09 Şubat 2019

Milli olmak veya Tahir Elçi gibi yürekli olabilmek

Kaşıkçı cinayetindeki Türkiye’nin başarısını Tahir Elçi’nin soruşturmasında başarmak için bir engel mi var?

Bir basın toplantısı haberi nasıl bu kadar düşündürücü ve şaşırtıcı olabilir?

Cumhuriyet gazetesinin 9 Şubat 2019 tarihli haberi: “Feyzioğlu: TBB milli bir yapıdır”.

TBB Başkanı kendisini eleştiren Ankara, İzmir, Bursa Barolarına yanıt vermiş. Adalet Bakanı ile birlikte müşterek basın toplantısında, “TBB milli bir yapıdır. Kullandığımız milli kelimesinden, milli birlik ve beraberlik için yaptığımız çalışma ve söylemlerimizden rahatsızlık duyanların tepkileri göğsümüzde birer madalyadır” demiş. 

Bir gazetede üç ayrı haber ve bir haber nasıl bir turnusol kâğıdı gibi iş görür, hayret.

Aynı gün Hürriyet gazetesinin 9 Şubat 2019 tarihli nüshasının 12. ve 13. sayfalarındaki haberlerden bazıları  da “milli meseleler” ile ilgili… O halde TBB’nin ilgi alanı içinde…  

Birincisi  “Brunson yorumu” başlıklı haber… ABD’de 1953 yılından beri düzenlenen “Ulusal Dua Kahvaltısı” etkinliğine katılan ABD Başkanı Donald Trump, konuşmasında Türkiye’de terör örgütü FETÖ üyeliğinden hüküm giyen pastör Andrew Brunson konusuna değindi. Trump, Brunson’ın katıldığı etkinlikteki konuşmasında, ABD yönetiminin inançları nedeniyle dünyanın çeşitli bölgelerinde hapse atılan ABD’li rehineler için savaştığını öne sürerek, “Türkiye ile Brunson’ın serbest bırakılması konusunda geçen ekim ayında bir anlaşmaya vardık. Ben henüz göreve gelmeden o uzun süredir içerideydi. Ben ‘Onu bırakmalısınız, bırakırsanız iyi olur’ dedim ve onlar da bıraktılar. Bu mucizeydi, değil mi?” ifadesini kullandı. Haber bu…

Bu haberin hemen altında Adalet Bakanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın adları yazılı fotoğraflarıyla yer alan “ Bakan Gül’den TBB’ye ziyaret” başlıklı haber var. İlk haberi okuyanın ikinci haberi görmemesi olanaksız, iki haber aynı sayfada birbirine yapışık…

İkinci habere göre, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nu makamında ziyaret etmiş. Sonra ortak basın toplantısı düzenlemişler. Adalet Bakanı; Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Birleşmiş Milletler Raporu’nu değerlendirirken şunları söylemiş: “Türkiye’nin çabalarını takdirle karşıladıklarını ifade ettiler. Şunu tekrar söylemek gerekir ki Türkiye bu cinayetin örtbas edilmesini önlemiştir. Türkiye hem adli hem idari kapasitesini sonuna kadar kullanarak bir insan hakkı ihlaline, bir yaşam hakkı ihlaline karşı gerçeğin ortaya çıkması için büyük bir gayret göstermiş, büyük bir başarı ortaya koymuştur. Bu cinayetin üzerinin örtülmesi ya da bu cinayetin başkalarının üzerine atılması amaçlanıyordu ama Türkiye tüm bu çabaları, tüm bu niyetleri açık etmiştir, ortaya çıkarmıştır. Umarım bu rapor uluslararası kamuoyunun farkındalığını daha da arttıracaktır ve tüm faillerinin azmettirenlerin ortaya çıkmasına katkı sağlayacaktır.” 

Uluslararası bir cinayeti ortaya çıkarmakta Türkiye’nin göstermiş olduğu “adli” başarı sadece milli bir mesele midir? Yoksa “yaşam hakkının ihlaline karşı gerçeğin ortaya çıkarılması” adına Türkiye’nin bu çabası hukukun evrenselliğini ortaya koyan ve olması gereken başarısı mıdır?

Daha kısa soralım; evrensel midir, milli midir? 

Üçüncü haber Şeffaflık olmaması endişe yaratmakta başlığını taşıyor.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Reuters’e açıklamalarda bulunmuş. Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili Birleşmiş Milletler’in (BM) yürüttüğü soruşturmaya her türlü desteği vereceklerini belirterek, “Türkiye’nin elde ettiği bulgular, Sayın Callamard’ın (BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard) basın mensuplarıyla paylaştığı kanaatleriyle örtüşmektedir. Bu vesileyle bir kez daha özel soruşturmaya elimizden gelen desteği vereceğimizi ifade etmek istiyoruz” açıklamasını yapmış.

İletişim Başkanı, Reuters’e açıklamalarda bulunmuş, Anadolu Ajansı’na veya ulusal yayın organlarına değil!

Cemal Kaşıkçı cinayeti milli bir mesele midir?

Dördüncü haber Hürriyet Gazetesinin 13. Sayfasında Avukat Tahir Elçi ile ilgili ve “İngiltere’den rapor: Üç polisin ateş yönü Elçi” başlığını taşıyordu. Habere göre; “Diyarbakır Sur’da, 28 Kasım 2015’te basın açıklaması yaptığı tarihi Dört Ayaklı Minare’nin önünde çıkan çatışmada yaşamını yitiren Baro Başkanı Tahir Elçi’yle ilgili İngiltere’de hazırlanan rapor kamuoyu ile paylaşıldı.”  Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü raporu, Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın’ın açıklamasına göre Başsavcılığa sunulmuş. İngilizlerin raporunda “…olay sırasında çekilen görüntülerde silahlarını ateşledikleri görülen ‘beş polis memurundan üçünün Tahir Elçi yönünde farklı engel seviyelerine sahip doğrudan ateş hatları bulunduğuna’ dikkat çekildi” deniyor…

Son haberden başlayarak sırayla soralım:

Adalet Bakanı’nın iç hukukumuzda ulusal sözleşmelerle de korunan “bir insan hakkı ihlaline, bir yaşam hakkı ihlaline karşı gerçeğin ortaya çıkması için büyük bir gayret göstermiş, büyük bir başarı ortaya koymuştur” dediği Cemal Kaşıkçı cinayetindeki Türkiye’nin başarısını; katledilen Avukat Tahir Elçi’nin soruşturmasında başarmak için bir engel mi var?

Yoksa rapor İngiliz malıdır diyerek milliyetçi duygularla kabul etmeyecek, adaletin ve gerçeğin ortaya çıkmasında engel mi yaratacaksınız? Birileri çıkıp bunu derse şaşırmayın!

Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu; Av. Tahir Elçi’nin öldürülmesi soruşturmasında Diyarbakır Barosu’nun çabalarıyla alınabilen İngiltere raporunu milli bir sorun mu sayacak acaba? Yoksa yaşam hakkının korunmasında etkin ve etkili bir soruşturmanın sonuçlanmasına katkı sağlayacak ve herkesi ilgilendiren böyle bir raporu dünyanın neresinde olursa olsun yaşam hakkının korunması için caydırıcı bir delil mi kabul edeceksiniz?

Ya da, “İngiltere bizim iç işlerimize karışamaz” mı diyeceksiniz?

O zaman Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un dış güçlerin ajansı Reuters’e yaptığı açıklamayla BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’ın görüşlerini paylaşması da milli bir sorun değil midir?

Yoksa faili meçhul siyasal cinayetlerin dünyanın neresinde olursa olsun cezasızlıkla karşılaşmadan faillerinin ortaya çıkarılması gerektiği, milliyetçi duyguları aşan evrensel bir sorun mudur?

ABD Başkanı Andrew Brunson’un serbest bırakılması için Türkiye’ye “Ben ‘Onu bırakmalısınız, bırakırsanız iyi olur’ dedim ve onlar da bıraktılar” cümlesi doğru mudur?

ABD Başkanı, Andrew Brunson’un serbest bırakılması konusunu “mucize” olarak nitelendirdiğine göre Türkiye’den bu mucizeye katkısı olanlar varsa eğer; kimler olduğunu sormak veya sormamak milli bir mesele midir? Hangisi milli, yargı mı yoksa ABD Başkanı’nın Türkiye Cumhuriyeti yargısının yargılarına karışıyor olması mı?   

Adalet Bakanı veya Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu veya Başkanı böyle bir “milli mesele” karşısında ortak bir basın toplantısı düzenleyerek, ABD Başkanı’nın sözlerinin doğru olup olmadığını açıklamalıdır. Eğer doğru ise böyle bir mucizeyi yaratanlar kimlerdir?

“Milli yargımıza kimseler karışamaz, milli duruşa ihtiyaç var, birlik ve beraberlik gerekir” gibi laflar kolay laflardır…

Yurtsever misiniz?

O zaman iç hukukumuzda yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını yaratmak, demokrasi, insan hakları ve hukuka inanarak mücadele edebilmeniz için Avukat Tahir Elçi gibi yürek ister…

Yazarın Diğer Yazıları

İzinli ve izinsiz özgürlükler

"Özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olabilen üniversitelerde akademik özgürlük, ancak ve ancak ifade özgürlüğü varsa; vardır"

Etkin ve etkili yargısal sistem kurmak

Her birey kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme hakkına sahiptir. Kişisel veriler kanunda öngörülen açık hâllerde ve ancak kişinin açık rızasıyla işlenebilir

Avukatın ifade özgürlüğü

Avukatların bu alandaki asli rolleri göz önünde bulundurulduğunda kendilerinden adaletin iyi yönetimine ve kamu güveninin sürdürülmesine katkıda bulunmalarını beklemek meşru bir beklentidir