05 Mayıs 2021

Ne akıl kaldı ne de hukuk

İktidarın seriye bağladığı hatalı ve saçma kararları satış yasaklarıyla da sınırlı değil

İktidar öyle akıl ve hukuk dışı kararlar alıyor ki insana "Hükümet hiç karar almasa ülke daha iyi yönetilir" dedirtiyor.

Yönetim artık yönetme yetisini kaybetmiş gibi görünüyor. İktidarda tam bir savrulma hâli var.

Son örneklerinden biri kapanma döneminde marketlere getirilen yasaklar.

Şu kararı akılla ve hukukla nasıl bağdaştırabilirsiniz?

"Daha önce getirilen alkollü ürün satışı kısıtlamasının yanı sıra marketlerde (zincir ve süper marketler dahil) elektronik eşya, oyuncak, kırtasiye, giyim ve aksesuar, ev tekstili, oto aksesuar, bahçe malzemeleri, hırdavat, züccaciye vb. ürünlerin satışına izin verilmeyecek."

İçki satışı önce kapatma uygulanan hafta sonlarında yasaklandı. Ardından 18 günlük uzun kapatma döneminde de yasak sürdürüldü.

İçki yasağının anayasaya ve yasalara aykırı olması bir yana salgınla ve virüsle de bir ilgisi yok. İktidar ideolojik bir kararla içki satışlarını yasakladı. Sırf tarikatlara, cemaatlere yaranmak için alınan bir karardı bu. Sadece muhalefetten değil toplumda da büyük tepki gördü. Bu karara karşı bir direnç de gösterildi. Karar birçok yerde delindi.

İktidar, içki yasağına bir anayasal veya yasal gerekçe bulamadı. Akla, hukuka, mantığa uygun bir neden uyduramadı. Bu kez illerde hıfzısıhha kurullarından karar çıkarmaya başladılar. Valiler bu kurullar oybirliğiyle karar almış gibi açıklama yaptılar. Ancak birçok ilde kararların oybirliğiyle alınmadığı, çoğunda CHP'li belediye başkanlarının imzasının olmadığı anlaşıldı. İçki yasağı kararının hukuki bir gerekçeye bağlanması böyle de mümkün olmadı.

İçki yasağına tepkiler sürerken şimdi de yine salgınla, virüsle ilgisi olmayan yeni satış yasakları geldi. Bu yasakların da akılla, hukukla bir ilgisi yok.

Örneğin kırtasiye malzemesi satışı yasak. Gidip kağıt veya kalem alamıyorsunuz. Kağıt, kalemin Koronavirüs'le ne ilgisi var?

Veya bahçe makasının?

Bahçe makası satışı yasaklanınca vaka sayısı azalıyor mu? Veya bahçe makası satılırsa vaka sayısı artar mı?

Elektronik eşya satışı da yasak? Salgınla, virüsle bir ilgisi var mı? Yok.

Örneğin tablo asmak için çivi almaya kalksanız, alamıyorsunuz. Yasak. Neden yasak? Akla, hukuka uygun bir nedeni yok. Diğerleri gibi keyfi bir yasak.

Halı, kilim, perde, tül almak da yasak.

İktidar bu yasak kararını alırken ne düşündü?

Birçok yasak arasında içki yasağı da arada kaynar diye düşünmüş olabilir mi?

"Olmaz" demek de kolay değil çünkü bu iktidar "Bu kadar da olmaz" denilen birçok şeyi yaptı, yapıyor.

Gerekçe olarak haksız rekabeti önlemeyi gösteriyorlar da, kararların öyle bir işlevi de yok. Satışların büyük ölçüde sanal ortada yapıldığı salgın günlerinde bakkala veya markete gelen müşteriye bahçe makası satılsa ne olur satılmasa ne olur? Market kağıt, kalem satsa veya satmasa rekabet bundan ne kadar etkilenir?

İktidarın seriye bağladığı hatalı ve saçma kararları satış yasaklarıyla da sınırlı değil.

Örneğin çek ödemelerini erteleyen bir yasa çıkardı. Sözüm ona amaç salgın nedeniyle işleri bozulan ticaret erbabının çeklerini erteleyerek onlara yardımcı olmaktı. Ancak yasa bütün çeklerin ödemelerini erteleyince ticaretle uğraşınlar bankada karşılığı olan çeklerini de tahsil edemediler. Ticaret kilitlendi. İş insanı ve esnaf kuruluşları ayağa kalktılar. TOBB bile itiraz etti.

Bu kez bir yanlışı düzeltmek için bir genelge yayınladılar. "Karşılığı olan çekler tahsil edilebilir" dediler.

Ama yasanın bir genelgeyle ortadan kalmayacağını veya değiştirilemeyeceğini unuttular. Hukuk, anayasa, yasa yine genelgeyle bir tarafa bırakıldı.

Bu kadar da değil.

Ne yapacaklarını o kadar şaşırdılar ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na Fatih'in türbesinin önünde yürürken ellerini arkadan bağladı diye soruşturma açtılar. İmamoğlu, Fatih'e hakaret etmiş!

Bu kararın neresinden tutacaksınız?

İmamoğlu da gülmekten ifade vermekte zorlanacaktır herhalde.

Muhalefetten 40 akıl bir araya gelse iktidara bu kadar zarar veremezdi.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.