20 Ekim 2015

Merkel bal gibi aldatıldı

Avrupa Birliği vize muafiyeti tanımazsa Türkiye de tek taraflı olarak geri kabul anlaşmasını askıya alabiliyor

Almanya ve Türkiye mülteci krizinin çözümünde daha sıkı işbirliği içinde çalışacak. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in kısa Türkiye ziyaretinden çıkan sonuç işte çok şey ama hiç bir şey söylemeyen bu cümle.  Merkel’in mevkidaşı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı ortak basın toplantısını dinledikten sonra dedim ki kendime; bunlar ya herhangi bir konuda uzlaşmaya varamadılar ya da uzlaşmaya vardıkları konuları saklıyorlar. Yüz ifadelerine baktım belki bir sonuç çıkarabilirim diye ama yok. İkisi de öyle taban tabana zıt bir ifadeyle çıkmıştı ki basının karşısına. Merkel, surat asıyor, Davutoğlu da yüzünden hiç eksiltmediği aynı gülümsemeyi sürdürüyordu.  Davutoğlu’nun hep aynı olan ifadesinden bir çıkarım yapmak mümkün değil. Her durumda aynı gülümseme en azından kendisini pek tanımayan bana bir şey söylemiyor. Merkel öyle değil, kendisini bir şekilde ele veriyor. 

İstanbul’da medyaya düşen diğer fotoğraflardan da anladığım kadarıyla Angela Merkel’in bir sıkıntısı vardı belli. Belki istediğini alamadı da ondan. Aslında Merkel istediğini alamama ihtimali olduğu yurtdışı seyahatlerine pek çıkmaz, hele Türkiye’ye hiç gelmez. Hele ki böyle bir zamanda, seçime beş kala! Political Correctness  yani siyasi mükemmeliyetçilik Angela Merkel’in önem verdiği bir kriterdir. Hadi Merkel istediğini aldı diyelim. Aldıklarının karşısında verdikleri çok olduğu için mi surat asıyor dersiniz? Ben O’nun yerinde olsam cömertliğime vurgu yapardım. Ancak Merkel, sadece Türkiye’nin AB müzakerelerinde 17. faslın bu yıl açılabileceğinin dışında somut bir adımdan başkasını dillendirmedi. O da ekonomi politikaları ile ilgili ki, daha çok AB’nin işine yarıyor. AB ile pazarlıkta Türkiye fazlasını elde etmiş olsaydı Davutoğlu susar mıydı dersiniz? Hiç sanmam.

Konuşulanlara bakalım o zaman. “Türkiye daha fazla para istiyor. Bunu anlayabiliyorum” diyen Almanya başbakanı, ne bu paranın miktarı ne de hangi kaynaktan ödeneceğine dair somut bir açıklama yapmadı. Merkel de Davutoğlu da geri kabul anlaşmasının hayata geçirilmesini istiyorlar. Hatta Davutoğlu bir tarih bile verdi; Temmuz 2016. Ancak mevkidaşı bundan fazla emin değil. Zira TBMM’nde de onanmış olan geri kabul anlaşmasının yürürlüğe girmesi için Türkiye’de mültecilere sunulan insani koşulların uluslar arası kurallara uygun olması gerekiyor. Bu konuda Türkiye’nin, pratiği bırakın yasal düzeyde çok adım atması gerekiyor. Angela Merkel’in hem yasadışı hem de yasal olan göçü şekillendirmek gerektiğinin altını çizmesi tesadüf değil.  Avrupa’ya Türkiye üzerinden adım atmış ve mülteci başvurusu kabul edilmemiş kişilerin Türkiye’ye geri gönderilebilmesi için AB müzakereleri sürdürülen Türkiye’nim “Güvenli Ülke” ilan edilmesi gerekiyor. Merkel’in Türkiye’ye paye veriliyormuş gibi sattığı bu konu sözüm ona gündeme bile gelmemiş. Gelse ne olur? Türkiye güvenli bir ülke mi? Türkiye güvenli ülke ilan edildi diyelim. Ne olacak? Giderek Ortadoğu’ya dönüşen Türkiye vatandaşlarının hiçbiri Avrupa ülkelerinde mülteci başvurusu yapamayacak. Doğru ya, vize kalkıyor (mu?).

AKP hükümetin bu pazarlıkta üstünü parlattığı tek konu var vize muafiyeti. Ahmet Davutoğlu’na göre geri kabul anlaşmasının yürürlüğe gireceği Temmuz ayında Türkiye Şengen anlaşmasının bir parçası oluyor. Angela Merkel ise sürekli vize kolaylığından söz ediyor farkındaysanız. Avrupa kaynaklarını okumadım, ancak Türkiye’de kamuoyu ile paylaşılan bilgilere göre, Türkiye ve AB arasında imzalanan “Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni” ve “Geri Kabul Anlaşması” 2014 yılında resmen yürürlüğe girdi. Buna göre, Türkiye’yi üç yıl boyunca gözlemleyecek AB, vize muafiyetini tamamen ortadan kaldırma imkanına sahip. Eğer yükümlülüklerini yerine getirir ancak makul bir süre içerisinde Avrupa Birliği vize muafiyeti tanımazsa Türkiye de tek taraflı olarak geri kabul anlaşmasını askıya alabiliyor. İşte Merkel’in suratını astıran düğüm de burada.

Her ne kadar kurulan ortak çalışma gurupları düğümü çözmeye çalışıyor dense de durum ortada. AB Türkiye’ye aslında yasal olarak hakkı olan ama pratikte uygulanmayan vize muafiyetini tanımak istemiyor. Türkiye de şimdilik muafiyet olmazsa geri kabul anlaşmasını tek taraflı askıya almakla tehdit ediyor.  Bu arada pazarlığa asıl gerekçe olan mültecileri kimse düşünmüyor.  Oysa geri kabul anlaşmasının hayata geçirilmesi için gerekli şart ne idi? Mültecilerin içinde yaşayacağı koşulların insani olması değil mi? Almanya Başbakanı Merkel’in, bu kuralı deldiği için surat astığını düşünen varsa yanılıyor. Bence Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Brüksel ziyaretinde “yaparız” dedi, yanılıp buna umut bağlayan Merkel Ankara’da hiç beklemediği bir direnç gördü de ondan. Ve tabii nihai sonuç ne oldu? Angela Merkel AKP’nin seçim propagandasına malzeme oldu.  Bence Merkel bal gibi aldatıldı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Döner macht schöner (Döner güzelleştirir)

Nasıl ki, Alman iç politikasının Türkiyeli göçmenler ile entegrasyonu döner ile sınırlı ise Türkiye ile ilişkiler de mültecilere indirgenmiş durumda. Türkiye yapısal reformları gerçekleştirmeden bu kısır döngü bitmeyecek. Bitse de en fazla ekonomik ilişkiler canlanacak

Ah İran! Ah Almanya!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaratılan dünya düzeni yine o düzeni yaratanlar tarafından yıkılıyor. İran-İsrail kavgasını da bu oyunun içinde görmek gerekir. Gazze savaşı ile birlikte değerlere dayalı dış politika ve küresel dünya düzeninin dayandığı kurum, kural ve normlar da anlamsızlaştı. Gazze sadece otuz binden fazla kişinin değil, uluslararası düzenin de mezarlığı haline geldi

Dejavu: Menekşe Toprak Berlin’de Suat Derviş’in izini sürdü

30’lu yılların Berlin’i ile bugünün Berlin’i arasında benzerlikleri görmek bende de bir dejavuya neden oldu. Menekşe Toprak’ın ilk kadın romancı ve gazeteciler’den Suat Derviş’i anlattığı kitabına "Dejavu" adını vermesi tesadüf değil

"
"