Dün başlayan AB Zirvesi’nin aslında sessiz sedasız geçmesi planlanmıştı. Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, uzun süredir hazırladığı raporunu bir E-Mail aracılığıyla herkese geçen Cuma yollamıştı. “Gerçek bir Para Birliği’ne Ulaşmanın Yolları” gibi iddialı bir başlığı olan rapor, birbiriyle uyumlu olan ve olmayan pek çok fikrin bir araya getirilmesinden oluşuyor. Zirvede bunlar başlıklarla sıralanacak, tartışılacak ve bazı noktalarda karara ancak Aralık ayında varılacaktı. Ancak görünen o ki, AB ülkeleri arasındaki fikir ayrılıkları neredeyse hiç giderilmemiş. Zirvenin ilk gününde Bankalar Birliği ile ilgili kararı Almanya mümkün olduğu kadar geciktirmeye, Fransa ve bazı Güney Avrupa ülkeleri ise oldu bittiye getirmeye çalışıyorlar. Bankalar Birliği’ni oluşturmak, Avrupa Merkez Bankası(AMB)’nın 6.000 mali kuruluşun denetlenmesi, dolayısıyla ESM’in bankalara dolaysız olarak sermaye arttırmasının yolunu açmak demek. Sadece Almanya değil, Avrupa Konseyi’nin de bu konuda bir çekincesi var. AMB’nin bankaları denetlemesi yasal olmayabilir. Gerçi bilir kişiler banka içinde, denetimi yapıp ve son kararı vermesi için İcra Kuruluna öneride bulunacak bir Komisyon oluşturmak gibi bir arka yol sundular ama Almanya yaş tahtaya basmak istemiyor. Zira bugünkü krizin en önemli nedenlerinden biri de Euro bölgesi oluşturulurken göz yumulan hatalar.
Yunanistan üzerindeki baskı kalkmasın
Aslında Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi. Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin önceki günkü çıkışı ve Başbakan Angela Merkel’in bakanını destekleyen açıklamalar yapması bu zirvenin yeni bir tartışma başlatacağının habercisiydi. Schaeuble’nin bu tartışmayla hedeflediği şey, AB’nin artık kriz sarmalından çıkmaya ve AB’nin geleceği hakkında konuşmaya başlayabilmesi. Çünkü Schaeuble’ye göre, krizin çözülmesi için epey yol alındı. Mali Birlik oluşturuldu, Kurtarma Fonu ESM kabul edildi, krizdeki ülkelere borç sınırlaması getirildi ya da yolda, AMB devlet tahvilleriyle ilgili politikasını belirledi, Bankalar Birliği’nin çalışmaları da başladı. Avrupa Komisyonu, IMF ve Avrupa Merkez Bankası ile Yunanistan Hükümeti’nin, Atina’dan krizle mücadele konusunda temel noktalarda anlaştığı, işin sadece teknik sorunların çözülmesine kaldığı sinyalini vermesi de Alman maliye bakanını rahatlatmıştı. Berlin’in Yunanistan konusunda şu anda en önemli talebi, bu ülkenin üzerindeki reform baskısını kaldırmamak. Bunun için Almanya Başbakanı Angela Merkel, Yunanistan Hükümeti’ne ödenmesi gereken 31,5 Milyar Euro’nun Yunanistan’ın üzerinde tasarrufu olmayacak özel bir hesaba yatırılmasını ve bu paranın kredi faizi ile taksitlerinin ödenmesine ayrılmasını istiyor.
Devlet içinde devlet
Schaeuble kısaca, ortak para biriminde olan ülkelerin ortak bir parlamento ve bütçeye de sahip olmasını öneriyor. Schaeuble’ye göre bunun yolu da Avrupa Komisyonu’nu güçlendirmekten geçiyor. Alman maliye bakanı AB’nin ekonomik ve mali İşlerlerden sorumlu komiserinin, yani atanan bir kişinin yetkilerinin arttırılmasını öyle ki, ulusal bütçeleri veto etme hakkına sahip olmasını istiyor. Schaeuble ayrıca Avrupa Parlamentosu’nun da daha esnek oy kullanabilmesi gerektiğini savunuyor. Almanya Başbakanı Merkel de zirve öncesi yaptığı hükümet açıklamasında bakanının önerilerine sonuna kadar arka çıktı. 17 Euro ülkesi için tek bir bütçe oluşturmak, yeni kurumlar ve bağlayıcı sözleşmeler anlamına geliyor ki, Berlin’in bu önerisine karşı çıkanlar da işte bu noktayı vurguluyorlar. Çünkü bu durumda AB sözleşmesinde de bazı değişikliklere gitmek gerekiyor. Aslında Anayasa oylamasından bu yana kimse böyle bir girişime sıcak bakmıyor. Ayrıca yeni bir bütçe için nereden kaynak sağlanacağı da tartışmalı, çünkü uzmanlar bunun için Berlin’in tahmin ettiğinin 10 katı kadar, yıllık 300 Milyar Euro’ya ihtiyaç duyulacağında hemfikir. Devlet içinde devlet oluşacağı ve Euro bölgesindeki ülkelerin dışlanacağını düşünenler de az değil.
Yine Berlin Paris cephesi
Elbette Berlin’in önerilerine en büyük tepki Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’den geldi. Ulusal bütçelerin denetimi konusunda Berlin ile hemfikir olan Hollande, bütçe birliği sağlanacaksa borçların sorumluluğunun da ortaklaşa üstlenilmesi gerektiğini, bunun yolunun da Euro Bonosu çıkarmaktan geçtiğini savunuyor. Berlin için Ortak Bono tam anlamıyla bir tabu. Almanya başbakanının, kriz içindeki ülkelere sınırlı bir süre için proje bazında para sağlayacak Büyüme Fonu önerisine de Fransız meslektaşı pek sıcak bakmıyor. Hollande zirveden önce verdiği demeçte ekonomik olarak güçlü olan devletlerin zayıf olanlara daha fazla dayanışma göstermesi gerektiğini vurgulayarak, ücretleri düşürüp, harcamaları kısarak ortak pazarda arzın arttırılmasına katkıda bulunmasını ve kredi faizleri arasındaki fahiş farkın azaltılmasını da istedi. Dolayısıyla adres olarak Almanya’yı gösterdi.
AB bölünecek
Zirve öncesi ve zirvenin ilk günündeki gelişmelere bakarsan, AB Euro krizi konusunda yine başa döndüğünü söyleyebiliriz. Almanlar ulusal bütçelerin sıkı kontrolünü ve borç sınırı aşılırsa bunun ağır cezalara sebebiyet vermesini istiyor. Fransa ve Güney Avrupa ülkeleri ise borçların sorumluluğunun ortak bir biçimde üstlenilmesine karşı çıkmazken, ulusal bütçe kararlarına karışılmasını reddediyor. Geçen sefer Almanya başbakanı geri adım atmıştı, bu kez sırada Fransa cumhurbaşkanı olabilir. AB mehter yürüyüşü gibi iki adım öne bir adım geriye gidiyor. Alman Bertelsmann Vakfı çizdiği tabloya göre, Yunanistan’ın iflasının 42 önemli sanayi ülkesine 17,2 trilyonluk bir yük bindirecek olması dolayısıyla ekonomik durgunluk tehdidi bile bu yürüyüşü değiştirmiyorsa, yürüyüşün yönü belli. Ufukta bölünmüş bir AB var.