13 Mart 2014

Öğrenmiyoruz unutuyoruz

Nükleer enerjiden yana olanların savunduğu en önemli tez, bu tip santrallerin kar ve maliyet hesabının ülke ekonomisi açısından son derece uygun olduğu yönünde

Bundan yıllar önce hem dünyanın en yeni hem de en eski teknolojisi ile inşa edilmiş iki nükleer santralini ziyaret etmiştim. Biri Finlandiya’da açılması yılan hikayesine dönen Olkiluoto, diğeri de kapanması çetin tartışmalara neden olan Slovakya’daki Bohunice santralleriydi.  İkisi de kaza olasılıklarını ve çevreye verdiği zarar düşünüldüğünde ürkütücüydü. Avrupa’nın Almanya gibi varlıklı ülkeleri bir yandan kendi topraklarındaki nükleer santrallerden vazgeçiyor bir yandan da elindeki eski teknolojiyi mümkün olduğu kadar en yakınındaki ülkelere satmaya çalışıyor.  Bunu yaparken özellikle Doğu Avrupa’daki Rus izlerini de temizlemeye çalışıyorlar.  Doğu Avrupa’da Çernobil tekniği ile inşaa edilmiş santralleri modernize etmek yerine  yerlerine yenilerini dikmek elbette bu teknolojiyi satan ülkeler açısından daha karlı. Nükleer enerji pazarı yakından bakıldığında aslında tam bir kurtlar sofrası.

 

Nükleerin verdiği zarar trilyonluk

Nükleer enerjiden yana olanların savunduğu en önemli tez, bu tip santrallerin kar ve maliyet hesabının ülke ekonomisi açısından son derece uygun olduğu yönünde.  Batı Almanya Radyo TV Kurumu WDR’in yaptığı bir araştırma gösteriyor ki, nükleer enerji ülke ve dünya ekonomisi açısından hiç de öyle düşünüldüğü kadar karlı değil. Sadece Çernobil ve Fukuşima’nın yarattığı zarar 450 milyar Dolar olarak hesap edilmiş.  İnşaatı hala bitmeyen, bitse de işletmeye açılmayan ya da kullanılmadığı için harabeye dönen reaktör, atık deposu ya da uranyum yeniden işleme tesisine yapılan yanlış yatırımlar yüzünden çöpe atılan para ise yarım milyar Doları geçiyor. Kaba bir hesapla WDR’in araştırdığı 2012 yılına kadar nükleer enerjinin yarattığı dünya çapındaki zararın  pekala bir trilyonu bulduğunu söyleyebiliriz.  Nükleer enerji uzmanı Mycle Schneider’in ileri sürdüğü gibi dünyada yanlış yatırımlarla sermayenin bu kadar çarçur edildiği tek sektör nükleer enerji sektörü. 

 

WDR şöyle bir hesap yapmış;

İnşaa edilmiş ama kullanılmamış ya da çok az kullanılmış veya inşaatı yarım kalmış reaktörlerin yarattığı zarar:   524 milyar Dolar

Nükleer santrallerde meydana gelen kazaların yol açtığı zarar: 461 milyar Dolar

Yatırım yapılmış ama bir türlü inşaa edilmemiş nükleer çöp deposunun verdiği zarar: 17 milyar Dolar

Uran ayrıştırma işleminden doğan zarar:  16 milyar Dolar

Toplam Zarar: 1.018 Trilyon Dolar

 

Hepsi bu kadar değil

WDR’in araştırmasından anlaşılıyor ki, nükleer santrallere yapılan yanlış yatırımlardan doğan zarar önümüzdeki yıllarda da büyüyecek.  Örneğin Fusion Reaktörü adı verilen ve yüklü bir yatırım yapılan yeni bir tekniğin hayata geçirilebilmesi pek mümkün görünmüyor.  Finlandiya’daki EPR reaktörünün inşaatı neredeyse on yıldır devam ediyor ve her yıl o yıl biteceği sözü veriliyor. İnşaat sürdükçe de zarar büyüyor. Fukushima’nın verdiği tahmini zararın en az 250 milyar Dolar olduğu söyleniyor ama  çıkarılacak son faturanın bunun üstünde olacağı kesin. Bir de görünmeyen zararlar var tabii. Nükleer santrallerin ya da atık depolarının yakınında  yaşayan veya nükleer santral kazalarında yayılan radyasyondan olumsuz etkilenen insanlar hastalık kasalarına da yüklü bir maaliyet getiriyorlar. Radyasyonun yıllara yayılan zararlarını ise henüz hiçbirimiz bilmiyoruz.  Sadece insanlar değil çevrenin de bundan olumsuz etkilendiğini ise hepimiz biliyoruz.

forgetting by doing

Japonya Fukuşima’daki kazaya ve sonuçlarına rağmen, felaketin üçüncü yıldönümünde nükleer enerjiden vazgeçmeyeceğini açıkladı. Yeni hükümet eskisinin yaptığı nükleer santrallerin yavaş yavaş kapanması planını iğtal etti. Nükleer enerji uzmanı  Mycle Schneider, bu sektörde hakim olan anlayış için ;  ‘’ forgetting by doing.- yaparken unutmak’’ sözünü kullanıyor.  Bir şeyi uygularken öğrenmeyi anlatan bu sözün orijinali aslında ‘’learning by doing’’. Japonların tutumuna bakınca uzmana hak vermemek mümkün değil, nükleer santraller konusunda öğrenme güçlüğü çekiyoruz çünkü unutuyoruz.  

  

Yazarın Diğer Yazıları

Döner macht schöner (Döner güzelleştirir)

Nasıl ki, Alman iç politikasının Türkiyeli göçmenler ile entegrasyonu döner ile sınırlı ise Türkiye ile ilişkiler de mültecilere indirgenmiş durumda. Türkiye yapısal reformları gerçekleştirmeden bu kısır döngü bitmeyecek. Bitse de en fazla ekonomik ilişkiler canlanacak

Ah İran! Ah Almanya!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaratılan dünya düzeni yine o düzeni yaratanlar tarafından yıkılıyor. İran-İsrail kavgasını da bu oyunun içinde görmek gerekir. Gazze savaşı ile birlikte değerlere dayalı dış politika ve küresel dünya düzeninin dayandığı kurum, kural ve normlar da anlamsızlaştı. Gazze sadece otuz binden fazla kişinin değil, uluslararası düzenin de mezarlığı haline geldi

Dejavu: Menekşe Toprak Berlin’de Suat Derviş’in izini sürdü

30’lu yılların Berlin’i ile bugünün Berlin’i arasında benzerlikleri görmek bende de bir dejavuya neden oldu. Menekşe Toprak’ın ilk kadın romancı ve gazeteciler’den Suat Derviş’i anlattığı kitabına "Dejavu" adını vermesi tesadüf değil

"
"