AB ülkelerinde nefesler tutuldu, İngiltere’deki AB referandumunun sonucu bekleniyor. Bu AB’nin kuruluşundan bu yana görülen bir rüyanın sonu olabilir. Eğer İngiltere halkı AB’nden çıkma kararı alırsa, bu AB karşıtlığı palazlanan pek çok ülke için emsal teşkil edebilir ve gerisi çorap söküğü gibi gelebilir. En korkulan, korkutulan senaryo da bu. AB İngiltere’deki referandumla sadece sağlamlık testine tabii tutulmuyor bir de samimiyet sınavı veriyor.
Bir sarsıntı bekleniyor
Son ana kadar referandum sonuçlarına dair yapılan kamuoyu araştırmaları ve tahminler kesin bir ön görü yapmayı mümkün kılmıyor. Kah AB’nden çıkmak isteyenler, kah AB’nde kalmak isteyenler öne geçiyor. Referandumu aylardır ilk gündem maddesi olarak işleyen AB ülkeleri kendini, çoktan felaket senaryolarına hazırladı. Eldeki veriler İngiltere’nin ayrılmasının AB’yi hem ekonomik hem de siyasi olarak sarsacağını gösteriyor.
AB’ye açılan kapı
Dünyanın beşinci, AB’nin ikinci büyük ekonomisi olan İngiltere’yi kaybetmek Birliği önce iktisadi olarak sarsacaktır. Çünkü 2015 yılında İngiltere’nin AB’nin Gayrisafi Milli Hasıla’sındaki payı %18. İngiltere, 2010-2014 arasında AB kasasına yıllık 5 ila 9 Milyar Euro arasında değişen miktarlarda net ödemede bulunmuş. Londra Avrupa’nın en önemli finans merkezi olmanın yanısıra yabancı yatırımcılar için Avrupa’ya açılan kapı. Uzmanlar İngiltere’nin AB’den ayrılmasından ekonomik bağlarından dolayı en fazla Benelüks ülkeleri ile İrlanda‘nın zarar göreceğini tahmin ediyorlar, ancak Fransa ve Almanya da göreli olarak küçük de olsa ekonomik bir deprem yaşayacaklar.
Almanya açısından durum biraz karmaşık
Almanya için İngiltere’nin Birlik’ten ayrılmasının bir facia olduğunu düşünenlerin sayısı az değil. En azından aylardır Alman gazeteleri konuyu didik didik edip felaket senaryoları kaleme alıyorlar. İngiltere Almanya’nın en önemli üçüncü ticaret partneri. 2015 yılında Almaya’nın İngiltere’ye ticaret hacmi 90 Milyar Euro’yu buluyor. 2500’den fazla Alman şirketi İngiltere’de 3000’den fazla İngiliz firması da Almanya’da iş yapıyor. İngiltere’nin AB dışında kalması yani AB Pazar ağından çıkmış olmasının, iş yapmayı daha karmaşık hale getireceğinden endişe ediliyor. Sadece ekonomi değil, maliye politikalarında da İngiltere ve Almanya arasında bir çıkar birliği vardı. Almanya için liberal İngiltere, AB içinde sosyalistlerle denge kurulması açısından kilit bir ülkeydi. Tam da Fransa ile sorunlu günler yaşanırken İngiltere’nin gitmesi Almanya açısından politik olarak da pek içaçıcı olmayabilir.
Milliyetçiler alkış tutacak
AB İngiltere ile birlikte, BM daimi ve NATO üyesi, nükleer silahlara sahip bir ülkeden vazgeçmiş olacak. Askeri olarak AB’nin en güçlü ülkesinin İngiltere olduğunu unutmamak lazım. Bu AB’nin uluslararası güvenlik politikasında önemli bir kayba neden olabilir. İngiltere’nin ABD ile yakın ilişkiler içerisinde olması ve AB ile arasında bir çeşit köprü görevi görmesini de hesaba katmak gerekir. Eğer ABD ile ilişkiler İngiltere yüzünden sarsılırsa Çin ve Rusya ile ne olur bilinmez. Bu, İngiltere ile birlikte AB’nin uluslararası siyasette ağırlığının da azalacak olması anlamına gelebilir. En önemlisi Birlik içinde AB karşıtı milliyetçiler ve aşiri sağcıların ekmeğine de yağ sürecek İngiltere’nin gidişi. Pekala kendilerini haklı hissedecek ve daha da palazlanacaklardır.
İngiltere’nin kaybı
Uzmanların büyük bir kısmı İngiltere’nin kaybının AB’den daha fazla olacağını öne sürüyor. Olabilir. Ancak uzun bir süredir İngiltere AB ile birlikte değil onunla yanyana bir hayat yaşıyordu. Zaten İngiltere AB ile aşk evliliği değil, mantık evliliği yapmıştı. Hiçbir zaman Euro’ya geçmeyeceği gibi Şengen gibi sınır anlaşmalarını da imzalamayacaktı. İngiltere asla Almanya gibi "Birleşik Avrupa“ hayalleri kurmadı. O yüzden referandumda AB’ye karşı bir sonuç çıkarsa İngiltere özgürlüğe, dünya liderliğine doğru adım atmış olacaktır. Eğer referandumdan „hayır“ oyu çıkarsa İngiltere ile AB’ni çetin pazarlıklar bekliyor. Üyelikten çıkış zamana yayılacağından karşılıklı zararın minimize edilmesi pekala sağlanacaktır.
Almanya İngiltere’nin yerine aday
Dedim ya aylardır İngiltere referandumu Almanya’nın gündeminde. Kamuoyunda İngiltere’nin gidişinden endişe duyulduğuna dair bir algı yaratılmakta. Ancak şu da açık ki, Almanya İngiltere’nin yerini doldurmaya hazırlanıyor. ABD Başkanı Barak Obama’nın Almanya ziyareti bunu açık seçik gösterdi. Merkel’e övgüler yağdıran Obama, AB’ye %50’yi bulan ticaret hacminden vazgeçmeyeceğinin sinyalini verdi. AB içindeki yabancı yatırımlara kapıyı artık İngiltere değil Almanya açacaktır. İngiltere tek başına dünya liderliğine soyunursa, önündeki bir engel daha kalkan Almanya bunu rahatlıkla AB üzerinden yapmayı sürdürecektir. İngiltere AB’nin liberallaeşmesi açısından daha gerçekçi, dürüst, Almanya daha kaçak bir politika uyguluyor.
Avrupa değerleri mi?
Bazı uzmanlar liberalleşme karşıtı pek çok konuda frene basan İngiltere’nin gidişi ile AB’nin daha paylaşımcı bir ekonomi politika uygulayacağı, dolayısı ile entegrasyonun hızlanacağı yanılsaması içerisindeler. Çünkü onlar AB’nin hala bir değerler bütünü olduğunu düşünüp „Birleşik Avrupa“ rüyası görüyorlar. Mülteci krizi AB’nin gerçek yüzünü ve savunduğu değerlere ne kadar sahip çıktığını, daha dorusu çıkamadığını gösterdi. İngiltere’nin gidişi bunu asla değiştirmeyecek aksine AB daha liberal, daha az sosyal, daha vahşi kapitalist olmaya devam edecektir. Yoksa geride kalmaya mahkum olacaktır. Haa! Birlik olarak kalır mı? Şimdilik İngiltere’ye rağmen kalacak gibi görünüyor. Çünkü İngiltere’nin ardından dökülecek yaşlar sadece timsah göz yaşları olacaktır.