14 Ağustos 2019

Ortak harekât merkezinde Türkiye ile ABD'nin ortak hedefleri olacak mı?

Türkiye, Münbiç'te olduğu gibi bir oyalama sürecine itilmiş görünüyor

Türkiye ile ABD, Suriye'nin kuzeyi için "Ortak Harekât Merkezi" kurmayı kararlaştırdı. Bu harekât merkezinde Türkiye ile ABD'nin ortak hedefleri olacak mı?  Bu sorunun yanıtına bakalım…

Türk ve ABD'li askeri heyetlerinin vardığı anlaşma sonrasında Pentagon'dan yansıyan bilgilerde iki husus öne çıktı:

  1. Türkiye'nin endişelerinin giderilmesi için önlem almak.
  2. Suriye'nin kuzeydoğusuna DEAŞ'ın dönmesini önlemek.

Türkiye'nin endişesi

Birinci maddede yer alan "Türkiye'nin endişesi" nedir?

Türkiye'nin endişesi; Suriye'nin kuzeyinde PKK devleti kurulması; böylece Suriye'nin parçalanması, sonraki aşamada ise Türkiye'nin güneydoğusunun koparılması ve PKK'nın projesinde olduğu gibi kurulacak Kürt devletinin üçüncü parçasını oluşturmasıdır.

ABD, Türkiye'nin bu endişesini paylaşıyor ve bu endişeyi gidermek için Ortak Harekât Merkezi oluşturuyorsa, PKK'ya verdiği askeri ve siyasi desteği hemen kesmelidir. Ancak görüyoruz ki, ABD bunun tam tersini yapıyor. Türkiye ile Ortak Harekât Merkezi kurulmasının kararlaştırıldığı gün Kuzey Irak'tan PKK-YPG'ye TIR'lar dolusu askeri malzeme gönderdi. Bu da gösteriyor ki, ABD, Türkiye'nin endişesini paylaşmak bir yana daha da artırıyor.

Bu konuda iki ülke arasında ortak bir nokta yok.

Aşamalı plan

Aşamalı olarak kurulacağı açıklanan güvenli bölgenin ise Türkiye'nin amacına mı, yoksa ABD-PKK ittifakının amacına mı hizmet edeceği kuşkulu.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) 5 kilometrelik derinlikte cepler oluşturarak, önce 14 kilometrelik, sonra 18 kilometreye daha genişleyecek olan keşif bölgelerinin işlevi ne olacak? Suriye'nin kuzeyindeki PKK devletçiğinin ortadan kaldırılmasına mı hizmet edecek, yoksa bu devletçiği TSK'dan koruyan bir "tampon bölge" mi olacak. 

Bugünkü verilere bakıldığında ikinci seçenek daha yüksek bir olasılıktır. 

Türkiye ile ABD Ortak Harekât Merkezi neyi kontrol edecektir?

Türk ve ABD askerlerinin keşif bölgelerinde yapacakları ortak devriye görevi, Münbiç'teki gibi yerleşim yerlerindeki PKK varlığını seyredecekse bunun iki ülke arasında "ortak hedef" olduğu söylenemez.

Eğer işlevi böyle olacaksa, bunun ABD'nin Kuzey Irak'ta uyguladığı modelden farkı olmayacağı söylenebilir. Çünkü ABD, Kuzey Irak'ta Çekiç Güç'le ne yaptıysa, Suriye'nin kuzeyinde aynı süreci işletecektir. Bu süreç, tıpkı Kuzey Irak'ın Bağdat'ın egemenliğinden tümüyle koparılması gibi Suriye'nin kuzeyinin de Şam egemenliğinden koparılmasıyla sonuçlanacaktır.

ABD ile Rusya arasındaki fark

Suriye'de Rusya ile ABD'nin Türkiye'ye karşı izledikleri politikanın birbirinden  farklı olduğu çok açıktır. Türkiye, Rusya, İran ve dolaylı olarak Şam yönetimiyle vardığı bir uzlaşma sonucunda Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarını gerçekleştirdi.

Aynı harekâtı Fırat'ın doğusunda icra etmeye yönelince karşısında ABD'yi buldu. ABD, Türkiye'nin tek taraflı bir harekâta yönelmesi halinde bunu önleyeceğini açıkladı. Bunun anlamı Türkiye Fırat'ın doğusuna harekât yaparsa karşısında PKK'dan önce ABD silahlı kuvvetlerini bulacağıdır. ABD'nin bu açıklaması Türkiye'ye yönelik ciddi bir askeri tehditti.

Böyle bir zemin üzerine kurulu "Ortak Harekât Merkezi"nden ortak bir sonuç beklemek gerçekçi değildir.

Münbiç ve İdlib

Fırat'ın doğusuyla ilgili ilk sorun Münbiç'te Türkiye'nin karısına çıkmıştı. Türkiye, ABD'ye ısrarla Münbiç'teki PKK'lıların hemen Fırat'ın doğusuna çekilmelerini gerektiğini söylemişti. ABD de Türkiye'yi oyalamıştı. "Bugün çekiliyorlar, yarın çekiliyorlar, birazı çekildi" gibi yanıtlar vermişti. Oysa bugün biliyoruz ki PKK Münbiç'teki varlığını sürdürüyor.

Keza Türkiye sınıra yığınak yapıp Fırat'ın doğusuna gireceğini açıkladıktan sonra ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la konuşmuş, ABD askerlerini Suriye'den çekeceğini söylemişti. Bugün biliyoruz ki, ABD askerleri Suriye'den çekilmediği gibi varlığını artırdı ve kalıcı olacağını da ilân etti.

İdlib'e gelince…

Pentagon'un ikinci maddede belirttiği DEAŞ tehdidi Fırat'ın doğusunda değil, İdlib'te duruyor. Türkiye, Soçi mutabakatı gereğince bu tehdidi bertaraf edecekti. Ancak böyle bir gelişme de yaşanmadı. Suriye'nin, ilân ettiği gibi Rusya'nın da desteği ile İdlib'e girmesi ve Türkiye'ye yine yüzbinlerce, üstelik aralarında  DEAŞ ve uzantılarına mensup olanların da bulunduğu bir göç dalgasının gelmesi ciddiye alınması gereken bir olasılık.

Sonuç olarak ABD'nin PKK'nın varlığını korumaya ve güçlendirmeye kararlı olduğu çok açık.

Türkiye Münbiç'te olduğu gibi bir oyalama sürecine itilmiş görünüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.