16 yaşındaki İsveçli iklim savaşçısı Greta Thunberg, dünyaya her geçen gün bir başka ders veriyor. Onu bazen Davos'ta, bazen meydanlarda, bazen Birleşmiş Milletler’de meydan okurken ve kendi dahil yeni neslin haklarını korurken seyrediyoruz.
En son, Nordic Council'ün Çevre Ödülüne meydan okudu [1]. 500.000 İsveç kronu (yaklaşık 300 bin TL) değerindeki ödülü reddederken de, politikacı ve yöneticilerin bilimi dinlemeleri gerektiğine işaret etti, teşekkür etti ve şu cümleyi söyledi;
"İklim hareketinin daha fazla yeni ödüle ihtiyacı yok"
Greta yine çok can alıcı bir noktaya işaret edivermiş. Günümüzde, “algı yaratmaya dönük ödül saçmalığı” var.
Bugün hemen her etkinliğin sonunda bir ödül töreni oluyor. Bazen etkinliğin kendisi zaten ödül dağıtımı şeklinde. O zaman da ödüllerden ödül beğenin. Ödüle isim bile verebilirsiniz.
Şirketlerin rafları plaketlerle, basının mail kutuları şu ödül, bu ödül basın bültenleri ile dolu. Hele Stevie gibi bazı ödüllerle ilgili “aldık" bültenleri yılın hemen her ayında var. Çünkü Stevie'de olmayan ödül yok. Almayan da pek olmuyor zaten. Bazıları 3 tane bilmem ne ödülü, 5 tane başka bilmem ne ödülü aldık diye yazıyor.
Biz son 5-6 yıldır ödül haberlerine aldırmıyoruz. Çünkü cılkı çıktı. Ancak "para vermeden" ya da "bir menfaat karşılığı olmadan" verilen ödülleri önemsiyoruz. Resmi bir kurum, ne yaptığı yıllar için görülmüş dernekler (IEEE gibi) ya da üniversite gibi ciddiyeti olan kurum vermişse ödülleri ciddiye alıyoruz.
Neden mi?
Olan ya da olmayan başarının tasdiklenmesi mi?
21. Yüzyılda ödül vermenin/almanın esprisi adeta şöyle; Ödül almayan kalmasın".
Çünkü bu çift taraflı "Saadet Zinciri". Herkes mutlu. Bir "win-win" yani. Kaybeden varsa, “kandırılan, dikkati başka yöne çekilen tüketici".
Bu olayın bir tarafında "ödül aldım" diyen ve bunu başarılarının -bazen olmayan başarılarının- bir delili olarak sunan firmalar var. Nasılsa kimse, "neydi, neden sana ödül verdiler?" diye sormuyor. "Ödül" kelimesi yeterince "büyülü". Alanlara "takdir" ve "başarı tasdiği" getiriyor. Bazen de başarısızlığın örtülmesi için kullanılıyor.
Diğer tarafta ise bu ödül vererek kendisine menfaat sağlayan bir kurum var. Bunlar genellikle dergi /gazete cinsi kurumlar oluyor. Özellikle İngiliz dergileri bu konuda çok kazançlı. Bir zamanların dünya lideri İngilizlerden ödül alma "bu ödül İngiltere'den" deme fırsatı satıyorlar.
Örneğin Cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan nisan 2019'da İngiltere’de "World Humanitarian Forum (Dünya İnsaniyet Forumu)" adlı bir kuruluş tarafından verilen "ChangeMaker (Fark Yaratan)" ödülü aldı. O günlerde kayıtlara baktığımızda, ödül verilen kuruluşun bir İngiliz limited şirket olduğu ve 19 Kasım 2018'de kurulduğu görülüyordu. Şirketin üç kurucusundan Mustafa Cingöz'ün Erdoğan ailesinin çevresinden olduğu ortaya çıktı. Diğer iki kurucu olan Feraye Özfesçioğlu ve Sergen Kömür ise Cingöz'ün elemanlarıydı. Londra’da sunulduğu için, önce uluslararası bir kuruluş tarafından verildiği sanılan ödül, öyle olmadığı görülünce bir süre tartışılmıştı[2].
Bugün forumun sayfasına girildiğinde bu bilgiler gözükmüyor. Onun yerine, 1984 yılında Londra'da "Islamic Relief" isimli yardım kuruluşunu kuran Mısır asıllı Dr.Hany El Banna'nın CEO atandığı anlaşılıyor.
Neden ödül almak ihtiyacı var?
Yukarıda belirttiğimiz gibi 21. Yüzyılla birlikte ödül patlaması oldu. Bu halkla ilişkiler firmalarının son 5-10 yılda yeni öğrendiği bir yol. Bu yolu müşterilerine öneriyorlar. Yani bir nevi halkla ilişkiler faaliyeti. “Filan ödülü aldık” haberleri hem gündemde kalmak, hem de şirketin "hakkımızda" bölümünü doldurmak için bir fırsat. Bu yolla firmanın başarısızlığı örtülüyor ya da varsa başarısı abartılıyor. Firmanın rafları plaketlerle dolu gözüküyor. Ama baktığınızda, aynı plaketten onlarca var.
Peter'in reçeteleri isimli bir kitap vardır. Yönetici tiplemelerini anlatır. Anlattığı yönetici tiplemelerinden bir tanesi de, "işi bilmediği için, göreve geldiğinde işin dışındaki her şeyi yapan"lardır. Örneğin, şirketin oturma düzenini değiştirir, varsa üniformaları yeniler, duvarları boyatır. Bu tür para ödenen ödülleri gördüğümde aklıma gelen bu kitap oluyor [3].
Ödül veren katılım ücreti ya da masa / iskemle katılım payı alıyor
Paralı ödül vermek, aslında bir para kazanma yöntemi. Firma tanesini 10-15 TL'ye (yani 2-3 $'a) yaptırdığı plaketlerle, 15.000 $ gibi bir para kazanıyor. Ödül töreni masraflarını düşseniz bile "iyi para”.
Sırf ödül veren ve bu ödüllerin sunulduğu toplantılarla para kazanan kurumlar var. Dediğimiz gibi, bunların bir çoğu İngiliz, Amerikan magazinler. Bu dergiler, filan ya da falan ödülü veriyor. Karşılığında "katılım ücreti" ya da ödül alma gecesinde "masa başına" ya da "masadaki yerler" için para ödeniyor. Çok bilinen ödüllerden bazıları masa başına 15.000 $ alabiliyor. Ödül alan da, "uluslararası" ya da "İngiltere'den" ödül almış olarak gözüküyor.
Ödül yayınlandığında, acaba kimse soruyor mu? Türkiye’de olan bir satış ya da yönetim faaliyeti için İngiltere'den neden ödül veriliyor olsun? Yani mesela bu satış faaliyeti ya da yönetim şekli, dünya literatürüne yeni ve bilinmedik bir yöntem mi kazandırıyor?
Tabi bu önemli değil. Önemli olan para kazanmak.
Örnek olarak Stevie Ödülleri’ne bakalım
Örnek olarak Stevie ödüllerini verelim. Michael P.Gallagher isimli bir Amerikalının kurduğu American Business Awards isimli organizasyon tarafından 2002'den bu yana veriliyor. Hemen uyandıklarından, 2003’de ismi "International Business Awards" oldu. Bu arada Stevie, Yunanca "taçlandırılmış" anlamına gelen Stephen'in kısaltılmışıymış [4].
Ödüle katılım 2014 itibariyle 505 $ ve ayrıca ödül yemeğine katılım ücreti (masa/iskemle) var. Ödül 14 ana kategori altındaki yüzlerce kategoride veriliyor. Mesela İnsan Kaynakları için IT’den Perakendeye her türlü sektör için ödül veriliyor. Aşağıda resme bakın, dağıtılan sayıyı anlayın.
[1] Greta Thunberg rejects Nordic Council environmental award
[2] Emine Erdoğan'a Ödül Veren Kurum Türk Sermayeli Çıktı
[3] Peter'in Reçeteleri
[4] Stevie Awards