12 Eylül'ün düzenlediği siyasal yapı fazla uzun ömürlü olmadı.
Siyasal yasakların kalkmasıyla birlikte geleneksel dört akım yine eski önderleri Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş liderliğinde siyaset sahnesinde yerlerini aldılar.
Ancak, 2002 seçimlerinde Türk siyasetinde yeni bir yapılanma daha oldu. Dört eğilim büyük ölçüde bir partide, AK Parti çatısı altında birleşti.
Bu seçimde iktidar ortağı ve muhalefet olarak Meclis'te bulunan partiler Meclis dışında kaldılar. Henüz 11 ay önce, Tayyip Erdoğan liderliğinde kurulan AK Parti yüzde 34 oyla ve 310 milletvekili ile tek başına iktidar oldu. CHP yüzde 19 oyla 153 milletvekili çıkardı. İki partili bir meclis oluştu.
CHP merkez solun oylarını toplarken, AK Parti, içinden doğduğu İslamcı oyları, ANAP ve DYP'nin merkez sağ oylarını, milliyetçi, liberal ve kısmen merkez sol oyların da bir kısmını alarak ANAP benzeri çatı partisi haline geldi.
AK Parti bu oy desteğini uzun süre korudu. Süreç içinde Tayyip Erdoğan'ın liderliği güçlendikçe dört eğilim içinde İslamcı eğilim öne çıktı ve belirleyici hale geldi. Türk milliyetçisi parti olarak MHP'nin desteği de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Cumhur İttifakı içinde AK Parti'ye yöneldi.
MHP'nin milliyetçi söylemini benimsemekle birlikte AK Parti'de İslamcı ideoloji hakim hâle geldi. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti ilk ağır yenilgisini 2019 yerel seçimlerinde aldı. Yerel seçimlerden bu yana eski gücüne bir daha ulaşamayan AK Parti tabandaki erimeyi durdurmaya çalışıyor.
Muhafazakâr, İslamcı ve milliyetçi oyların bir kısmını tutmayı başarsa da AK Parti iktidara gelmesine büyük katkı yapan merkez sağ oyları tutabiliyor mu, tutabilecek mi? MHP'den doğan İyi Parti milliyetçi oyların dışında, cumhuriyet değerleriyle, Atatürk'le sorunu olmayan, geleneksel olarak merkez sağda tanımlanan ve aşırılık taşımayan liberal-milliyetçi-muhafazakâr desteğe ne kadar sahip? Bu nitelikteki merkez sağ oylar nerede?
İyi Parti lideri Meral Akşener'in bu oylara talip olduğu biliniyor.
Aynı cephede yer alan Demokrat Parti'nin (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal ise geleneksel merkez sağ oyların büyük ölçüde "kararsızlar" kümesi içinde olduğunu düşünüyor.
Uysal, yaptığımız sohbette AK Parti'de çözülmenin merkez sağ oylardan başladığını vurguladı. Merkez sağ oyların iktidarı değiştirecek en önemli faktör olacağını da belirten Uysal, bu oyların doğal olarak partisinde toplanmasını beklediklerinin söylüyor. Kararsızlar kümesinin çoğunluğunun daha önce AK Parti'ye oy veren ancak bugünkü koşullarda desteğini çeken merkez sağdan oluştuğuna inanıyor. Millet İttifakı içinde hareket eden Uysal, önümüzdeki dönemde de bu tutumlarını sürdüreceklerini de belirterek, kararsızların seçim yaklaştıkça büyük ölçüde merkez sağdaki partiye yöneleceklerini bekliyor.
Uysal'ın bu beklentisini Türk siyasetindeki denge ihtiyacına ve arayışına bağlıyor. Türk siyasetinin bugün iki çatışma eksenine sıkıştığını vurgulayan Uysal, çözümü şöyle dillendiriyor:
"Birincisi AK Parti ile CHP arasında, ikinci MHP ile HDP arasında. Bu çatışma eksenindeki sıkışmışlıktan çıkmanın tek yolu merkezi güçlendirmektedir. Bu da merkez sağ-merkez sol dengesiyle yapılabilir."
Uysal, seçmenin AK Parti'ye 20 yıldır istediği her desteği verdiğini ancak iktidarın Türkiye'yi getirdiği bugünkü noktada bu desteğin karşılığını veremediğini düşünüyor. Türkiye'nin, sonuçta "tek kişilik devlet teşkilatı"na dönüştüğü ve devlet kurumlarının içinin boşaltılarak işlevsiz bırakıldığına dikkati çekiyor.
Uysal'ın saptamalarından biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'nin iktidarını sürdürmek için Türkiye'yi içine kapatmaya çalıştığı. Uysal, Türkiye'nin bunun tam tersine ihtiyacı olduğunu ve "popstar tarzı liderlik" siyasetinden kurtulması gerektiğini savunuyor. Türkiye'nin içe kapanmasının demokrasiden ve cumhuriyet değerlerinden uzaklaşması sürecini hızlandırmasından kaygı duyuyor.
Uysal, partisinin ve Millet İttifakı'nın temel işlevinin Türkiye'de demokrasiyi ve demokratik-laik devlet sistemini yeniden inşa etmek olduğunu, bu anlayış içinde siyaset yapacaklarını vurguluyor.
AK Parti iktidarının 20 yılda Türkiye'nin demokratik, laik, hukuk devleti yapısında ciddi tahribat yaptığı bir gerçek.
Bu tahribatın onarılması, Türkiye'nin Atatürk'ün temellerini attığı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti niteliğine kavuşması için yeniden inşa sürecine ihtiyaç olduğu muhalefetin ortak görüşü olarak ortaya çıkıyor.