02 Nisan 2021

İktidarın 3 Y sorunu

AK Parti iktidarında yoksulluk sorunu çözülecek, yolsuzluklar bitecek ve yasaklar kalkacaktı...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK Parti'yi kurup siyaset sahnesine çıkarken, "3 Y" ile mücadele edeceklerini söylüyordu.

Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar.

Bu söylem özellikle yoksul kesim üzerinde etkili oldu.

Türkiye, 2001 yılında ağır bir ekonomik krizden geçiyordu. Kriz, zengini daha zengin fakiri daha fakir yapmıştı. İflaslar başlamıştı. İş yerleri kapanıyordu. İcra dosyaları dağ gibi olmuştu. Bankalar batıyordu. Batan bankaların sahipleri, el arabasıyla paraları götürüyorlardı.

Böyle bir tablo içinde Erdoğan ve arkadaşlarının kurduğu AK Parti, 2002 seçimlerini kazandı ve tek başına iktidar oldu.

AK Parti iktidarında yoksulluk sorunu çözülecek, yolsuzluklar bitecek ve yasaklar kalkacaktı.

Ancak, AK Parti'nin 20 yıllık iktidarında bunların hiçbiri olmadı. Aksine yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar arttı.

Yoksulluktan başlayalım.

AK Parti 2002 yılında iktidarı devraldığında ekonomik göstergeler şöyleydi:

Dış borç: 130 milyar dolar. 1 dolar: 1.50 lira, 1 Euro: 1.66 lira. Gram altın: 17 lira. Çeyrek altın: 32 lira. 1 litre benzin: 1.48 lira. İşsiz sayısı: 2 milyon 373 bin kişi. İşsizlik oranı: Yüzde 10.3. Enflasyon: Yüzde 29.

2020 yılında ise aynı göstergeler şöyle gerçekleşti:

Dış borç: 472 milyar dolar. 1 dolar: 8.20 lira. 1 Euro: 9.60 lira. Gram altın: 451 lira. Çeyrek altın: 745 lira. 1 litre benzin: 7.13 lira. İşsiz sayısı: 4 milyon 194 bin kişi. İşsizlik oranı yüzde 13.2. Enflasyon yüzde 14,5.

2020'de enflasyon rakamının mutfakta yüzde 36, geniş tanımlı işsizlik oranının ise yüzde 28.9 olduğunu ve TÜİK eski başkanının, "Rakamlar bize gelmeden bakanlığa gidiyordu" ifadesini hatırlatalım.

Bu tabloya bakınca AK Parti iktidarı döneminde bütün ekonomik göstergelerin 2002'ye göre çok daha kötüye gittiği görülüyor. Türkiye'de en zengin yüzde 10'luk kesimin en fakir yüzde 10'luk kesimden 13 kat fazla gelir ettiğini de düşünürsek, Türkiye'de yoksulluk giderek artıyor.

Yolsuzluk konusuna gelince...

AK Parti öncesindeki dönemde yolsuzluklarla ilgili iddialar mahkemelere taşındı. Başbakanlık yapmış isimler, bakanların bazıları Yüce Divan'da yargılandılar. Banka batıklarından sorumlu olanların bazıları yurt dışına kaçtı, bazıları getirilip Türkiye'de yargılandı.

Ancak yolsuzluk iddiaları AK Parti döneminde de eksik olmadı. Bu dönemde CHP başta olmak üzere muhalefet "yolsuzluk" yerine "israf" sözcüğünü kullanmayı tercih ediyor. Ancak, resmi denetim raporlarının ortaya koyduğu gerçekler, yasalara aykırı işlemlerin nitelik itibariyle yolsuzluk olduğunu gösteriyor. Sadece AK Partili belediyelerden ve bakanlıklardan vakıflara, derneklere aktarılan paralar, İhale Kanunu'na uyulmadan verilen işler, Sayıştay denetimi dışına çıkarılan ihaleler, açık artırma veya açık eksiltme yöntemi yerine pazarlık yöntemiyle hep aynı şirketlere verilen büyük alt yapı yatırımları... Pazarlık yöntemiyle yapılan satın almalar... Açıktan yapılan kayırmacılık... Eş dost ekonomisine dönüşmüş ilişkiler... İhaleler, satın almalar yoluyla yaratılan yeni zenginler... 3-4 yerden alınan yüksek maaşlar...

AK Parti döneminde verilen dev ihaleler Devlet İhale Yasası ve Sayıştay denetiminin dışına çıkarıldığı için yasanın öngördüğü koşullara uygun olup olmadığı, kamu yararının gözetilip gözetilmediği bilinmiyor. Ancak, gereği gibi ciddi bir denetim yapılabilirse gerçekler ortaya çıkacaktır.

Yasaklara da bakalım.

Türkiye, ifade ve basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 154. sırada yer alıyor. Türkiye sadece basın özgürlüğünde değil demokrasi düzeyi, temel hak ve özgürlükler konusunda da alt sıralarda ve uluslararası kurumların eleştirdiği ülkelerin başında geliyor.

Sosyal medyada iktidarı eleştiren mesaj atanların gözaltına alındıkları, gazetecilerin haber veya yazıları nedeniyle tutuklandıkları, bir haberi sosyal medyada paylaşan milletvekilinin milletvekilliğinin düşürüldüğü bir ülke haline geldi.

Bu tablo, 3 Y ile mücadele etmek üzere işbaşına gelen iktidarın, 20 yıl sonra 3 Y konusunda sorunlu bir iktidara dönüştüğünü gösteriyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.

"
"