AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, dün TBMM'de düzenlediği basın toplantısında sosyal medyaya ilişkin düzenlemeleri içeren kanun değişiklik teklifini TBMM Başkanlığı'na sunduklarını bildirmişti. 2007'den bu yana gelen 5651 sayılı kanunda değişiklik yapan teklif, Almanya modeli örnek alınarak geliştirilmiş ve 11 maddeden oluşuyor. Nisan ayından beri konuşulan sosyal medya düzenlemesinin Meclis tatile girmeden yasalaşması planlanıyor[1].
Dünkü yazımızda olayın teknik (işletici) tarafına bakmıştık. Bu yazıda Prof. Dr. Yaman Akdeniz’in görüşlerine ve genel gelişmelere ve yorumlara yer vereceğiz.
İnterneti hayatında önemli bir yere koyan oy veren sayısı arttı
Önceki yazılarımızdan birinde Wikipedia'da yayımlanan "Paradox" listesine "AKP's Paradox" başlığı eklenmesini önermiştik[2]. Çünkü AKP'nin 18 yıllık icraatları ile geldiği noktada, özgürlükler, ekonomi, yönetim şekli açısından başarısızlık var. AKP paranın bol olduğu bir dönemde, taşıma su ile yani yüksek faiz almak için ülkeye getirilen para ile, üretime dayanmayan sahte bir bolluk yarattı. Bu da kontrol altına alınan geleneksel merkez medyada "başarı" halinde yer aldı.
AKP bu arada internetin gücüne çok aldırmadı. Çünkü kullanıcı sayısı azdı. Dolayısıyla seçimleri etkileme gücü de öyle. Zaten eski moda siyasetin içinden gelen bir parti. Siyaseti de eski usüllerle yapıyor. Muhalefet farklı mı derseniz, henüz dijital nesillere hitap eden bir parti de görülmüyor. Türkiye'de muhalefete oy verenler de, çoğunlukla "kötünün içinden ehveni-şer" diyerek oy veriyorlar.
Eski moda siyaset yaptığı için AKP, 2009'da Obama [3], 2013'de Bill de Blasio [4] ve 2016'da Trump'ın [5] seçim kampanyalarında interneti öne alma örneklerine rağmen, internetin ancak farkına vardı. Çünkü birtakım araştırma firmaları yeni gelen nesilin eğilimlerinin AKP ile ters düştüğünü raporlamaya başladılar [6][7]. İşte AKP'nin sosyal medyayı iyice engelleme eğiliminin temel nedeni ve yaman çelişkisi bu noktada.
Gerçi AKP, Gezi Parkı protestoları ve 17 - 25 Aralık'ta ortaya dökülen tapeleri engellemek için 2014 başında internete bir miktar daha kısıtlama getirmişti. İlaveten altyapıyı da eksik bırakarak, internetin gelişmesini engelledi. Ama yaşlılığında karşılaştığından ya da gelir düzeyi ile interneti lüks gördüğünden temas etmeyen oy verenlerin azalmaya başlaması, buna karşılık dengenin interneti hayatında önemli bir yere koyan oy veren lehine artması, sosyal medyanın önemini arttırdı.
AKP's Paradox (AKP'nin yaman çelişkisi)
AKP'nin yaman çelişkisi yani "Paradoksu" da burada söz konusu. Oy veren genç kitleler iki durumda da kötü etkilenecekler. Bir yandan sosyal medyada yorumlar eşliğinde daha da yayılan, başarısızlıkların, yanlışlıkların, yolsuzlukların, liyakatsız atamaların yaratacağı olumsuzluk, diğer yanda interneti ve sosyal medyayı hayatında önemli yere koyan oy verenin engelleme karşısında duyacağı mutsuzluk ve karşıtlık[2].
Sosyal medya kontrolsüz mü olmalı?
Doğrusu sosyal medyanın da doğasından gelen bazı sorunlar var. Bunu özellikle, sosyal medyada isimli ya da anonim birinden şikayetçi müvekkillerine cevap bulamayan avukatlardan sık sık duyuyoruz. Bu sosyal medya şirketlerinin yaptığı büyük bir hata. Hukuk düzenindeki sorunu, normal cevaplamaları gereken konulara da yansıtıyor gibiler. Ama ülkede sosyal medya üzerinden haksızlığa uğrayan insanlar da var. Netflix'in buna özen göstermesi lazım.
Ancak bu sorunlara karşı cevap bu şekilde mi bulunmalı? Yoksa ifade özgürlüğüne önem veren ve hukuk yapısı güçlü bir ülke olup, bu soruna uluslararası ilişkiler çerçevesinde mi çözüm bulmalı? AKP'nin yaman çelişkisinin diğer bir boyutu bu.
Bunu yapamadığı için, sosyal medya şirketlerini zorluyor. Çünkü halkın ifade özgürlük alanı bulduğu tek alan burası kaldı. Sosyal medya şirketlerine, dünya rekorlarını kıracak düzeyde binlerce engelleme ya da bilgi talebi gönderiyor ama cevap alamıyor.
Çünkü sosyal medya şirketleri demokrasi havarisi olmasalar da, bunların sermayesi kullanıcılarıdır. Eğer kullanıcıların toplu şekilde aleyhine davranırlarsa, yani çok sayıda kullanıcının verilerini veriyor olurlarsa, başka deyişle Türkiye'deki yani bir ülkedeki kullanıcılarını mutsuz ederlerse, diğer ülkelerdeki kullanıcılar bu örneği gözden kaçırmayacaklardır, yani dünyada kaybederler. Bu nedenle de mümkün olduğunca cevap vermiyor ya da vermemeye çalışıyorlar.
Şeffaflık raporlarını da bu nedenle yayımlamaya başladılar. Kullanıcılarına "bak biz sizin verilerinizi hukuksuz bir şekilde vermiyoruz" filan demeye çalışıyorlar ama dediğimiz gibi, bazen gerçek talepleri çözebilme yolunda gerekli tedbirleri de almıyorlar [8].
AKP paydaşlara sormadan, kendi başına kanun yapıyor
Ama AKP bunu yapamadığı için şimdi, 2007'den bu yana gelen 5651 sayılı "internet yayıncılığı" daha doğrusu artık "internet yasakları" haline gelmiş kanunu yeni değişiklik önerileri ile TBMM'ye sundu.
Kanun değişikliğinin tek taraflı yapıldığını da not edelim. Her zamanki gibi, muhalefet, sosyal medya şirketleri, kullanıcılar ve haber siteleri gibi paydaşların görüşlerine başvurulmadı. Hatta daha önemlisi -bu konunun teknik tarafı olan- işletmecilerin (operatörlerin) görüşleri de alınmadı [9].
Eski haberleri mi sildirecekler (unutulma hakkı mı?)
Değişiklik teklifinde herkes sosyal medya tarafına bakıyor ama İfade Özgürlüğü Derneği kurucusu ve Akademisyen Prof. Dr. Yaman Akdeniz bize başka bir tehditi işaret ediyor. Prof. Dr. Akdeniz şöyle diyor:
"Vatandaşı koruma refleksi ile hazırlanmamış. Bu kanunda ifade ve haber alma özgürlüğüne 2 ayrı tehdit var:
- Sosyal medya için düzenlemeler
- Daha az konuşulan ama çok daha önemli olan, içerik engelleme konusu."
Prof. Dr. Akdeniz'e göre haber sitelerine önümüzdeki günlerde geçmişe yönelik haberler sildirilmeye çalışılabilir. Bu da AKP'nin kendi aleyhine olan haberleri yok etmeye çalışması şeklinde gerçekleşebilir.
5651'in düzenlendiği son zamandan bu yana internet adreslerinin "http'den" ağırlıklı olarak "https"e geçtiğini görmüşsünüzdür. Https'li adresler, internet camiasının çeşitli ülkelerdeki benzer sansür uygulamalarına karşı yaygınlaştırmaya çalıştığı bir sistem [10]. Bu sayede uzaktan "URL engelleme" dediğimiz sansür yapılamıyor. Ya sitenin tamamının kaldırılması ya da içerik engellemesinin siteye yapılacak taleple yapılabilmesi mümkün hale geliyor. AKP muhtemelen bu nedenle "erişimin engelleme" şeklindeki maddeleri "erişimin engellenmesi ve içeriğin çıkarılması" şekline dönüştürmüş.
Avrupa bir kaç sene önce "Unutulma Hakkı" diye bir şey geçirdi. Bu arama motorunda eski tarihli kötü haberlerin kaldırılması için bir kuraldı [11].
Bir tedbir şekli olan erişim engellemede sitenin savunma hakkı yok
5651 sayılı kanunun 2007'de ilk yürürlüğe girişinden itibaren, sitelerin kendini savunma hakkı yok. Yani eğer birileri erişim engelleme aldırmışsa, bunu açıklamak ve belki iptal etmek mümkün değil. Bu hukuk kararlarına "tedbir" tanımı yapılıyor. Ama tedbir kararları sonsuza kadar sürmez; ismi üstünde tedbirdir. Bir süresi olmalıdır. Ama süreç böyle yürümüyor. Prof. Dr. Yaman Akdeniz bu durumu şöyle açıklıyor:
"Bazı kararların neden alındığı açık değil. Örneğin Medipol'e Ankara Gar'ının tahsis edilmesi kararına bakın. 'İtibar' denildi ve 500 kadar URL engellendi. Belki 1 - 2 tanesinde hakaret vardır ama bizim müşterimiz olan haber sitelerinde sadece 'düz haber' şeklindeydi. Engellenmesi gerekmezdi.
Engellenen haberler için itirazda bulunsak da bir şey olmuyor. Son 5 yılda 300 engelleme kararına itiraz ettik ama sadece 1 - 2si için olumlu karar çıktı. Aslında verilen kararlar bir nevi 'tedbir' kararı ama sonsuza kadar uygulanıyor. Hukuk böyle değildir."
Kanun geçtiğinde ne tür bir uygulama bekliyorsunuz sorusuna Akdeniz şöyle cevap verdi:
"Eğer kanun geçerse, sosyal medya şirketleri de uymayı kabul ederlerse, artık anonim ya da parodi hesap olmayacak. Kişisel hesaplara ulaşabilecek. Daha çok soruşturma açılacak ceza yargılaması daha çok yapılacak. Korkutucu iklimin bir örneğini yaşayacağız. Kullanıcılar ne kadar isyan edecek ya da kullanmama yoluna gidecek. Kestirmek zor."
Akdeniz'e bu kanun durdurulabilir mi?" diye sorduk:
"AKP-MHP anlaştı. Geçecektir. Muhtemelen CHP, AYM'ye taşıyacak ama orada da 3 - 5 yıldan önce karar çıkmıyor."
Sosyal medya firmaları nasıl cevap verir dedik:
"Sosyal medya şirketlerine benim tavsiyem, bu kanunu reddetmeleri. Çünkü olay 10 milyon TL ceza, 30 milyon TK ceza ya da bant genişliğinin kısıtlanması değil. Bunu yaptıkları anda kullanıcıların kişisel verilerini paylaşmak ve söylenen her mesajı kaldırmak zorunda kalacaklar.
Daha ilginci, diyelim ki ben size hakaret ettim. Siz bu adamın parası yoktur ama ben gidip Twitter'a 'senin yüzünden hakaret edildi' deyip 10 milyon koparabilirim. Yani avukatlar için iyi bir gelişme bu.
Diğer yandan kim bu sosyal medya sitesinin temsilcisi olur? Siz olur musunuz? İşinizi yapsanız bir şey, yapmasanız başka tehditler söz konusu.
Ben sosyal medya şirketlerinin şartları iyi anlayıp anlamadıklarını bilemiyorum. Almanya ile benzer düzenlemeler -gerçi Almanya'da da sistem çok başarılı değil, eleştirilen yönleri mevcut- ama Almanya'da kurumlar demokratik, yargı bağımsız, bu düzeyde siyasi baskı yok. Haber sitelerine baskı yok."
Prof. Dr. Akdeniz muhalefetin yükseltilmesi gerektiğine işaret ediyor. Kıdem tazminatı olayında da aynısı oldu farkındaysanız, sesler yüksek çıkınca geri çekildi. Gerçi itiraz edilen her tasarıda, adeta fırsat kollanıyor, bugün çekilip, yarın yeniden önümüze sürülebiliyor.
Akdeniz AKP'nin bu teklifi sunarken ciddi bir kumar oynadığını da düşünüyor. Şirketlerin temsilcilik açmayı reddedeceklerini tahmin ediyor ve soruyor:
"Temsilcilik açmazlarsa ne olacak? Bant genişliğini gerçekten daraltacaklar mı?"
Teknoloji yakalanabilir mi?
Geçen yıl yazdığımız bir yazıda, sosyal medya ortamlarının çeşitli fonksiyonları yanında, ateşi almaya yaradıklarını düşündüğümüzü de söylemiştik. İnsanlar burada kendi ismi ya da takma isimle içlerindekileri döküyor. Kendi yorumunu aktarıyor ya da başkalarının ateşli cümlelerini okuyor. İlk sinir geçip, gidiyor. İnsan kendini sanki bir "tepki" göstermiş gibi görüyor. Başka tepkiye gerek kalmıyor.
Şiddet içerikli elektronik oyunlarla ilgili araştırmalara bakın. Sanılanın aksine, çocuklar bu şiddet oyunları ile çocuklar şiddete yönelmiyormuş. Aksine bu oyunlarda içlerindeki şiddeti harcıyorlarmış. Dolayısıyla sokak suçları azalıyormuş.
Yani AKP sosyal medyayı ve interneti böylesine engelleyerek aslında kendi ayağına sıkıyor olabilir. Gazete ve TV'ye benzemiyor çünkü gazete okuyan ve TV izleyenlerin büyük kısmı pasif seyircidir. İnternet ve sosyal medyada ise insanlar kolayca interaktif davranıp, içini boşaltıyor.
AKP bu internet kültürünü de biliyor gözükmüyor. İnterneti yaşamının merkezine koymuş insanların nasıl davranabileceğini farkında değil. Muhtemelen önümüzde bütün bu yasakların ters tepeceği ve AKP'nin epeyce üzüleceği bir dönem yaşayacağız.
AKP'nin yaman çelişkisi çalışacak ve tersine işleyecek. AKP bunu düzeltebilir mi? Düzeltmesi için evlere fiber sağlaması ve insanları rahat bırakması lazım. Bunu yapabileceği kadar başarılı bir icraat ise yok!
Not: Bu konuları 23 Temmuz 2020 Perşembe akşamı Serhat Ayan'la birlikte YouTube üzerinden konuşuyor olacağız. Konuklarımız Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Prof. Dr. Necmi Emel Dilmen. Saat 20.00 itibariyle dinlemek isteyenleri ve sorusu olanları burayı tıklayarak ulaşabileceğiniz canlı yayında bekliyor olacağız.
[1] AKP’nin Sosyal Medya Düzenlemesinde Neler Var?
[2] AKP’nin Yaman Çelişkisi : Sosyal Medya Düzenlemeleri
[3] Obama, Amerikan Başkanlık Seçiminde, Teknolojiyle Bir Adım Önde
[4] Sosyal Medya Seçim Kazandırır mı? Bill de Blasio Örneği
[5] Barack Obama, Brexit Ardından da Trump… Dünyayı Yönetmeye Başlayan Big Data, Fiziksel Donanımlara Dönüşüyor
[6] "Z Kuşağının Siyaset Algısı" araştırıldı
[7] Gezici Araştırma Merkezi Başkanı: 2018'de ilk kez oy kullananların yüzde 76.7'si Cumhur İttifakı'na oy vermedi, Türkiye'nin kaderi Z kuşağının elinde
[8] Twitter’ın Şeffaflık Raporuna Göre Türkiye’den Gelen Resmi Bilgi ve Hesap Kapatma Taleplerinin Hiçbiri Karşılanmamış
[9] Operatörler Tarafından Bakıldığında Sosyal Medya Düzenlemesinin Anlamı
[10] Let’s Encrypt Son 4 Yılda 1 Milyar Ücretsiz SSL Sertifikası Dağıttı
[11] Unutulma Hakkı Bir Kaos!