hücreden sinyal baz istasyonuna havadan gidiyor. Doğrudur ama o sinyal ana merkeze kadar gitse zaten adı cell phone olmaz. Baz istasyonlarının nedeni budur. Bulundukları hücrelerdeki sinyalleri toplayıp, ana merkeze iletirler. Baz istasyonunun bu trafiği kaliteli bir şekilde taşımasının yolu baz istasyonunun fiber ile bağlı olmasıdır. Bugün Türkiye'de baz istasyonlarının ancak yüzde 40'ında fiber olduğunu kasım ayında katıldığı bir konferans sırasında bizzat Turkcell Genel Müdürü Murat Erkan belirtti. Yani fiber yoksa, 4G, 5G de yok.
Dün yayınladığımız OTAŞ makalesini, tam da bu yazıya temel olarak yayımladık. O yazıda göstermeye çalıştığımız şu: OTAŞ, Türk Telekom'un yüzde 55'ini alacak ne telekom tecrübesine, ne mali yapıya, ne de idari yapıya sahip. O zaman nasıl oldu da bu şirket, Türk Telekom gibi bir devin yüzde 55 hissesini, bankalardan 4,75 milyar dolar gibi dev bir krediyi aldı ve 17 yıl Türkiye'de açık kaldı?
Bu sorunun bir cevabı, acaba OTAŞ bir emanetçi miydi?
Bu geçmişin sualiydi. Zamanında ne sivil toplum örgütleri, ne düz vatandaşlar olarak bizler, ne de siyasetçiler bu suali dosdoğru soramadık.
Ancak bugünün suali daha önemli… Acaba Türk Telekom şimdi emanetten, vesayete mi geçiyor?
AKP’nin şirketi geriye almasına daha farklı bakmadan önce bir yanlışlığı düzeltelim. 2005 yılında yapılan Türk Telekom özelleştirilmesinde iki konu vardı:
Osmanlı zamanından bu yana gelen 180 yıllık haberleşme altyapısı (bakır kablolar, fiber kablolar ve bu haberleşmeyi sağlayan ekipman) halka aittir. Bu altyapı başlıbaşına bir servettir. 2005 yılındaki fiyatlarla yapılan bir hesaba göre, o altyapının ederinin 90 milyar dolar civarında (sadece bakır olarak, işçilik hariç) bedeli olabileceği şeklindeydi. Ama bu altyapının daha önemli yani "stratejik" olması.
Bu nedenle Almanya, İngiltere, Ukrayna ya da Türkiye’de farketmez. Telekom altyapısı devlete, millete, halka aittir. Bunun ancak belli sürelerle kullanım hakkı yani "imtiyaz" verilir. İşte 2005'de verilip, 2026'da sona erecek olan da budur.
Bu aynı zamanda önemli bir sorudur; "2026'da imtiyaz Türk Telekom'dan alınırsa, şirketin değeri ne olur?” Muhtemelen bankalara baskı için de kullanılmış olabilir.
Bu konuyu daha ayrıntılı diğer bir yazıda açıklayalım. Çünkü Danıştay kararlarından, Devlet Denetleme Kurulu raporlarına kadar, Elektronik Haberleşme Yasasına madde konulmasına kadar, bu konunun o kadar çok ayrıntısı vardı ki, sadece 1 tek link verip şimdilik geçelim[3].
Olayın duyulmasından itibaren, Türk Telekom'un neden Varlık Fonuna alındığı ve buradan sonra ne olacağına dair tahminler havada uçuşuyor. Bazı kaynaklara biz de sorduk. Çünkü birileri Birleşik Arap Emirlikleri ile son dönemdeki yakınlaşma ve 10 milyar dolarlık desteğe bakıp, "Acaba BAE'ye mi satılacak, Katar'a mı" diye soruyor. Ama galiba AKP çağ atlamış. Yani 2002'de yönetime geldiklerinden itibaren, ana akım medyayı ele geçirerek, seçmeni yönlendirmeyi başardılarsa da, daha eğitimli, dolayısıyla da muhalif insanların yer aldığı interneti kontrol altına alamadılar. 5651 sayılı kanunda 15 yılda yapılan 18 güncellemeye/eklemeye rağmen internet hâlâ yanlış olan her şeyi konuşuyor. Z neslini bu nedenle kaybettiklerini yazmıştık. Dolayısıyla AKP muhtemelen çağ atladı ve artık hedefleri medyadan, sayısal (digital) haberleşmeye yani internete döndü.
Türk Telekom ya da Turkcell, 81 ile yaygın altyapısı ile çok önemli iki şirket. Dolayısıyla şirketin TVF'na alınmasının nedenini, AKP'nin iktidarı kaybetme olasılığının yükselmesine karşı bir strateji olarak düşünmeli miyiz? Bakalım Turkcell ve Türk Telekom neler sağlar?
Son olarak şundan da bahsedelim: Basında Turkcell'in Telia Sonera hisselerini alan kurumun Türkiye Varlık Fonu olduğu yazılsa da, aslında yukarıda adını gördüğünüz bir şirket tarafından alındı. Bu şirket, 10 haziran 2020'de yüzde 100 TVF ortaklığıyla ve 5 milyon TL sermaye ile kuruldu.
Yönetim kurulu için şöyle bir bilgi var: Yani Varlık Fonunun Genel Müdürü olan Arda Ermut aynı zamanda Bu Bilgi teknolojileri firmasının Yönetim Kurulu Başkanı. TRT'de önce dijital editör olan ve son olarak TRT’de Dijital ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığını üstlenen Murat Akgüç ile birlikte Yönetim Kurulu iki kişiden oluşuyor. Bu iki kişi, firmanın pay devri yapması durumunda da onaylama hakkına sahip.
Emanetten, vesayete mi sorusunu sorarken, AKP'nin geçmişte ne yaptığına dair izlenimlerimizle analiz yapmaya çalışıyoruz. Bu iki şirketimiz çok kıymetli ama AKP yönetimi altında nereye doğru yönlendiklerini sorgulamamız lazım. Çünkü bunlar bu ülkenin öz varlıkları ve sadece maddi olarak değil, vatandaşın rahatı, güvenliği ve mutluluğu açısından da önemli. Özellikle de "altyapı".
Epeydir Türk Telekom yazmaktan uzak duruyordum. Çünkü benim yazdıklarımı alıp yayımlayan ama lütfedip, bir kaynak belirtmeyen çok insan var. Ben de bundan sıkıldım. Ama anlatmak da gerekiyor anlaşılan. Mesela yarın şu imtiyaz olayının ne olduğunu daha iyi anlatacağız.
[1] LYY Telekom (Bankalar) Neden Varlık Fonu ile Masaya Oturdu?
Carstensen'in ayrılışı, Trump yönetiminin Musk'ın ekibiyle işbirliği yaparak DOGE kapsamında hükümet operasyonlarını yeniden yapılandırmaya çalışmasıyla federal kurumlardaki devam eden gerginlikleri ve belirsizlikleri gösteriyor
Aceleye getirilen zaman çizelgesi (TikTok'un nisan ayındaki vadesi) ve çözülmemiş sorular ileride zorlu bir yol olduğunu gösteriyor. Bir TikTok kullanıcısının uyardığı gibi, hükümet mülkiyeti platformu "distopik" hale getirme riski taşıyor
Musk ve Thiel, Silikon Vadisi'nin hızını politik bozulmayla harmanlayarak hükümeti ve teknolojiyi yeniden şekillendiren en güçlü figürlerden ikisi durumunda. Bunun teknoloji odaklı bir yönetim dönemine mi yoksa yeni bir elit güç yoğunlaşması biçimine mi yol açacağı henüz belli değil
© Tüm hakları saklıdır.