23 Ekim 2020

Merkez sağ sorunu

İyi Parti’nin sadece MHP tabanından değil, AK Parti ve CHP tabanından da oy alabilmesi, demokratik, laik sistemle sorunu olmayan merkez sağın toparlanacağı bir adres olabileceğini gösteriyor

AK Parti’nin 2002 seçimlerinde gösterdiği ve sonrasında devam ettirdiği başarıda merkez sağdaki oyları da almasının payı büyüktür.

2002 seçimlerinde TBMM'ye girebilen iki parti, merkez sağı da kapsayan AK Parti ile merkez solu kapsayan CHP’dir. HEP ve ardılı partilerin kurulmasından sonra Güneydoğu’da Kürt seçmenleri kaybeden, yoksul kesimi, alt gelir gruplarını AK Parti’ye kaptıran, gücünü ve enerjisini laikliği savunma çizgisinde tutan CHP, yüzde 20-25 bandında kaldı. AK Parti, İslamcı yönünü giderek öne çıkarırken, İslamcı olmayan merkez sağın desteğini almayı başardı.

Merkez sağın AK Parti’ye kaymasında, Süleyman Demirel’in ve Turgut Özal’ın bölüştüğü merkez sağın sonraki liderleri Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın aynı başarıyı gösterememiş olmaları önemli etkendir. Çiller ve Yılmaz’ın çatışması, başarılı bir merkez sağ iktidar kuramamaları, 2002’de liderliklerinin sona ermesi, yerlerine gelenlerin ise DYP-ANAP birleşmesini sağlayamamaları, merkez sağ seçmenin AK Parti’ye yönelmesi sonucunu doğurdu.

AK Parti’nin 18 yıllık iktidar sürecinin sonunda ulaştığı nokta ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tek karar verici olduğu, yürütme gücünü elinde bulundurduğu, parlamenter sistemin anayasal kuruluşlarının etkisiz kılındığı, yargı ve medya denetiminin devre dışı bırakıldığı, İslamcı bir yapılanmanın öncelendiği bir noktadır. Devlet bürokrasisinin cemaat, tarikat referanslarıyla oluşturulduğu, ana sınıfında bile kız çocuklarına türban takıldığı, fen liseleri yerine imam-hatip liselerine kaynak ayrıldığı, cemaat ve tarikatların okul zincirleri ve televizyonlarıyla akıl ve bilim dışı eğitim verdiği, hastane kurduğu, üniversitelerde rektör ve dekanların önemli kısmının ilahiyatçılardan seçildiği, akıla ve bilime dayalı, bilimsel araştırmaya yoğunlaşmış çağdaş üniversite yapısı yerine medrese yapısının yerleştirilmeye çalışıldığı bir süreç yaşanıyor.

Ekonomide buhrana dönüşmüş bir kriz söz konusu. Salgının daha ağırlaştırdığı ekonomik sorunları çözmek yerine hazine garantili yap-işlet-devret modeliyle hazine kaynaklarının kalıcı istihdam, katma değer ve ihracat sağlamadığı inşaat sektörüne aktarılması, enflasyonun yükseldiği, dövizin çok pahalılaştığı, işsiz sayısının zirve yaptığı, esnafın kepenk indirdiği bir dönemde muhalefet ittifak halinde de iktidar bloğunun açık ara önünde bir destek görmüyor.

Son anketlerde Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakı’yla ancak başa baş gelecek bir desteğe ulaşması, kararsızların oluşturduğu gri alanın büyümesi, muhalefet partilerinin yeterli güveni henüz veremediklerini gösteriyor.

Bu koşullarda CHP’nin mütedeyyin kesimlerle, Kürt seçmene ulaşma çabalarının sahada henüz bir karşılık bulduğuna ilişkin veriler yok. MHP’den ayrılan siyasetçilerin kurduğu Meral Akşener’in liderliğindeki İyi Parti'de ise bir yükselme görülüyor.

KONDA’nın anketine göre AK Parti’nin oyları yüzde 36,7’ye, MHP’nin oyları yüzde 10,6’ye, CHP’nin oyları yüzde 21,6’ya düşerken, HDP’nin oyu yüzde 11,5 olarak yerini korumuş, İyi Parti’nin oyları ise yüzde 14,8’e yükselmiş. Saadet Partisi, Büyük Birlik partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi dahil diğer partilerin toplam oy oranı yüzde 4,8.

Bu tabloya göre Millet İttifakı’nın oyuna HDP de dahil edilirse yüzde 47.9’a ulaşıyor. Ancak diğer muhalefet partileri de eklenirse yüzde 52.7’ye yükseliyor. Bu durumda Millet İttifakı ancak HDP’nin ve yeni kurulan muhalefet partilerinin de oyunu alabilecek bir cumhurbaşkanı adayı bulabilirse ve milletvekili seçimi için ittifak yapabilirse iktidar değişebiliyor. Tabii bu kadar çok muhalefet partisini aynı ittifak içinde tutmak ve tek cumhurbaşkanı adayına yönlendirmek hiç de kolay değil.

Burada dikkati çeken Meral Akşener’in liderliğindeki İyi Parti'nin yükselişte ve yüzde 15 oy yüzdesine çok yaklaşmış olması.

Bu durum iktidar değişikliği için İyi Parti ile HDP’nin anahtar partiler konumunda olduklarını gösteriyor. Millet İttifakı’nın HDP’siz cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması mümkün görünmüyor. CHP’nin oyu düşerken İyi Parti’nin oyunun artıyor olması, AK Parti’den ve CHP’den memnun olmayanların İyi Parti’ye yöneldiklerini gösteriyor.

Bu nedenle de Akşener ve İyi Parti’nin önemi artıyor. İyi Parti’nin oy desteğinin artması, 2002'den bu yana AK Parti’ye oy veren merkez sağ seçmenin desteğini alabilmesine bağlı.

İyi Parti’nin sadece MHP tabanından değil, AK Parti ve CHP tabanından da oy alabilmesi, demokratik, laik sistemle sorunu olmayan merkez sağın toparlanacağı bir adres olabileceğini gösteriyor.

Bu gerçek İyi Parti’nin merkez sağa açılması gerektiğine işaret ediyor.

Partilerin siyasi yelpazede tuttukları yere bakıldığında, iktidar değişikliğinde sorunun merkez solda değil merkez sağda olduğu görülüyor.

Demirel ve Özal’ın oyları büyük ölçüde AK Parti’de kaldığı sürece Millet İttifakı’nın çok rahat şekilde iktidar olması zor.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.