22 Şubat 2021

İktidarın sorgulanamaz konumu

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, iki bakanın kendisini ziyaret etmesine karşın tatmin olmayışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 5 soru yöneltmesi sonrasında, CHP'yi PKK'ya terör örgütü diyememekle, terör örgütünden ve HDP'den medet ummakla, oy beklentisi nedeniyle sesini çıkarmamakla suçlamak, iktidarın çoğunlukla yaptığı, konuyu saptıran bir savunma mekanizması niteliğindedir

İktidar kendini sorgulanamaz, tartışılamaz, eleştirilemez bir konuma oturtuyor.

Bu konumlandırmayı, her politikasını, her uygulamasını, her projesini "milli mesele" olarak sunup, "beka tehdidi"yle ilişkilendirerek yapıyor.

Her söylem ve eylemini "milli çıkar" paketine sarıyor.

Böyle olunca iktidara yöneltilen her eleştiri, her karşı görüş, her muhalif duruş, milli çıkarlara aykırı, beka tehdidine hizmet eden, hain, terörist bir tutum olarak damgalanıyor.

Bu damgalamayla birlikte muhalefeti düşmanlaştıran iktidar, kendini ve politikalarını tartışma, sorgulama, eleştiri dışında tutuyor.

Bunu, belediyelerin maske dağıtmasında, yardım toplamasında yaptığı gibi Ayasofya'nın açılışında, Suriye ve Libya politikasında, askeri operasyonlarda, yeni anayasa çalışmalarında, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine yöneltilen eleştirilerde, faiz politikasında, askeri operasyonlarda, dış politikada, nihayet uzaya ve Ay'a giriş projesinde de yapıyor.

Muhalefet partilerinin muhalefet yapmalarını; hep dış güçlerle, PKK ve FETÖ ile işbirliğiyle, milli ve yerli olmamakla, Türkiye düşmanlarıyla iş tutmakla, ülkenin bekasını tehlikeye atmakla suçlayarak karşılıyor.

PKK üzerinden HDP'yi, CHP'yi, İyi Parti'yi düşmanlaştırıyor. Öcalan ile masaya oturan, FETÖ'nün asker ve sivil bürokraside önünü açan kendi değilmiş de CHP'ymiş gibi muhalefeti suçluyor ve sorumlu tutuyor. Kendi bagajını CHP'ye yüklemeye çabalıyor.

İktidarın kendini tartışılamaz bir yere konumlandırmasının ve kendi hatalarından muhalefeti sorumlu tutmasının son örneğini Gara operasyonu ve sonrasındaki süreçte yaşadık.

Gara operasyonu, PKK'nın bu "İkinci Kandil" denilen üssünü dağıtmak konusunda ne kadar başarılı olsa da, sonuçta 13 rehine, iki subay, biri astsubay olmak üzere 16 şehitle sonuçlanması iktidar açısında çok sarsıcı, ülke ve millet açısından da çok üzüntü verici oldu. Bu nedenle Gara harekâtı başarısız bir operasyon olarak kayıtlara geçti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bunu teyit etti.

PKK gibi tarihinde defalarca sivil katliamlar yapmış kanlı bir terör örgütünün, bu operasyon sırasında alıkoyduğu vatandaşları katletmesi riskini ya görememiş ya da hafife almış bir yaklaşımın, sorumluluğu CHP ve HDP'ye yüklemesi gerçeklerden kopuk bir savunmadır.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, iki bakanın kendisini ziyaret etmesine karşın tatmin olmayışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 5 soru yöneltmesi sonrasında, CHP'yi PKK'ya terör örgütü diyememekle, terör örgütünden ve HDP'den medet ummakla, oy beklentisi nedeniyle sesini çıkarmamakla suçlamak, iktidarın çoğunlukla yaptığı, konuyu saptıran bir savunma mekanizması niteliğindedir.

Kılıçdaroğlu, PKK'nın her eyleminden sonra, "PKK'nın eli kanlı, hain, bölücü, alçak bir terör örgütü" olduğunu söylemiştir. CHP'nin PKK'ya terör örgütü, teröriste terörist diyememek gibi bir sorunu yoktur. Bu, iktidarın konuyu değiştirmek için yaratmaya çalıştığı yapay bir yakıştırmadır.

CHP'yi, PKK'yla işbirliği yapmakla suçlamak, iktidarın elinin en zayıf olduğu alandır. Nitekim bu tartışmalar içinde Kılıçdaroğlu'na açılan dava sürecinde, CHP lideri, Oslo görüşmelerinden başlayarak, açılım sürecinde, iktidarın PKK-BDP ve devamında HDP ile birlikte yürüttüğü faaliyetleri belgeleriyle mahkemeye sunmuştur.

"PKK ile işbirliği içindeler" suçlamasına karşı CHP'nin hatırlattığı uygulamalar iktidarın elini zayıflatan, yanlış minderde güreştiğini gösteren örneklerdir.

Bunlardan bazılarını ifade etmek gerekirse şu uygulamalar gündeme gelmektedir:

Güneydoğu'da PKK'nın yaptığı yığınağın devlet tarafından bilinmesine rağmen müdahale edilmemesi, andımızın kaldırılması, TC ibaresinin bazı valilikler ve üniversitelerin kapılarından sökülmesi, garnizon komutanlarına ve valilere teröristlere dokunulmaması talimatı verilmesi, Diyarbakır'da yapılan megri megri nakaratlı şölenler, İmralı'da Öcalan'la yürütülen müzakereler, BDP ve sonrasında HDP milletvekillerinin devletin bilgisi ve onayıyla Kandil'le İmralı arasında mekik dokumaları, akil insanların Anadolu'ya çıkarılarak PKK ile müzakerenin yararlarını anlatmaları, Dolmabahçe mutabakatı, Öcalan'ın mesajının nevruzda HDP milletvekilleri tarafından Türkçe ve Kürtçe okunması…

Durum böyleyken, Gara operasyonundaki şehitler nedeniyle muhalefetin operasyonu sorgulaması, karar vericilere soru yöneltmesi, eleştirmesi dış güçlerle birlikte Türkiye'ye ihanet olarak nitelendirilemez.

Böyle bir iktidar yaklaşımı demokrasinin doğasıyla bağdaşmaz.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.

"
"