08 Kasım 2021

İnternet tarihinde ilk; ülkeler vergi konusunda adım atıyor

İnternet tarihi açısından önemli bir gelişme Roma'daki son G20 toplantısında geldi. İnternet devlerinin çoğunlukta olduğu firmalara 2023’de, “küresel kurumsal vergi” yanı sıra, gelir elde ettikleri ülkelerde “internet vergisi” geliyor.

İnternetin kuruluşunda yapıyı planlayan "internetin babaları" diye adlandırdığımız bilim adamları, merkeziyetsiz bir yapı kurma peşindeydiler. Bu nedenle internetin mimarisindeki açık standartlar, her ağın diğer her ağa bağlanmasına izin verir. Yani tek ağ gibi davransa da, internet "ağların ağı"dır. Üniversiteler, şirketler, hükûmetler kendi ağlarına sahip olabiliyorlar. Ortalıkta tüm dünyaya interneti veren tekel bir şirket yok[1][2].

Peki ama internet başıboş mu? Hayır değil; ortada hem teknik kuralları, hem de politikayı yönlendirenler var. Bunlar Amerika merkezli, kendileri bağımsız olarak tanımlayan ve kar amacı gütmediğini belirten yapılardır. Örneğin web sitesi için dünyanın her yerindeki kayıt kuruluşlarından bağımsız bir şekilde alan adı (adres) satın alabilirsiniz. Ama bu adreslerin şekil olarak kuralları ve ağın içinde nereden bulunacağını ICANN isimli bir kuruluş yönetir[3][4].

Bu girişi yaptıktan sonra asıl konuyu söyleyeyim. İnternetin yönetişimi uzun süredir sancılı. Bu sıkıntının nedeni ise: ABD.

IGF (Internet Yönetişim Forumu) Oluşumu

"Nasıl bir uzun süre"den bahsediyoruz derseniz, Avrupalılar başta olmak üzere, dünya ülkeleri internetin politikaları/yönetişimi konusunda söz sahibi olmak istiyor. Ama ABD bu "ortak karar" mekanizmalarına karşı çıkıyor.

Ortak karar anlamında, ilk toplantının 2003'lerde Cenevre'de yapıldığını ama başarısızlığa uğradığını belirtelim. "Bilgi Toplumu Dünya Zirvesi (World Summit on the Information Society - WSIS)" adıyla yapılan bu toplantıdan sonra süren çalışmalar neticesinde 2005 yılında Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde Tunus'ta yeni bir WSIS toplantısı yapıldı ve IGF (Internet Governance Forum) oluşturuldu. O gün, bugündür IGF sürekli toplanıyor ve karar almaya çalışıyor. 2014'de de İstanbul'da büyük bir toplantı yapılmıştı [5][6][7].

ABD, öncü olmanın avantajını uzunca bir süre bırakmaya yanaşmadı. Özellikle Avrupa Birliği'nin "ortak yönetim" yaklaşımına karşın toplantıların sabote edilmesi, yarıda bırakılması gibi olaylar yaşandı[8].

Bu toplantıların temel konuları, dediğimiz gibi "politika konusunda ortam yönetim" talebiydi. Örnek verelim; Avrupa'nın dev telekom firmaları fiber konusunda dev yatırımlar yaptı ama parayı kazanan onlar değil, o dönem OTT (over the top) olarak tanımlanan Google, Facebook gibi platformlar oldu. Avrupalılar bu konuyu çokça dile getirdiler. Bu firmalardan bağlanan kullanıcının kullandığı bant genişliği kadar para almak v.s. gibi konular gündemdeydi [9].

Başka bir konu da, yayıncıların (gazete ve diğer) Google gibi indeks sayfasından para kazanan firmalardan para istemesiydi. Bunun üzerinde en fazla duran Fransa oldu. Yayıncılarına bir miktar para kopardıysa da, bu verimli uygulanamadı[10].

Bunun yeni versiyonu geçtiğimiz bahar aylarında Avustralya'nın kanunu ile yaşandı. Avustralya bu firmalara, yayınladıkları "haber" içerikleri için yayıncı kuruluşlara para ödemek zorunda olduklarını söylediğinde, itiraz ettiler ve Avustralya halkını kendi devletinin kanunlarına karşı (bak arama paralı olacak v.s. gibi) kışkırtmayı denediler. Facebook Haberleri kaldırdı. Ama Avustralyalılar kendi menfaatlerini farkında olan bir ülke dolayısıyla, Facebook ve Google geri adım atmak zorunda kaldılar[11].

Vergiler İrlanda, Hollanda üzerinden Cennet Adası’na

Ama asıl önemli sıkıntı "vergi" oldu. Yani Google, Facebook gibi firmalar, belli bir ülkede kazandıkları paraya karşın, o ülkeye kurumlar vergisi ödemesi gerekirken, bunu ödemekten kaçındılar. İnternetin sınırlar ötesi özelliğini kullandılar.

İrlanda'nın yatırım çekme hevesi, Hollanda'nın başka kolaylıklar filan sağlaması sonucunda, bu firmalar son 10-15 yıldır paraları Cennet adalarına yollamakla meşguller. Bu paralar, ülkelerden kazanılan ve karşılığında ödenmeyen vergiler. Yani kazanıldığı ülkedeki sağlık, eğitim, güvenlik, yol/baraj inşaatı yerine —firmaların büyüklüklerine büyüklük katmak üzere— Cennet Adalarına gidiveriyorlar[12].

Bu konuda önemli mücadeleler oldu. Ülkeler ancak "ceza" keserek paraları almaya çalıştılar. Ama yine de başarılı olamadılar. Örnek olarak İngiltere'yi verelim. Orada senatörler Google'u sıkıştırıp vergi sorduklarında, "biz İngiltere'den satış yapmıyoruz, İrlanda'dan yapıyoruz" cevabı alıyorlardı. Ama sonra istifa eden bir çalışan bu konuda farklı bir şeyler anlattı. Üstüne Google'un İngiltere'de verdiği ilanda satışçı aradığı görüldü. Sorgulamalar arttı ama değişen bir şey olmadı.

Küresel kurumlar vergi + İnternet vergisi

Ama şimdi değişen bir şeyler var. Çünkü internet global bir şeyleri zorluyor. Ekim ayında toplanan liderler, uzun zamandır konuşulan belirli büyüklükteki kurumsal şirketler ve çok uluslu şirketlere yönelik “Asgari küresel Kurumlar Vergisi düzeyi” konusunda mutabakata vardı. Türkiye dâhil 136 ülkenin anlaştığı oran yüzde 15’ler düzeyinde[13].

İnternet Vergisi konusuyla birlikte internet alanında faaliyet gösteren büyük teknoloji şirketlerini de kapsayan ve 2023’e kadar onay süreci tamamlanarak yürürlüğe girmesi öngörülen bu mutabakat Roma’daki G20 toplantısının da ana konularından birisi oldu. Liderler küresel kurumlar vergisi bugün çeşitli ülkelerin koyduğu internet vergisinin 2023'e kadar devam etmesine karar verdiler[14].

Peki neden? ABD bu sefer taş koymadı mı? Bunu bir ekonomiste soralım dedik. Ekonomist Yusuf Işık şöyle anlattı;

  • "Bu dünya ekonomisi için gerçekten de önemli konudaki düşüncelerimi şöyle özetlemek isterim: Salgında, 2 şey oldu.
  • Birincisi nasılsa dünyadan alırım” şeklindeki yaklaşımın aksadığı bir durum ortaya çıktı. Ülkeler kilit ihtiyaçlarının belirli bir bölümünü kendilerinin üretmesi, sağlaması gerektiğini gördüler. Örneğin gıdada, ilaçta / aşıda böyle bir ihtiyaç ortaya çıktı. Gereken işbirliği olamadı. Ya da olması gerektiği gibi olamadı.
  • İkincisi, salgın, göç, iklim değişikliği gibi konular başımıza gelince, bu tür konuların uluslararası düzeyde düzenlenmemesinin her ülkeye zarar verdiği ortaya çıktı. Uluslararası işbirliğine ihtiyaç hatta zorunluk olduğu fark edildi.
  • İlkinin sonucunda, ulusal ekonomiler kendi önemlerini anladılar. Şimdi belirli alanlarda ulusal çapta  hazırlıklarını düzenlemeye doğru gidiyorlar. İkincisinde ise tam tersine global işbirliği gerektiği anlaşıldı. Gerçekte bu ihtiyaç ekonomi için de geçerli.
  • Bu ilaçta pek yapılamadı; iklimde yapılamazsa, biraz doğrudan bir ifade ile: bir süre sonra  "herkes kebap olacak". Bu konuda şimdi epeyce yetersiz de olsa bir şeyler yapılıyor. Ciddi sorunlar var ama bunları çözme gereği eskisine göre daha çok ortaya çıkıyor.  Sonuçta, ikili bir durum  söz konusu. Bir yandan ülke düzeyinde adımlar atılması ama diğer yandan da uluslararası düzeyde işbirliği yapma zorunluluğunun algılanması.”

Peki ama bunun vergilerle alakası neydi? Yusuf Bey bunu da şöyle cevapladı;

  • “Devletler genelde teknolojiye destek vermekle birlikte teknoloji şirketlerinin işleyişine çok fazla karışmak istemediler. Çünkü bu alanda aşırı regülasyonlar, devletin çok karışması yaratıcılığı engelliyor. Çok fazla karışılmadığında bu alanda daha çok gelişme oluyor.
  • Ama salgın gibi bir konu ortaya çıkınca, devletin daha çok işin içine girmesi gerekti. Hem ilgili teknoloji şirketleri, hem de ekonomi alanında. Örneğin ABD devleti, 1929 buhranı gibi bir durum yaşanmasın diye görülmemiş bir şekilde kısa ve orta vadede milli gelirinin % 25’ine yakın düzeyde  kaynağı sosyal koruma ve ekonomiyi canlandırmaya tahsis etti.
  • Devletlerin ekonomik kaynakların dağılımındaki konumu belirli bir ölçüde güçlendi. Neoliberal politikaların bittiği düşüncesi yaygınlaştı. Ekonominin belirli alanlarında ülkeler arasında zorunlu işbirliğinde dikkat çekici bir gelişme oldu. Vergi” konusundaki uygulamalar kapitalizmin işleyişine de zarar verici boyutlara ulaşmıştı. Büyük şirketlerden doğru dürüst vergi alınamıyordu. Ülkelerin kollektif çıkarları zarar görmeye başlamıştı. ABD’de Trump yönetimi, büyük kurumsal şirketlere dünyada asgari bir vergi oranı uygulanmasını yine de istemiyordu.
  • Biden iktidarında bu tutum değişti. Büyük teknoloji şirketlerinin de bu kurala tabi olmasını ise ABD’de önce Demokratlar da Cumhuriyetçiler de istemiyordu ama bu firmaların ABD içindeki tekelci konumlarına yönelik kaygılar her ikisinin de  bu konudaki tutumlarının değişmesine yol açtı.
  • AB zaten bu görüşü güçlü bir biçimde savunuyordu. Sonuçta sorunun boyutları daha yakından görüldü ve 15 senedir OECD’nin bu alandaki hazırlıklarına dayalı olarak süren çabalarla, eksikleri olsa da genelde yararlı ve olumlu doğrultuda, dünyada GSYH’nın yüzde 90’ını üreten 136 ülkenin katılımıyla ve ilkesel olarak dünya ekonomisinin gelişmesi açısından da önem taşıyabilecek bir karar alındığını düşünüyorum.”

2016'dan başlayarak ABD, bu firmaların geldiği büyüklükte, siyaseti dizayn edebileceğini (Cambridge Analytica olayı) ve hatta seçilmiş bir başkana meydan okuyabileceklerini (Trump'ın Twitter hesaplarının askıya alınması) gördü. Günümüzdeki vergi anlaşmasının önemli bir nedeni de bu.

Ancak bu ne kadar çalışır göreceğiz. Sonuçta bu dev platformlar ellerindeki para gücüyle karar vericilerin danıştığı akademisyenleri bile fonlayabiliyorlar[15].

Bu yazıda internet vergisi diye adlandırdık çünkü ülkeler olaya öyle başlamıştı. Türkiye de yüzde 7,5 gibi bir oranda vergi koymuştu. Ama farkettiğiniz gibi gelen vergi; "küresel kurumlar vergisi". Yani internet dışı firmaları da ve İrlanda gibi ülkeleri de etkiliyor. Yani en az yüzde 15 oranında bir vergi her ülkede var oluyor olacak.

Takip ediyoruz.. Bunu nasıl uygulayacaklar? Gelirler nasıl belirlenecek bilemiyoruz. Gelişmeleri (finansal açıdan değil ama) internete ve teknolojiye etkileri açısından anlatmaya devam edeceğiz... 2023'e yönelik beklentilerimiz büyük..


 

[1] How It Works

[2] Paragrafı "Ortalıkta tüm dünyaya interneti veren tekel bir şirket yok" şeklinde bitirdik ama durum başka bir şekile evriliyor. Örneğin 20 yıldır kurulmayan internet kavşak noktası sonucunda, ülkemizden geçmesi gereken kablolar, Akdeniz'in altında geçiyor. Ülkemiz bypass ediliyor. İnternet bağlantıları tekelleşiyor. Bu konuda bir miktar detay için tıklayınız

[3]What Are Root Name Servers

[4] ICANN.org (not : ICANN'in Dünya'daki 3 merkezinden birisi İstanbul'dadır)

[5] Internet Governance Forum

[6] IGF 2014’den Görüntüler… Mesajlar… ve Bilişimle İlgisi Soru İşareti bir Bakan..

[7] IGF Haberleri

[8] Coşkunoğlu : Snowden Skandalı Amerikan Güvenilirliğini Yıkınca İnternetin Yönetişim Konusunda Yumuşama Oldu – 1

[9] Dr.Cebrail Taşkın : OTTler Altyapı Kurmadan ve İşletmeden, Bu Altyapılar Üzerinden Servis Veren Firmalardır

[10] İnternette Değişme mi? Google Fransız Medyasına 50 Milyon Telif Hakkı Önerdi

[11] Facebook, Avustralya’daki Haber Yasağında Geri Adım Attı

[12] Googleun Vergi Cenneti Bermuda’ya 23 Milyar $ Aktardığı Görüldü

[13] 136 Ülke Küresel Kurumlar Vergisi için Mutabakata Vardı

[14] Avrupa ve ABD Dijital Vergi Konusunda Anlaştı

[15] How Google quietly funds Europes leading tech policy institutes

Yazarın Diğer Yazıları

Depremi yaşayan 4 ilde nüfus 300 bin azalmış

Bölge nüfusundaki yüzde 7-8'lere varan azalma, sığınmacı açmazı ile birlikte düşünüldüğünde, Hatay başta olmak üzere bölgenin geleceği ve özellikle güvenliği açısından odaklanılması ve strateji geliştirilmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor

Bakan "Türkiye emin ellerde" diyor, ama öyle mi?

USOM ya da Ulaştırma Bakanlığı gerçekten ülkemizin vatandaşlarının "emin ellerde" olması için çalışmak isterse, öncelikle operatörler-bankalar-savcılık-kolluk arasındaki eksik olan koordinasyon ve süreçleri tanımlamakla işe başlayabilir

Mahalli yönetim seçimlerin analizi (I)

Ekonomisi ve diğer tüm alanları güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız "cahil halk" retoriğinden kurtulun, iyi bir yurttaş olarak seçim kanunlarını, siyasi parti kanunlarını ve de ilgili mevcut gelişmeleri vs. yakından takip edin. En önemlisi gerçek verilere güvenin. O zaman "yine mi" mutsuzluğunu yenmek mümkün olur