Üniversite öğrencisi, 27 yaşında bir kadın daha vahşice bir cinayete kurban gitti.
Türkiye, dün, eski erkek arkadaşı tarafından öldürülen Pınar Gültekin'e ağladı.
Gün geçmiyor ki, bir kadın cinayeti işlenmesin.
Bu gidişle kadınların en kolay öldürüldüğü ülkelerden biri olacağız.
Kadın cinayetlerinin en fazla Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerinde olmasının nedeni feodal ilişkilerin ve kültürün henüz tam olarak çözülememiş olması. "Namusum için öldürdüm" diyen katilin hem ailesinde hem cezaevinde hem toplumun büyük çoğunluğunda haklı görülmesi hatta kahraman ilân edilmesi bu kültürün bir yan ürünü. Katilin toplumsal statü kazanmasının kaynağı bu feodal kültür. Kadını erkeğin malı sayan da bu kültür.
Toplumsal yapıyı, devlet ve hukuk düzenini erkeğin cinsel, ekonomik, sosyal ve siyasal çıkarlarına göre düzenleyen bir kültür bu...
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun araştırmasına göre Türkiye'de, 2013 yılında 237, 2014 yılında 294, 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında 440, 2019'da 474 kadın öldürüldü.
Yine araştırmalara göre kadınların yüzde 40'ı eşleri tarafından öldürülmüş. Yüzde 13'ü de eski eşleri tarafından. Kadınlar en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Sevgili, eski sevgili, baba, kayınpeder, eski kayınpeder, oğul, kardeş, kuzen, kayınbirader de hesaba katılınca kadın cinayetlerinin yüzde 90'nından fazlası yakınındaki erkekler tarafından işleniyor.
Kadınlar dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bu kültürü, hukuku ve devlet yapısını değiştirmek, cinayetleri durdurmak için büyük mücadele veriyorlar ama çok büyük bir dirençle karşılaşıyorlar.
Nasıl bir aile?
Kadın cinayetlerini "vardır bir nedeni" diyerek meşrulaştıran, kadın-erkek eşikliği mücadelesini baltalayan, toplusal cinsiyet eşitsizliğini makul gören erkek egemen anlayış nasıl bir aile tipi istiyor?
Roma tipi bir aile mi?
Roma tipi aile, Friedrich Engels'in Ailenin, Özel Mülkiyet'in ve Devletin Kökeni adlı ünlü eserinde tanımladığı aile tipidir. Bu aile tipinde baba/koca, karısının, çocuklarının, kölelerinin ve hayvanlarının sahibidir. Onları yaşatabileceği gibi cezalandırabilir de. Buna ölüm cezası da dahildir. Roma aile tipinde baba için kadın, çocuk, köle ve hayvan aynıdır. İsterse yaşatır isterse öldürür.
Kadın cinayetlerine bahane üretip haklılık kazandırmaya çalışanlar herhalde Roma tipi aile istiyorlar. Erkeğin mutlak hâkim olduğu bir kölelik düzenini savunmuş oluyorlar.
Oysa dünya insan hakları için, o insan haklarından kadının da yararlanması için 1789'dan beri mücadele veriyor. Kadınların canları pahasına verdikleri bu mücadele sonucunda zar zor elde ettikleri güvenceler de ellerinden alınmak isteniyor.
Rahatsız eden sözleşme ne diyor?
Örneğin İstanbul Sözleşmesi'nin sağladığı haklar ve güvenceler geri alınmak isteniyor.
Roma tipi aile isteyen tarikatlar bu konuda iktidara baskı yapıyorlar. Ve bu gerici baskı "tabandan istek var" diye kamuoyuna sunuluyor.
Taban neye itiraz ediyor?
Şuna mı?
"Madde 1 – Sözleşmenin Maksatları
1- Bu sözleşmenin maksatları şunlardır:
a- Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;
b- Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;
c- Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
d- Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;
e- Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.
2- Tarafların söz konusu Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlamak amacıyla bu Sözleşmede spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur.
Madde 2 – Sözleşmenin Kapsamı
1- Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır. 2- Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.
3- Bu Sözleşme, barış zamanında ve silahlı çatışma durumlarında geçerli olacaktır."
Bu hükümlerin hangisini itiraz ediyorlar, anlamak mümkün değil…
Kadını her türlü şiddetten korumayı amaçlayan bu Sözleşme'den hangi taban, neden rahatsız oluyor?
Bu Sözleşme'ye itiraz edenlerin, erkek egemenliğini ve çıkarlarını korumak, kadını sömürmek, malı gibi görmek dışında bir gerekçeleri yok aslında…