11 Aralık 2020

Kime, nasıl güveneceğiz?

İktidar, gerçeklerin gizlenmesine dayanan başarı algısının çökmesi ve Türkiye'nin Avrupa ülkeleri arasında en kötü tabloya sahip ülke olduğunun ortaya çıkmasıyla salgınla mücadelede kaybettiği güveni aşı ve aşılama ile yeniden kazanmaya çalışıyor

Güven, çok zor kazanılan ancak çabuk kaybedilen bir duygudur.

İktidar o kadar çok hata yaptı ki, salgınla mücadelede başlangıçta oluşan güveni büyük ölçüde sarstı.

İktidarın bu konuda da zincirleme hatalar yapmasının nedeni her olaya politik çıkar açısından yaklaşmasıdır. Covid - 19 gibi öldürücü bir salgına bile "ne söylersem, ne yaparsam başarılı gözükürüm" gözüyle bakması, ilgili kişi ve kurumlara karşı hem Türkiye'de hem dünyada büyük bir güvensizlik yarattı.

Neden sonra anlaşıldı ki, Türkiye'de iktidar, salgınla ilgili gerçek rakamları saklamış, bunun vatandaşların sağlığına yapacağı olumsuz etkileri hiç dikkate almamış, "yeter ki vaka ve vefat sayısı düşük olsun, iktidar başarılı gözüksün, salgın nedeniyle oy kaybetmeyelim, aksine oylarımızı artıralım" demiş.

Vaka sayılarını saklayarak salgınla mücadelede Avrupa ülkelerinden çok başarılı bir tablo çizen iktidar, bu olaya sağlık açısından değil politik çıkar açısından yaklaştığını, CHP'li belediyelerin salgına karşı aldığı önlemleri ve yürüttüğü faaliyetleri de yer yer yasaklayarak, yer yer engel çıkararak da gösterdi.

Yardım kampanyalarını yasaklaması, eczanelerden maske satışını durdurup, sadece kendisinin dağıtım yapacağını ilân etmesi, maske dağıtımını eline yüzüne bulaştırması, sokağa çıkma yasağının oluğu günlerde bedava ekmek dağıtan CHP'li belediyeleri engellemesi gibi birçok örnek henüz belliklerdeki tazeliğini koruyor.

30 binlerde olan vaka sayısını gizleyip, 3-5 binlerde hasta sayısı açıklayınca, Türkiye'nin her gün ilân ettiği vefat sayılarına da inanan kalmadı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, her gün bulaşıcı hastalıktan vefat edenlerin sayısını açıklamaya başlayınca, toplam vefat sayısının da gerçeği yansıtmadığı anlaşıldı.

İktidar, bu baskılar sonucu vaka sayılarını açıklamaya başladı ama güven bir defa kaybolunca bu sayılara bile inanmak zorlaştı. Şimdi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geriye doğru vaka sayılarını açıklayacağını duyurdu. Bugüne kadarki vaka sayısını 1,5 milyon olarak açıkladı. Toplam vefat sayısı ise 15 binlerde. Bu defa da vaka sayısı ile vefat sayısı arasındaki oran dikkat çekmeye başladı. Avrupa ülkelerinde Türkiye'de açıklanan vaka sayılarına yakın hatta daha az sayı açıklayan ülkelerde vefat sayısı çok daha fazla. Türkiye, Covid - 19'a karşı bir ilaç veya mucizevi bir tedavi keşfetmediğine ve rakamlar belediye defin rakamlarıyla örtüşmediğine göre bir süre sonra vefat sayılarında da bir düzeltme gerekecektir.

Şimdi iktidar, gerçeklerin gizlenmesine dayanan başarı algısının çökmesi ve Türkiye'nin Avrupa ülkeleri arasında en kötü tabloya sahip ülke olduğunun ortaya çıkmasıyla salgınla mücadelede kaybettiği güveni aşı ve aşılama ile yeniden kazanmaya çalışıyor.

İktidar aşı ve aşılama konusuna da güven veren, başarılı bir giriş yapamadı.

Çin aşısı olarak bilinen aşı henüz resmen Türkiye'ye gelmeden, bir şirketin aşıyı getirdiği ve AK Partili milletvekilleri, onların aileleri ve nüfuzlu kişilere aşı yapıldığı öne sürüldü. İddiayı gündeme CHP Milletvekili olan doktor Murat Emir getirdi. İktidar cephesinden Emir'in iddialarının gerçeği yansıtmadığını kanıtlayacak bir açıklama gelmedi. Eğer ilk gelen aşılar yine ekonomide yapıldığı gibi kayırmacı bir anlayışla iktidar çevrelerindeki siyasilere ve bürokratlara yapıldıysa, bu büyük bir skandaldır. Bu iddianın mutlaka açıklığa kavuşturulması gerekir.

Ölü virüs kullanılarak üretilen bu aşının en güvenilir aşı olduğu konusunda üst üste açıklamalar yapıldı. Türkiye'nin 50 milyon doz getirmek üzere anlaşma yaptığı ve aşının bir iki gün içinde Türkiye'de olacağı duyuruldu. Bu duyuru yapıldıktan sonra "eğer aşıyı beğenmezsek, para ödemeyeceğiz, anlaşmada bu da var" diye bir açıklama daha yapıldı. Bu durumda getirilen aşısının güvenilir olup olmadığı konusunda kuşku oluştu. Aşının güvenirliliği uygulandıktan sonra belli olacak ve vazgeçilecekse, bugüne kadar "en güvenilir aşı" açıklamaları neden yapıldı?

Yine aynı günlerde Çin'in daha fazla aşı veremeyeceği, Alman aşısı olarak bilinen aşıdan da 1 milyon doz alındığı, Rus aşısı için görüşmeler yapıldığı, nerede aşı bulunursa alınacağı mealinde açıklamalar yapıldı. Ardından Alman aşısından 25 milyon doz alınabileceği duyuruldu.

Böylece kafalar yine karıştı.

Türkiye nereden kaç milyon doz aşı bağlantısı yaptı, bu aşılar Türkiye'ye ne zaman gelecek, nasıl yapılacak, hangi kesime hangi aşı uygulanacak, belli değil.

İngiltere'de böyle bir tartışma yaşanmadı ve vatandaşlarını aşılamaya başladı. Sadece İngiltere'de değil diğer Avrupa ülkelerinde de Türkiye'de yaşandığı gibi bir tartışma, bilgi kirliliği ve belirsizlik yaşanmadı.

Türkiye'de ise aşı ve aşılama süreci hâlâ kesinleşmiş değil.

Bu ortamda vatandaş kime, nasıl güvenecek?

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.