08 Ocak 2023

İstanbul metrosu ve seçim yaklaşırken manipülasyon

“Pelin Hanım için asıl söylememiz gereken şey şu; kendisi akademik bir ulaştırma mühendisi. Yani Pelin Hanım örneği, yerel ya da merkezi yönetimlere liyakatli insanlar atandığında nasıl bir şey yaratıldığının da göstergesi. Bir yandan da AKP döneminin neden çalışmadığını göstermiyor mu?”

"Dezenformasyon", seçim olan her ülkenin gündeminde son 6 yıldır çok büyük yer tutuyor. Çünkü, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın seçilmesinde dezenformasyon içeren sahte haberlerin büyük bir iş gördüğü anlaşıldı.

Yüz kere konuşuldu ama önemi açısından yeniden anlatalım; Cambridge Analytica isimli şirket seçimin kafa-kafaya olduğu 17 ABD eyaletinde, Facebook üzerinden seçilmiş hedef kişilere (sayısı 87 milyon olarak verilmişti), tam da onların dikkatini çekecek ve oylarını değiştirecek şekilde yaklaşık 2 milyon dezenformasyon içeren sahte haber yolladı. Yanı sıra Rusların da faaliyetleri olduğundan bahsedildi.

Bu haberleri siz görmediniz, hedef olmayan hiç kimse görmedi. Bazı haberler Facebook'un 2 milyara vardığını belirttiği abone profili içinde sadece 3 kişi için bile yapılmış olabiliyor. Dolayısıyla Trump olayından bu yana,  son 6 yıldır sosyal medya ile ilgili yükselen bir "dezenformasyon" kuşkusu var. "Dezenformasyonun ilk çağlardan beri var olduğunu" ve "savaş koşullarında kullanıldığını", "Dezenformasyon kanunu" sürecinde hep belirttik;  farklı olan ise şu; 20. yüzyılda krallar dönemi bitti ve seçimle gelen iktidarlar dönemi olduğu için de amacı savaştan, seçime dönüştü. Böylece seçilmesi için atanmış liderler çağına giriverdik.

Seçim manipülasyonu için dezenformasyon ne kadar kullanılıyor?

Yabancı ülkeler, bu çağda savaşıp, ganimet ya da toprak almak ama bu sırada insan ve maddiyat (silah vs) kaybına uğramak yerine bir ülkedeki liderleri veya siyasetçileri ya da kamu üst yöneticilerini ele geçirerek menfaat elde ediyor ve o ülkenin kaynaklarını sömürüyorlar. Daha kolay değil mi?

Bu nedenle Almanya, İngiltere, Fransa, Güney Afrika ve 2020 ABD seçimleri öncesinde ve sonrasında, Rusların seçimlere karışma olasılığından yüksek sesle bahsedildi. Rus sınırına NATO görevi ile gidecek olan Danimarka askerlerine dezenformasyonu anlama eğitimi verildi. Bir gün bir baktık, Alman Siber Güvenlik Şefi Ruslara yakınlık nedeniyle işinden kovuldu. Tabii tersine olaylar da var. Mesela İngilizlerin de Rus dezenformasyonunu önlemeye yönelik çabaları olduğu anlaşılıyor. Yanı sıra hacklenmesi ile ortaya dökülen belgelere bakılırsa, George Soros da Avrupa seçimlerine müdahele etmeye çalışıyor.

Bir başka örnek de 2016'da Businessweek de yayımlandı. 10 yıldır Güney Amerikan seçimlerindeki hileleri yönettiğini söyleyen Andrés Sepúlveda bunu nasıl yaptığını anlatırken, kara propagandadan öncelikli bahsediyor.

Ülkemizde de Onursal Adıgüzel'in duyurduğu "fişleme rezaleti" benzer bir tabloyu ortaya koyuyor. Bu nedenle sormuştuk; BTK, Abone Deseni’ni Seçim Nedeniyle mi Almaya Çalışıyor? Şimdilerde başka taleplerden de bahsediliyor. Facebook'un Cambridge Analytica'ya sağladığı kişisel veri tabanını, BTK kendi yönetimindeki telekom firmalarını çeşitli yöntemlerle ve zaman zaman mahkemelerin kararlarına ve 6698 sayılı 20916 tarihli Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na rağmen alma ısrarında bulunuyor. Acaba neden? Bu noktada soralım; bu bir görevi kötüye kullanma olabilir mi?

İstanbul metrosu hızla büyürken, karşı dezenformasyon

Dün tam da seçime yönelik dezenformasyonu çağrıştıran bir olay yaşandı. 2016 yılında ihalesi yapılan ve inşaat şantiyesinin yarattığı alan daraltması nedeniyle, 6 yıldır sahilden gelirken trafiği sıkıştıran ve  hayatımızdan bezdiren 14,3 km’lik Bostancı-Dudullu Metrosu nihayet açıldı. Bunun açılışı uzantısında İBB Haber şöyle bir tweet attı;



Burada ne görüyoruz? YILLIK ORTALAMA.. İmamoğlu'nun son 3,5 yıldaki metro seferberliği.

Ama sonra ne oldu? AKP yandaşları başladılar "Topbaş daha fazla metro yaptı" şeklinde algı yaratmaya. Tabii ben de bu yukarıdakini retweetlediğim için bir kaç cevap da bana geldi. Hepsinin özünde manipülasyon mevcut. Özetlersek,  --sonunda hâlâ bilmediğimiz bir nedenle R. Tayyip Erdoğan tarafından görevinden alınan-- Kadir Topbaş'la Ekrem İmamoğlu karşılaştırılıyor. 2 konuda manipülasyon yapılmaya uğraşılıyor;

  1. "Yıllık ortalama" verilen tabloya toplam kilometre ile manipülasyon yapılıyor
  2. İmamoğlu'nun bitirdiği metro hatlarını Topbaş başladı denilerek, olayın başarısı yok edilmeye çalışılıyor.

Bizim de bu metro hatlarının bitmesini beklediğimiz 5-6 yıllık sürelerde, hem yolcu hem de trafikteki araba olarak yıllarca çektiğimiz sıkıntıları unutturmaya çalışıyorlar.

Tabii ki AKP'nin bölge halkında, en büyük sıkıntı yaratan başarısızlığı da, Haydarpaşa-Pendik tren hattıdır. 1872'de açılan hat sadece AKP döneminde kapalı kaldı Projenin ihalesi 2006'da yapıldı, açılışı ise 2019'da. Harcanan paralar bir yana, yıllarca bu trenle işe gelen, giden, treni kullanan milyonlarca insanın düştüğü sıkıntıyı hesaplayın. Bu da AKP'nin halkı en üzdüğü konulardan birisi ve 13 yıl uzayan süresi ile olarak hatırlanacak.

Şimdi İBB Haber'e gelen manipülatif ifadelere cevapları verelim;

  1. Bre matematikten anlamazlar (ya da anlamamayı tercih edenler), kalkıp 13 yıl belediye başkanı kalmış Topbaş'ın metrajı ile 3,5 yıldır belediye başkanı olan İmamoğlu'nun yaptığı metrajı mı karşılaştıracağız? Öyle elma ile armut hesabı olur mu? O nedenle metro, yıl başına ortalama rakamı vermiş. Yani elinde hükümetin tüm olanakları olan Topbaş, bu 13 yılda ortalama her yıl 7,55 km yapmış. Ama zora düşsün iş yapamasın diye uğraştıkları İmamoğlu tüm imkansızlıkların ortasında 13,27 km yapmış.
  2. İmamoğlu'nun "AKP'nin başladığı metroları bitirdiği" konusunda ise, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Pelin Alpkökin'i aradım. Bana kıymetli bir doman gönderdi. Burada merak edenler için yani  temmuz 2019-ocak 2023 arasında İstanbul Raylı Sistemlere yönelik durumu özetleyen dokümanı paylaşayım. Bu rapordan şu andaki durumu özetleyen haritayı yazının en üstünde görüyorsunuz. Aşağıda ise 2019 haziranındaki durum var. Siz kendiniz de karşılaştırabilirsiniz. Daha fazla detayı linkini verdiğim rapordan okuyabilirsiniz.

Bunun tablo hali de şu şekilde;

Pelin Hanım'la bu konuyu konuştuk, şunları söyledi;

“2017'den sonra metro hatlarının durduğunu gördük. Şimdi "başlamıştı" diyorlar ama belirteyim; 1 gecede 7 metro hattı için 6 ihale yapıyorlar ama hiçbirisi başlamıyor. Hepsi o tarihten 2019'a kadar durmuş durumdaydı. Açılan hatların bir kısmı hiç başlamamış, bir kısmında yarım kalmış ve deprem yükü alınmayan geçici destek sistemi ile duran tüneller. Aslında 2017'den 2019'a kadar Allah pek çok kişiyi korumuş. Deprem bölgesindeyiz. İnsanlar farkında değiller, altlarında kaplamaları tamamlanmamış, çökme riski olan tüneller.

İhale yapılması işin yapılması anlamına gelmiyor ki; biz yeni ihale yapmadık. Bazı hatlarda dediğim gibi hiç bir şey yapılmamış. Etrafı çevrilmiş, üstüne metro yapıyoruz diye reklamlar konulmuş ama hiç bir şey yapılmamış. Cumartesi günü açılan Bostancı Dudullu, bugüne kadar tek sözleşmede en uzun hat.

Kadir Topbaş döneminde dairede 1.000 kişi çalışıyordu. Bugün 15.000 kişi çalışıyor. O dönemde metrolara atrılan 1 kuruş yoktu. Bugün aylık 1,5 milyar TL hakediş yapıyoruz.

Neyi aldık nereye getirdik..”

Ben İstanbullular adına Pelin Hanım'a teşekkür ettim, böyle canla başla çalıştıkları için (ne güzel değil mi, İBB Raylı Sistem Hatlarının yöneticisi bir kadın ve ben bütün "kadın 70 km den uzağa gidemez" vs saçmalıkları içinde yaşadığımız bu günlerde, bunu ayrıca çok sevdim). Şehrin orta yerinde 6 sene duran metro şantiyesi mi olur?

Ama Pelin Hanım için asıl söylememiz gereken şey şu; kendisi akademik bir ulaştırma mühendisi. Yani Pelin Hanım örneği, yerel ya da merkezi yönetimlere liyakatli insanlar atandığında nasıl bir şey yaratıldığının da göstergesi. Bir yandan da AKP döneminin neden çalışmadığını göstermiyor mu?

Bugüne kadar ilgilenmediğim metro konusu, sağ olsun manipülasyon mesajları yollayanlar sayesinde, birden ilgimi çok çekmeye başladı. Pelin Hanım'la yakında bir video söyleşi yayınlayacağız. Soruları olanlar (manipülasyoncular dahil) gönderebilirler.

İBB'in işlettiği metro hattı 280 km

Matematikten anlamayanlar ya da anlamamaya çalışanlar için bir kaç rakam daha verelim;

23 Haziran 2019’dan önce ihalesi yapılmış olan toplam 12 adet raylı sistem hattının uzunluğu 140,9 km. Bu 12 adet raylı sistem hattından, ödenek yetersizliğinden dolayı durdurulmuş 7 metro hattının (dönemin Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ın 29 Aralık 2017 tarihli yazısı ile) ve ödenek yetersizliğinden dolayı kendiliğinden durmuş 3 raylı sistem hattının, toplamda 10 raylı sistem hattının, toplam uzunluğu 103,0 km’dir.

  • 23 Haziran 2019 tarihinde (İmamoğlu öncesi) işletme altındaki hat uzunluğu 233,8 km’dir (157,2 km İBB / 76,6 km UAB tarafından işletilen).
  • 23 Haziran 2019-Ocak 2023 arası İBB tarafından açılan ve İBB tarafından işletilen raylı sistem hat uzunluğu 46,2 km

Yani, Bedrettin Dalan'ın 3 eylül 1989'da Aksaray-Kocatepe (eski Kartaltepe) arasında açtığı metrodan bu yana geçen 33 yıl, 4 ayda İstanbul'un toplam 280 km metrosu olmuş.

  • Bunun 3 yıl 6 ayında Ekrem İmamoğlu yıllık ortalama 13,7 km metro yaparken,
  • Önceki 30 yıllık dönemde (AKP'nin 25 yıllık dönemi ve üstelik UAB dahil) yıllık ortalama 7,79 km metro yapılmış.

Özetle şöyle söyleyelim; "ADAM YAPMIŞ". Yani İmamoğlu İstanbulluya ve trafiğe gerçekten bir rahatlama sağlamış. Kullananlar anlatsın rahatlığı.

Selahattin Demirtaş'ın "dezenformasyona dikkat" konulu tweetleri

Sırası gelmişken, Demirtaş'ın "dezenformasyon konusunda uyaran" tweetlerini de konuşalım. Ben kendimi HDP'ye epeyce uzak hissediyorum ama Selahattin Demirtaş'ın "Dezenformasyon konulu" tweetler atmasını çok önemli buldum.

En üstte anlattım. Seçim geliyor ve şu anda her şeyin ortada ve raporlanmış olduğu metro konusunda bir tweete bile bir sürü dezenformasyon ya da algı mesajı geliyor. Bunların bir kısmı sanki samimiymiş gibi de davranıyor. Yani sizi sinirlendirmeden, sıcak davranarak ikna edeceklerini bile düşünüyorlar.

Ama soralım; Demirtaş dışındaki liderler takipçilerine bu konunun önemini neden hatırlatmıyor? Demirtaş'ın "Seçime en fazla beş ay kaldı" şeklinde başlayan ve 11 tweetlik serisinin bence en önemli mesajı şu;

Gerçekten hepimizin bu dönemde birlikte çalışmamız lazım. Ben bir başka yazımı sadece buna ayıracağım ama daha önce benzer şeyler yazdım (Bkz : Beni Siz Delirttiniz) zaten.

Demirtaş bu serinin 4. tweetinde, kullanıcıları bilgilendirmeleri ve manipülasyonlara karşı yöntem önerileri soruyor. Ben hemen bir öneride bulunayım: Bir dezenformasyon veri tabanı yapmak iyi fikir olabilir. Dünyada bu konuda Sahte bilgileri toplayan dernekler olduğu gibi, okuyucularının sahte haberleri raporlamasını bekleyen yayınlar da mevcut. Böylece dezeneformasyonu daha çabuk fark ederiz.

Ülkemizdeki teyit kuruluşları konusunda benim soru işaretlerim var. Çünkü bunların arkasında çeşitli ülkelerin konsoloslukları var. Bazılarında da 9 doğrunun yanında 1 yanlış ya da eksik sokuşturdukları gibi örnekler görmüşlüğüm var. Bu nedenle halkın teyit kuruluşlarına güvenmek yerine, doğrudan bu süreçte dezenformasyonu "ortak aklın" raporlayacağı ve modere edilen bir yapının kurulmasının daha iyi bir çözüm olacağı düşüncesindeyim.

Dezenformasyonu firmalar da kullanıyor

Bu arada dezenformasyon sadece seçimle ilgili yapılmıyor. Bazen firmalar da bunu deniyor. Örneğin 2019'da Google'un Rekabet Kurumu kararına karşı bazı gazetecilerin yazdığı Androidli telefonla taşa dönüşecek bilgisi vardı. Etrafınızda taşa dönmüş Androidli telefon gördünüz mü? Yoksa bu da Google'un yaptığı bir dezenformasyon muydu?

 

Yazarın Diğer Yazıları

İnternet hızında yerinde sayıyoruz ama 2,5 yılda fiyatlar 4 kat artmış

Tüketicinin "mecburi operatör seçimi"ne maruz bırakıldığı, fiyatların uçtuğu, yatırım yapılmayan, tüketicilerin ödediği fahiş fiyatların nereye gittiği belli olmayan bir telekom sektörü var. Teknoloji çağında, ülkeye ve gençliğimizin geleceğine yapılan pek çok kötülükten birisi de budur

Dünyadan toplumsal taleple çözülen iki olay: Elisa Lam ve Maria Soledad

Her ikisinde, toplumun sessiz kalmadığını ve olayları sonuna kadar takip ettikleri görülüyor. Her iki olay da ilham ve ümit verici. Toplum vicadnını yaralayan olayların karşısında ne yapılması gerektiğini gösteriyor

Psikiyatrist Bilal Ersoy: İncel gençlere, umutla tutunacakları bir gelecek vaat edebilmeliyiz

Doç. Dr. İrem İnceoğlu, “inceller”in diğer kadın düşmanı yapılanmalardan farkının “kadın düşmanlığına bir kılıf uydurma çabasına bile girmeyecek kadar nefreti açık ifade edebilmeleri” olarak değerlendirirken; psikiyatrist Bilal Ersoy, yapılabilecek en önemli şeyin “onlara, tutunacakları bir geleceği vaat edebilmek” olduğunu söyledi

"
"