07 Nisan 2021

Zorlama çabaların son örneği

CHP'yi muhtıra vermekle, darbecilikle, darbe çağrısı yapmakla suçlamak karşılık bulacak bir çaba değildir. Her olaydan bir darbe mağduriyeti üretmek giderek inandırıcılığını yitiren bir çabadır

İktidar, her olayı, her sorunu CHP'ye bağlamak için her yolu deniyor.

Son örneğini emekli amirallerin bildirisi olayında verdi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, emekli amiraller arasında kendisi ve akrabaları CHP üyesi bulunanlar olduğunu açıkladı. Yakında bunlarla ilgili haberlerin görsel ve yazılı medyada yer alacağını duyurdu. Aynı saatlerde iktidara yakın gazetelerin internet sitelerinde CHP üyesi 4 emekli amiralin ve akrabalarının listesi yayımlandı.

İktidar sözcüleri buradan hareketle bildiri olayının merkezinde CHP'nin olduğunu öne sürdüler ve CHP'yi darbecilikle suçladılar.

İzinleri olmadan emekli amirallerin ve akrabalarının CHP üyesi olduklarına ilişkin liste yayımlamak siyasi etik açısından da gazetecilik etiği açısından da kabul edilemez bir olaydır.

CHP üyeliğinden hareket edilerek, bildiri olayının CHP'ye bağlanması, böylece bildiride imzası olan emekli amiraller gibi CHP'yi de "darbe çağrısında bulunmakla" suçlamak, gerçeklerden çok kopuk, inandırıcılıktan çok uzak, çok zorlama bir çabadır.

104 emekli amiral arasında 4'ünün CHP'li olması, bildirinin CHP'den kaynaklandığını gösterir mi? Hayır.

104 emekli amiralin ortak görüş açıklamalarının nedeni CHP'li olmaları mıdır? Hayır, değildir.

Emekli amiraller ve akrabaları arasında CHP üyesi olanlar olduğu gibi başka partilere üye olanlar da bulunabilir mi? Evet.

Bu durumda, bu bildirinin merkezinde o partilerin de bulunduğu söylenebilir mi? İktidarın mantığından gidersek söylenebilir.

Bu bildiriyle emekli amirallerin CHP üyesi akrabaları arasında bir ilişki kurulabilir mi? Hayır, kurulamaz.

CHP dışında bir başka partiye üye olan veya oy veren emekli amirallerin akrabalarıyla bildiri arasında bir bağ kurulabilir mi? Hayır, kurulamaz.

104 emekli amiral arasında ve akrabaları içinde CHP'liler olduğu gibi, AK Partililer, MHP'liler, İYİ Partililer, Saadet Partililer olabilir mi? Evet olabilir. Bu onları, darbeci yapar mı? Hayır yapmaz.

O halde, 4 emekli amiralin ve bazı akrabalarının CHP üyesi olmalarından yola çıkarak, bildirinin merkezinde CHP'nin olduğu söylemek gerçeklerden çok uzak bir yaklaşımdır. CHP'yi bildirinin arkasındaki parti veya darbeci parti olarak suçlamak ve 4 emekli amiralin parti üyeliğini de buna kanıt olarak göstermek, çok zorlama bir çabadır.

İktidarın, hoşlanmadığı her olayı darbe çağrısına bağlaması yeni değil. Bunu sık yapıyor.

Örneğin, 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, yazdığı kitapla ilgili olarak İpek  Özbey'e verdiği ve Cumhuriyet'te yayımlanan söyleşisinde 1950-1960 dönemini konu edinirken 27 Mayıs'tan söz etmesi, yine iktidar çevrelerini ayağa kaldırmıştı. İktidar çevreleri Başbuğ'a yüklenmişler, yine darbe hatırlatması, darbe çağrısı, vesayet özlemi yorumları yapmışlardı.

Yine bir Anayasa Mahkemesi üyesi, iktidarın mahkemeyi ve kararını ağır dille eleştirdiği günlerde, mahkeme binasının gece ışıkları yanarken çekilmiş bir fotoğrafını sosyal medyada paylaşınca aynı suçlamalar yapılmıştı.

CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, bir televizyon yayınında bir cümle sarfettiği, yanlış anlamaları önlemek için anında düzelttiği halde, O da yine iktidar çevrelerince aynı şekilde suçlanmış, hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştu.

Türkiye'de darbeler nedeniyle en ağır bedeli hep sol ve CHP ödemiştir. Askeri darbelere açıktan karşı çıkan da CHP liderleridir. Bülent Ecevit'in 12 Mart 1971'de, 12 Eylül 1980'de yaptığı gibi. 12 Eylül'e direndiği için en fazla cezaevine giren lider Bülent Ecevit, en fazla cezaevine giren partililer de CHP'liler olmuştur.

Bu gerçekler ortada dururken, CHP'yi muhtıra vermekle, darbecilikle, darbe çağrısı yapmakla suçlamak karşılık bulacak bir çaba değildir.

Her olaydan bir darbe mağduriyeti üretmek giderek inandırıcılığını yitiren bir çabadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.